Kadın Ve Erkeklerin Bir Arada Bulunması

By | 29 Nisan 2015

kadin-ve-erkeklerin-bir-arada-bulunmasi    Modern yaşayışı savunanların, kadın ve eı keklerin bir arada ve serbest şekilde yetiştirilmelerinin saldırganlığı azaltacağı, birtakım komplekslerin doğmasını önleyeceği iddiası, -Batı toplumlumda da açıkça görüleceği üzere- iflas etmiştir. Bu sebeple, İslâm dini, kadm-erkek ilişkilerine birtakım sınırlar getirerek, kadın-erkek beraberliğinde ifrat ve tefritten uzak orta bir yol belirlemiştir.

Bir müslümanın evine, yakın akrabaları dışında kalan dost ve arkadaşlarının da gelmesi tabiidir. Bu durumda, kadın ve erkeklerin aynı odada oturması ve evin hanımının veya kızının misafirlere hizmet etmesi, bahis mevzuu olabilir. Kadın, kocasının arkadaşlarıyla aynı odada bulunup onlara hizmet edebilir; ancak bu durumda tesettüre riâyet etmesi, tarafların cinsel duygulara kapılmaktan emin olmaları, tahrik edici davranışlardan kaçınmaları şarttır.

Evin dar olması, yalnızca bir odanın ısıtılmış bulunması, bir büyüğün sohbetinden kadınların da faydalanmasını temin etmek gibi durumlarda, kadınlar da erkeklerle aynı odada oturabilirler. Fakat, bu gibi durumların haricinde, kadınlarla erkeklerin ayrı ayrı odalarda oturmaları daha iyidir.

Yüz kızartıcı filmlerin gösterildiği televizyonları karşısında, birbirine nikah düşen kadın ve erkeklerin, genç kız ve delikanlıların beraber oturmaları, elbette ki İslâm adabına, ahlâkına aykırıdır.
Günümüzün iki cins arasındaki ilişkilerine baktığımızda, genellikle maddî ve manevî ızdıraplardan başka bir şey görmeyiz. Bunun sebebi ise, iki cins arasındaki ilişkilerin tutarsız, kararsız, çürük olması, bu münasebetlerin zaaf ve arzulara dayanıyor olmasıdır.
Dinimiz, erkek ve kadının insanlık yönünden eşit olduğunu ilan etmiştir. Böylece, kadının erkekten ayrı yaratıldığını iddia eden yanlış nazariyelerin tümünü çürüterek, eşlerin bir Özden yaratıldığını, dolayısıyla kadın-erkek arasın da yaratılıştan ileri gelen bir üstünlük bulunmadığını söylemiştir.
“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, eşini de yaratıp ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden sakının.” (Nisâ Sûresi, 4/1)
Allah (cc) ile olan ilişkileri ve O’nun yanındaki ceza ve mükâfatlan açısından da kaclın ve erkeğin aynı olduğunu açıklamıştır:
“Rableri onlar?, karşılık verdi: Ben, sizden erkek, kadın hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim, hep biıbirinizdensiniz.” (Al i lmrân Sûresi, 3/195)
“Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mu inin erkekler ve mu mm kadınlar, taate devam eden erkekler ve taate devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, (Allah yolunda) sebat edip direnen erkekler ve (Allah yolunda) sebat edip direnen kadınlar, (gönülden Allah’a) saygılı erkekler ve (gönülden Allah’a) saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve iffetlerini koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve Allah’ı çok zikreden kadınlar… (Evet, işte) Allah bunlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzâb Sûresi, 33/35)
Kadın ve erkek arasındaki ilişkiler, insanlığa hizmet için birer alettir. İki cins arasındaki ilişkilerde zevk değil, görev esas olmalıdır. Zira insanlığın geleceğinin dayanağı bu bağdır. Eski ve yeni cahili düzenler, sistemler bütün bu değerleri dikkate almamışlardır. Bu dalga, Avrupa’dan Amerika’ya, oradan da bütün dünyaya sirayet etmiş ve hâlâ da yoluna devam etmektedir. Bugün de yıkıcılığını; televizyonlar, sinemalar, sahneler, gazeteler, dergiler, tiyatrolar, güzel sanatlar ve benzer yönlendirme vasıtalarıyla sürdürmektedir.
Tiyatrolarda, gazinolarda, sinema ve filııı endüstrisinde, kısaca modem hayatın her alanında, bütün iş kollarında güzel kadınların hizmetine başvurularak, kadınlar suistimal edildi. Çırılçıplak manzaralar, heyecan veren resimler, şehveti kamçılayan binbir çeşit rezaletler birbiri arkasından sökün etti. Şehvete susayanların arzuları alabildiğine tahrik edildi. Böylece cepler şişti, kasalar doldu. Bu kadarla da yetinilmedi, kiralık kadınlar endüstrisi kuruldu. Muhabbet tellallığı ve fuhuş meslek haline geldi ve uluslararası bir ticaret mahiyetini aldı.
Bazıları da kadınların cazibe ve çekiciliğini artırma peşine düştü. Erkeklerin şehevî arzularını daha fazla kamçılamak için çeşit çeşit kadın elbiseleri ve iç çamaşırları icat edildi. Bunlar sayesinde kadınlar daha güzel göründü. Erkekleri avlaması daha kolaylaştı. Süslenme, tuvalet ve cazibeli görünme arzuları deliliğe varan bir hal aldı. Çeşit çeşit modalar doğdu.

Güzel kadınlar ve genç kızlar, bu süslü elbiseler içinde cadde ve meydanlarda boy gösterdi. Maksat, erkeklerin şehevî arzularını tahrik etmek suretiyle akıllarını başlarından alarak bu elbiseleri almaya, giymeye, moda olarak yutturulan taklit müessesesini takip etmeye onları teşvik etmek ve neticede para babalarının ceplerini doldurmak.

Bu hastalıklar öylesine yayılıp her yanı istila etti ki, seksüel arzuları tahrik edici unsurlar olmadıkça ticaret hayatının hiçbir dalında normal bir alış-eriş sistemi kurulamaz oldu. Herhangi bir iş veya ticarî muamele için yayın organlarına, televizyonlara reklam veren bir müessese, çıplak veya hiç olmazsa dekolte bir kadını bu reklâma ilâve etmedikçe başarılı olamayacağına inanır oldu.
İnsanlık hâlâ bu yolda devam etmektedir. Yaşama hırsı, çılgın bir arzudur. Çeşitli güçler bunu kamçılamaktadır. Bu durum ise, Allah (cc)’ın bu işi, bu azgın ve sapık elden alıp başka bir ele teslim etmesine kadar da devam edecektir.

Bütün bu rezaletler, öncelikle Allah’ın nizamını ve kadınıyla erkeğiyle insanı tanımamaktan kaynaklanmaktadır. Bunun neticesidir ki kadın, özgürlük, eşitlik masalıyla hiç de tabiatına uymayan yollara sevk edilmiştir. Oysa bunlar birer bahaneden ibarettir. Asıl maksat ise kadını sömürmek, istismar etmektir.

İslâm, insanların, böylesine hiçbir sınır tanımadan yiyip-içip zevk etmelerini, hiçbir kayıt tanımadan cinsel arzularını tatmin etmelerini haram kılmıştır. Kadının da erkeğin de görevleri, en ince ayrıntısına kadar tesbit edilmiştir. Bu bakımdan müslüman erkek ve kadınlar, gayrimüslimler gibi, utanmadan, hayâ- dan, edepten uzak olarak karışık bir hayat sürdüremezler.
İslâm, kadının, zevkinin peşine düşüp süslü-püslü elbiseler giyerek sokaklarda dolaşmasını, erkeklerle oturup kalkmasını, tabiatına uymayan işlerle uğraşıp insanı ihmal etmesini istemez. Hatta İslâm; bilgili, becerikli bir kadının çocuklarını bırakıp başka işlerde çalışmasını ve çocuklarına bakması için bilgisiz, kültürsüz yabancı bir bakıcı tutmasını dahi kabul etmez.