Hocanın Sınıf İçi Davranışları

By | 1 Ağustos 2019

Hoca, İslam’ın ilk devirlerinde derse girmeden önce dine saygı ve ilme hürmet gayesiyle okulu ve ders meclisini kastetti­ğinde maddi ve manevi temizlik yapar, güzel koku sürünür, in­sanlar arasında kendine layık olan elbisenin en güzelini giyerdi. Mesela İmam Malik, insanlar kendisinden hadis öğrenmek için geldiklerinde abdest alır, güzel kokular sürünür, en yeni elbise­lerini giyer, sarığını başına koyar, sonra kürsüye otururdu. Ay­rıca, hoca, ilmi yaymaya, açıklanması emredilen dini hüküm­leri tebliğ etmeye, ilmi araştırmaya, doğruyu ortaya çıkarma­ya, haktan yana olmaya niyet eder, müslümanlara ve geçmiş­te yaşamış salih kimselere duada bulunurdu.

Hoca, çocukların derse zamanında gelmelerini sağlamak için okula zamanında gelmeli, derse zamanında girmeli, derse giriş çı­kış saatlerine riayet etmelidir. Çünkü fiil ve hareketlerinde bir ni­zam ve uyum olmayan bir hoca, Çocuklara bu alışkanlığı kazandıramaz. Bugünkü manada hoca trafik ve sair sorunları da he­saba katarak dersin başlamasından en az yarım saat önce okul­da bulunacak şekilde evden ayrılmalıdır. Nöbetçi olduğu günler­de bir saat önce okulda olmalı ki, gerekli kontrolleri yapabilsin.

Hoca sınıfa girer ve çocuklara selam vererek kürsüye otu­rur. O çocukların ders esnasında rahatlıkla görebileceği bir ye­re oturmalıdır. Ayrıca o, derste ağırbaşlı, sakin, alçakgönüllü ve huşu ile orada bulananların çirkin görmeyeceği şekilde otu­rur. Saygısızca, mesela, ayak ayak üstüne atarak ve ayaklarını uzatarak oturamaz.

Hoca, sınıfta bulunan çocukların her türlü problemi ile il­gilenmelidir. O kadar ki bir çocuğun dersteki durgunluğu, ne­şesizliği, hareketsizliği, vs. hocayı harekete geçirmeli, en azın­dan dersten sonra onunla yakından ilgilenmeli, bu davranışın sebebini araştırmalıdır. Bu duyguyu çocuklara de vermesi ge­reklidir. Derse gelmeyen çocuğu sadece “yok” yazmakla iş bit­mez. Onun niçin okula gelmediğini, hasta olup olmadığını araş­tırmalı, hiç değilse telefon etmelidir.

İbn Cemaa’nın da belirttiği gibi çocuk hakkında herhangi bir şekilde haber alamazsa bir elçi göndermeli veya bizzat ço­cuğun evine gitmeli, durumu araştırmalıdır. Bu en uygun ola­nıdır. Nitekim Hazreti Peygamber, sahabeden bazılarını göre­mediği zaman sorar, neden gelmediklerini araştırıp bilgi edinir­ken, mescide gelmeyenleri sorarak toplantıya katılmayanları arar, onlarla yakından ilgilenirdi.

Hoca, mümkün olduğu kadar şahsi, ailevi, mesleki prob­lemlerini sınıfa yansıtmamalı, sinirli bir hava ile derse girme­melidir. Ders verirken sözlerine dikkat edip, sinirlerine hakim olmalı ve öfkelenmemelidir. Hocalık büyük bir sabır ve irade mesleği olduğuna göre, en üzüntülü gününde bile sınıfa her zamanki gibi girip, dersini her zaman güler yüzle veren, ide­al bir hocadır.

Hoca, sallanmaktan, ellerini kenetlemekten, elinde lüzum­suz bir şey bulundurmaktan sakınırken, gözlerini de ihtiyaç duymadıkça bir oraya, bir buraya gezdirmemelidir.

Bu itibarla el kol hareketleri fazla olup dikkat çekmeme­li, sadece sözün daha iyi anlaşılmasına yardım etmelidir. Hoca ayrıca derste çocukların dikkatini zinde tutmak için yazı tahta­sı, harita vs. gibi çeşitli eğitim araçlarından, ders materyallerin­den faydalanmalıdır.

Hoca derste güler yüzlü, tatlı dilli ve hareketli, yeri geldiğin­de heyecanla ve kendini vererek ders anlatmalı, asık suratlı ve soğuk durmaktan sakınmalıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, derste aşın şaka yapmaktan, yersiz gülmekten de uzak durma­lıdır. Zira bunlar heybeti azalttığı gibi, otoriteyi de zayıflatır. Bu sebeple o, ders içinde genel olarak ciddi olmalı, doğru olmayan şeyi söylememeli, tavır ve hareketlerinde basitlik bulunmama­lıdır. Çocuğun her şeyi unuttuğu fakat hocanın olumsuz tavrını unutmadığı daima göz önünde bulundurulmalıdır.

Hoca dersi anlatmada insafla hareket etmeli, çocuk sorularına yer ve değer vermeli, soran küçük bile olsa sesin geldiği tarafa yönelip, suali sonuna kadar dinlemeli, onlara göz ucuy­la bakmamalıdır. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.), bir şeye bakmak istediklerinde sadece başlarını çevirmeyip, bütün vücudunu o tarafa döner, biriyle konuştuğu zaman yalnız başını değil, bü­tün vücudunu ona çevirir ve konuşurdu. İşte bu, O’nun muhataplarına ve insanlara verdiği değeri gösterir.

Hoca derste gürültüye, yersiz ve lüzumsuz hareketlere de mani olmalıdır. Zira hata, gürültünün altındadır. Ayrıca onların seslerini yükseltmelerine de fırsat vermemelidir.

Hoca bir derste çeşitli konulara dalmayıp, derli toplu bir ko­nu anlatmalı, biri öğrenilmeden diğerine geçmemelidir. Başka bir ifade ile ders, bir bütünlük içinde verilmelidir.

Hoca, binayı tamir eden usta gibidir. O nasıl ki, binanı ne­resi eksik kalmışsa orayı yapar, yıkılmaya yüz tutan kısımları tamir ederse, hoca de çocuğu bilgisiz ve noksan olduğu yönde yetiştirir, ona bilgi verir.

Hoca sual sorduğu çocuktan istenilen cevabı alamayınca, onu mahcup etmemeli, yanlış bir cevap karşısında da arkadaşlarının alay etmesine fırsat vermemelidir. Herhangi bir başarısızlık karşısında onu arkadaşlarının huzurunda mahcup etme­yip “Daha sonra başarırsın, düzeltirsin, buna eminim.” gibi söz­lerle ona güven vermelidir.

Hocanın acıyarak veya tahkir gayesiyle bir çocuk için “Bu zavallıdır, adam olmaz.” vs. demesi, onun cesaretini ve nefsi­ne olan itimadını sarsmış olur. Bu tip bir hoca, çocuk psikoloji­sini yeterince bilmiyor demektir. Halbuki o mesleği icabı çocuk ve gençlik psikolojisini en iyi bilen kimse olmalıdır.