Hz. Ali (radıyallâhu ‘anh) demiştir ki:
Bligi “Amellerin en faziletlisi, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak ve müminlere buğzetmektir. Kim iyiliği emrederse, müminlerin kuvvetine kuvvet katar yoldaş olur. Kötülükten meneden de münafığın burnunu yere sürtmüş olur.”
Katâde (radıyallâhu ‘anh) anlatıyor: “Bize anlatıldığına göre, Resûlullah (sallallâl ‘aleyhi ve sellem) Mekke’de iken yanına bir adam geldi.
– Sen Allah’ın peygamberi olduğunu söyleyen kişisin öyle değil mi? dedi Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem),
– Evet, diye karşılık verdi.
Daha sonra Resûlullah ile aralarında şöyle bir konuşma geçti:
– Allah indinde hangi amel daha kıymetlidir?
– Allah’a iman etmek.
– Peki sonra?
-Akraba ve yakınlan gözetmek.
– Ya sonra?
– İyiliği emretmek, kötülükten de sakındırmak
– Peki, Allah’ın en hoşlanmadığı ameller hangisidir?
– Allah’a şirk koşmak.
– Sonra?
– Akraba ve yakınlardan ilişki kesmek.
– Ya sonra?
– İyiliği emretmeyip kötülükten de sakındırmamaktır.”
Süfyân-ı Sevrî (rahimehullâh) der ki: “Komşularınca sevilen, arkadaşlarınca da övülen ilim ehli birini gördüğün zaman bil ki, o yağcının tekidir”
Ubeydullah b. Cerîr’in babasından (radıyallâhu ‘anh) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:
“İçlerinde günah ve isyan işleyen birinin bulunduğu bir topluluk, buna engel olabildikleri halde olmazlarsa; Allah Teâlâ o kavmin fertleri ölmeden önce, hepsinin başına bir felâket getirir.”
Dikkat edilirse, Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) az önceki hadislerinde, gücün yetiyor olmasını şart koşmuştur. Yani bir topluluğun çoğunluğu “ehl-i salah” dediğimiz iyilerin oluşturduğu bir cemaat ise, aralarında aşikâre olarak günah işleyenlere engel olmaları vaciptir. Zira Allah (celle celâiüh) ümmetini bu vasfıyla övmüş ve şöyle buyurmuştur:
“(Ey ümmet-i Muhammed!) Sizler insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten ahkor ve Allah’a iman edersiniz. Eğer ehl-i kitap olanlar da inanmış olsaydı elbette onlar için daha hayırlı olurdu. İçlerinde iman edenler var olmakla birlikte çoğu fasıktır.”
Ayetin bir manası ise şöyle verilmiştir: Sizler Levh-i Mahfuz’da, insanlar içinden çıkarılmış en hayırlı ümmet olarak yazıldınız. Allah Teâlâ’nm sizleri, insanlar için örnek çıkarmasının sebebi, iyiliği yani Allah’a itaati emretmeniz ve de kötüleri kötülüklerinden alıkoymanız içindir.
“Emr-i marûf nehy-i ani’l-münker” kaidesindeki “maruf’ yani iyilikten maksat Kur’an’a, sünnete ve akla uygun olan her şeydir. Bunlara aykırı olan ise “münker” yani kötülük olarak adlandırılır.
Yüce Allah bir diğer ayet-i kerimesinde şöyle buyurur:
“(Ey müminler!) Sizden hayra davet eden, doğruyu emreden, fenalıktan da alıkoyan bir topluluk bulunsun! İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
Ayetin baş tarafında bulunan “lam” harfi, emir içindir. Buna göre mana şu şekilde anlaşılmalıdır: “İçinizde iyiliği emreden ve kötülüğü de yasaklayan bir topluluk bulunsun.”
Yine Allah (celle celâiüh) bir başka ayetinde iyiliği emri ve kötülükten de alıkoymayı terk eden toplulukları şiddetle kınamıştır:
‘Yaptıkları fenalıktan birbirlerini uyarıp menetmezlerdi. Andolsun, onların yaptıkları pek çirkin şeylerdir”
Bir diğer ayet-i kerimede ise, “Âbidleri ve âlimleri onları yalan söz söylemekten ve haram yemekten menetmeli değil miydiler? Onların bu umursamazlıkları ne kötüdür!” buyrulmuştur.
Yani, onların âlimleri ve din bilginleri kavimlerinin kötü söz söylemelerine ve haram yemelerine engel olsalardı ya!