Hac’dan Alınacak İbretler

By | 31 Temmuz 2014

feraceler

İrâde (İstemek, Dilemek)Hac’dan Alınacak İbretler
Hacdan alınacak ibretler şöyledir: Bu yolculuğu, bir bakımdan âhiret yolculuğuna benzetmişlerdir. Çünkü bu yolculuktan maksat hâne, yâni Kâbe’dir. Ahiret yolculuğundan maksat ise Kâbe’nin sahibidir. O hâlde, bu yolculuğun hazırlık ve hâllerinden, o yolcu luğun hâllerini akla getirmelidir. Çoluk çocuğuna ve dostlarına Allah’a ısmarladık dediği zaman, bunun son nefesteki ayrılığa benzediğini düşünmelidir. Önce kalbi bütün bağlantılardan kurtarıp evden çıktığı gibi, ömrünün sonunda da böyle olacağını, yolculuk kolay gelse de, kalbin her şeyden ayrılacağını bilmelidir. Yolda yemek için her türlü yiyecek aldığı gibi ve sahrada eziyet çek memek için her ihtiyatı gözettiği gibi, kıyamet sahrasının daha uzun ve tehlikeli olduğunu aklına getirmelidir.
Orada azığa ihtiyaç çoktur. Bu azığı tedarik etmelidir. Çabuk bozulan şeylerin bozulacağını ve işe yaramayacağını bildiği için yanma almadığı gibi, riyâ ile karışmış olan her tâatin de âhiret azığı olamayacağını anlamalıdır. Deveye binip yürüdüğü zaman tabutu hatırlamalıdır. Çünkü, o yolculukta muhakkak tabutta taşınacağını bilir. Belki de hayvandan inmeden tabuta binme zamanı gelecektir. Bu yolculuğun o yolculuğa azık olması lâzımdır. Kâbe’ ye yaklaşıp elbisesini çıkardığı ve bir beyaz kumaş olan ihramı giydiği zaman, kefeni hatırlamalıdır. Çünkü o yolculuğun elbisesi de, bu dünyanın elbisesine uymayacaktır. Hac’dan Alınacak İbretler Çöllerdeki zorluklan ve tehlikeleri görünce, Münker, Nekir, kabirdeki akrep ve yılanları düşünmelidir. Çünkü öldüğü zamandan haşr zamanına kadar tehlikeli geçitleri bulunan büyük bir sahra vardır. Kılavuzsuz sahralardaki belâlardan korunamadığı gibi, ibadetlerin kılavuzluğu olmaksızın kabirdeki korkulardan kurtulamayacağını aklına getirmelidir. Sahrada; hanımından, çocuklarından ve dostlarından ay rılıp, yafnız kaldığı gibi, kabirde de böyle olacaktır. Lebbeyk’i söyleyince bunun Allahü Teâlâ’nın nidâsma, çağırmasına cevap olduğunu bilmeli, kıyamet günü kendisine böyle nidâ geleceğini ve o zamanki korkuyu düşünmelidir. Hattâ bu korkulara, tehlikelere dalmak lâzımdır.
Ali bin Hüseyin’in (radıyallahü anhümâ) ihram giyerken yüzü sararır, vücudunu titreme alırdı ve Lebbeyk diyemezdi. «Niçin lebbeyk diyemiyorsun?» dediklerinde, «Lebbeyk dersem, korkarım kİ. Lebbeyk ve Sa’deyk kabul edilmez derler». Bunu dedi ve deveden düşüp, kendinden geçti. Ahmed ibn Ebilhavâri, Ebû Süleymanı Darâni’nin müridi idi. Anlatır ki, Ebû Süleyman o zaman Lebbeyk diyemeyip bayıldı. Bir mil gittikten sonra kendine gelince buyurdu ki: «Allahü Teâlâ, Musa aleyhisselâma vahiy gönderip, “Ümmetimin zalimlerine söyle, ismimi dillerine almasınlar, beni anmasınlar. Çünkü beni ananı ben de anarım, eğer zalim olursa, onu lânetle anarım”, buyurdu». Yine Ebû Süleyman buyurdu ki: «Duydum ki, hac nafakası şüpheli olup, lebbeyk diyene, “Elinde olanları sahib lerine vermeyince Lebbeyk ve Sa’deyk’in kabul edilmez”, derler».
Tavaf ve sa’y edenler, padişahın dergâhındaki biçarelere, zavallılara benzerler, onun sarayının etrafında dolaşırlar ve ihtiyaçlarını arzedecek fırsat gözetirler. Hac’dan Alınacak İbretler Sarayın önündeki meydana giderler, gelirler. Kendilerine şefaat ve yardım edecek bir kimse ararlar. Padişahın gözünün tesadüfen kendilerini alacağını ve kendilerine bakacağını umarlar. İşte Safâ ve Merve arası böyle bir meydandır.
Arafat’ta durma, dünyanın her tarafından gelen insanların burada toplanması ve ayn ayrı dillerde duâ etmeleri, kıyamet günündeki Arasat’a benzer. Kıyamette de bütün insanlar bu meydanda toplanır ve her biri kendi hâliyle meşgul olur. Kabul ile red arasında tereddüt edip durur.
Taş atmaktan maksat, kul olduğunu göstermektir. Burada yalnız kulluk ve bir de İbrahim aleyhisselâma benzemek vardır. Burada, onu şüpheye düşürmek için şeytan önüne çıkmıştı ve o şeytanı taşlamıştı. Eğer aklına, şeytan ona göründü, bana görünmüyor, lüzumsuz yere niye taş atayım diye bir sual gelirse, bu düşüncenin şeytandan geldiğini bilmeli ve taş atıp belini kırmalıdır. Çünkü onun belkemiğinin kırılması, emri yerine getirmekle olur. Sana şöyle şöyle yap dediklerini yap, kendi tasarrufunu bırak ve bu taş atmakla hakikaten şeytanı kahrettiğine inan.
Bir kimsenin bundan ibret yolunu anlayabilmesi için haccın ibret ve düşündürdüklerinden bu kadarını anlattık. Bu işte anlayışın temizliği, arzunun çokluğu ve uğraşmanın fazlalığı miktarınca böyle mânâlar herkese gösterilir ve her birinden nasibini alır. İbadetinin canlılığı bununla olup, sûretten uzak olur.