El-Kerim

By | 16 Temmuz 2014

namaz-kildiran-seccade

El-Kerim

El-Kerim Cömert olmak, iyi ve ahlâklı olmak, asil ve değerli olmak, izzetli ve şerefli olmak anlamındaki “kerem” den türemiş bir sıfattır. Yaratılış itibarıyla cömert , insan şerefiyle bağdaşmayacak huy ve davranışlardan uzak olan demektir KERÎM.

Kerem Allah (c.c) için kullanıldığından ihsanı, in’âmı ve lütfu anlatır. İnsan için kullanıldığındaysa fiil olarak ortaya çıkan güzel ahlâk ve beğenilmiş davranışlar anlatılır.

Kerem asılda tek bir ahlâkî güzelliğin adı değildir. Bir çok ahlâkî güzelliğin kazandırdığı bir üst ahlâkî özelliktir. Bu üst ahlâkî özellikte cömertlik, şeref, affedicilik, hikmet insanlardan bir şey beklememek,….gibi vasıflar bulunur.

Kerem, övülmüş, beğenilmiş davranışlardan ibarettir. Övülmüş beğenilmiş davranışların en güzel ve değerlisi kendisiyle rıza-yi ilâhinin kasdolunduğu davranışlardır. (Keremden kasdın rıza-yı ilâhî de olması gerekmektedir.) Kim güzel davranışlarıyla rıza-yı ilâhîyi kasdeder ve taleb de ederse ve kemâliyle de muttasıf olursa KERÎM, EKREM ve ETKÂ olur. (Bu aynı zamanda “en kerîminiz en etkânızdır” âyetinin de tefsiri olur.) rıza-yı ilâhî’nin dışındaki bütün kasıdlar, niyetler, talepler şahsî, nefsî kasıd ve taleplerdir.

Kerem güzelliklerin özellikle en büyükleriyle ilgilidir: Gazilerin donatılması, yoksulların diyet gibi borçlarının ödenmesi, kölelerin özgürleştirilmesi….Herkesin imkân bulamayacağı güzelliklerle nitelenmiş olmakla ilgilidir.

Kerîm olabilmek için : Asıl itibarıyla tertemiz olmak gereklidir. Aslen temiz olmayan birisine kayıtsız şartsız kerîm denilemez. Böyle birisine sadece kendisi kerÎm denilebilir. Aslı temiz olup kendisi böyle olmayana da aslı temiz ama kendisi hasis denilir. Hep güzel özelliklere sahip bir asla sahip olmak çok önemlidir. Mekke fethinde Rasûlullah’a (s.a.v.) müşrikler “Sen kerîm oğlu kerîm oğlu kerîmsin, senden sadece kerem beklenir” demişlerdir. Kerem zatî bir vasıftır. Zât itibarıyla güzel vasıflara sahip olmayan asıl itibarıyla hangi sülâleye ait olursa olsun hiçbir şey değişmez. Sülâlelerinden bir şey istemeyenleri de sırf istemedikleri için kerim diye nitelendirirler.

Keremde vermek, iyilikte bulunmak da çok önemlidir. Vermek insanı izzet sahibi kılan en önemli özelliktir. Keremde de vermek özellikle kerem’i izzet sahibi insanların vasfı haline getirmiştir. Allah (c.c) azîzdir, zira o hep verir hiç almaz. İnsanlardan bir şey beklememek (istiğna) de önemlidir. İnsanlardan karşılık bekleyerek bir güzel davranışta bulunmak, o davranışı dünyevîleştirmek, çirkinleştirmektir. İnsanlar kendilerinden bir şey istemeyenleri de sırf istemedikleri için kerim diye nitelendirirler. Keremdeki “verme”yi yanlış anlaşılabilecek bir hale de sokar. İnsanlardan bir şey beklemeyiş aynı zamanda izzet’in ikinci özelliğidir de.

Hikmet sahibi olmak : Vermek ve iyilikte bulunmak bir hikmete binaen gerçekleşmelidir. Hem verende hem de alanda hikmetli bir sonuç doğurmalıdır. Aksi durumda bu verme, saçıp savurmak ve israf olur. Gerçek kerem hikmetle gerçekleştirilendir.

Rıza-yı ilâhî dışında hiçbir karşılık beklememek : Yaptığı iyilik ve güzel davranış ne kadar büyük olursa olsun, karşıdaki şahıs ne kadar ihtiyaç duyarsa duysun karşılık olarak hiçbir şey (övgü, aferin, hürmet..) beklemelidir. Keremini , kereme lâyık bir şekilde kullanmayana da kerîm denmez.

Özet olarak ifade etmek gerekirse kerîm olabilmek için asıl itibariyle tertemiz olmak, hal itibariyle (zatî olarak) üstün özelliklerin sahibi olmak, ihsan sahibi olmak, hiç kimseden bir şey beklemez olmak, hikmetli davranış sahibi bulunmak, yaptığı iyiliğin karşılığında hiç kimseden bir şey beklememek… gibi özelliklere sahip olmak gerekir.

Mutlak manada cömert ya da insanlara çokça verip yardım eden ya da verdiğini zorlanmaksızın verendir. Başka üstün bir özelliği bulunmasa da bu kişiye kerîm denir. Bunun sebebi de insanların kendilerine bağışta bulunanları sevmeleri ve verenden duyacakları mutluluğun vermeyenden duyacakları mutluluktan daha fazla olmasıdır. Bunun için insanlar zühdünden ötürü zâhide, ilminden ötürü de âlime kerîm demezler.

Kerîm’in keremine karşılık olarak şükran ile saygıyı artırmak gerekir. El-Kerim   Her ne kadar kerîm olan bu saygıyı beklemiyorsa da muhatabın, keremin hakkını vermesi de gerekir. Ama keremine aldanarak (Keremde aynı zamanda affediciliğin bulunduğu da hatırda tutulmalıdır.) saygısızlıkta bulunmak büyük bir aldanış ve nankörlüktür.

Allah (c.c) KERÎM’dir dediğimizde, cömert olduğunu, övgüye lâyık vasıfları kendisinde toplamış bulunduğunu,cezayı gerektiren davranışları affedip bağışlayıcı olduğunu anlatmış oluruz.

Allah’ın (c.c) keremi, O’nun lütufkârlığını, affediciliğini anlatır. Bu vasıflarda O’nun aşılmazlığını, kemâlini anlatır. Sadece kerîm değil aynı zamanda keremde aşılmazdır da EKREM’dir.

Ekrem, keremin kemâl derecesinde bulunan, kullarına sayılamayacak kadar çok nimetler ihsan eden, iyiliklerde bulunan, inkâr ve nankörlüklerine rağmen cezalandırmakta acele etmeyen, tevbelerini kabul eden, keremi sonsuz demektir.

Allah (c.c) zât itibarıyla HAMÎD’dir, varlıkların övgüsüne muhtaç değildir. Varlıklara onların, övmemesine bakmaksızın ihsanda devam eder. O’nun vermesi kullarının taat veya masiyetiyle ilgili değildir. Bu keremde aşılmaz olmanın vasfıdır : Ekrem.

Allah (c.c) ekrem’dir. Zira her keremli davranış ve ihsana başlangıç ona aittir. “Hiçbir iyilik başlangıçta yapılan iyiliğe yetişemez.”

Hiçbir kerîmin kendisiyle boy ölçüşemeyeceği kadar nihayetsiz keremler sahibi, kerem hususunda dengi ve benzeri bulunmaz ve geçilmez olan yani EKREM olandır.

İ.Gazalî, kerîm ve Ekrem olmak için şu özelliklerin sahibi olunmak gerektiğini ifade eder : Cezalandırmaya gücü yettiği halde affetmek, vaadini yerine getirmek, lütfunu umulan ve beklenilenin ötesinde gerçekleştirmek, kime ne kadar lütufta bulunduğunun hesabını yapmamak, kimsenin kendisinden başkasına başvurmasına rıza göstermemek, vefasızlığa ve nankörlüğe sitemle mukabelede bulunup dostluğu bozacak bir davranışta bulunmamak, kendisine sığınanı yüzüstü bırakmamak, aracı ve şefaatçilere muhtaç bırakmamak.

Kerîm kılmak Allah’a (c.c) mahsustur. El-Kerim  O’nun hor ve hakîr kıldığını kimsenin kerîm kılabilmesi, kerîm kıldığını da hor ve hakîr kılabilmesi mümkün değildir.

“Allah (c.c) kimi hor kılarsa artık ona ikram eden olmaz. Allah (c.c) dilediğini yapar.” (Hacc 22/18)

Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerîm’de bir kısım varlıkları kerîm vasfı ile nitelendirmiştir. Bunlar :

1–Kur’ân-ı Kerîm :

(Vâkıa 56/77)

2–Cennette müminler için hazırlanan rızıklar :

(Nahl 24/26)

3–Arş :

(Müminun23/116)

4–Allah :

(Neml 27/40)

(İnfitar 82/ 6)

5–Melekler :

(İnfitar 82/11)

6–Cebrâil :

(Hâkka 69/40)

7–Müttakîler :

(Hucûrat 49/13)

8–Ecir, sevap :

(Yasin 36/11)

Kerem insanlar için kullanıldığında cömertlik, müsamaha, asâlet, necâbet, hürriyet anlamlarına gelir.

Kerîm olanın keremi aldatıcıdır. Muhataba saygısızlığa sevkedebilir. Keremli bir davranış karşısında insana düşen saygısızlık, ahlâksızlık yapmak değil keremin yüksekliği nisbetinde saygıyı artırmak, isyan ve küfrandan sakınarak bir yüksek ahlâka ulaşmalıdır. Şeytanların dedikleri gibi “adam sende, Allah (c.c) kerîmdir, istediğini yap, Allah (c.c ) dünyada gösterdiği keremi ahirette de gösterecektir” diyerek lâubalilik etmek kendi kendini aldatmaktır. Yanı zamanda o keremli davranışa lâyık bulunmadığını ispatlamaktadır.

Allah (c.c) Ekrem’dir : İnsanların keremi, kendilerine karşı suç işlenmeden öncesiyle sonrasında değişiklik gösterir. Allah’ın keremindeyse bu tür değişiklikler olmaz. İnsanlar keremleriyle bir fayda umarlar veya zararı uzaklaştırırlar. Allah (c.c) ise fayda maksadı bulunmasızın keremde bulunur. Allah’ın (c.c) keremi her türlü eksiklikten münezzeh bir keremdir.

Bu isimlerin Allah (c.c) için ifade ettiği anlamlar :

1–Övülmüş, beğenilmiş güzel vasıfların sahibi olduğunu, kendisinde kemâliyle ve aşılamaz şekilde bulunduğunu anlatır,

2–Kerîm kılan O’dur, insanı da kerîm kılmıştır,
3–İnsanı muhatap alarak, halife kılarak, emrine vererek kerîm kılmıştır,
4–Vaadini yerine getirir ,cezada acele etmez, affedici, yaptıklarından hiçbir karşılık ve fayda beklemez,
5–Kendisinden başkasından bir şey beklenmesinden hoşnut olmaz.

Peygamberimizin (s.a.v.) bu isimlerden nasibi :

1–Aslen ve halen kerîmdir,

2–İstendiğinde verir, asla karşılık beklemez, verdiğinde aklın almayacağı kadar verir, minnet altında bırakmaz,
3–Kendisine yapılanları affeder, iyilikle mukabelede bulunur,
4–Bu vasıflar onda aslîdirler, arızî vasıflar değildir,
5–Söz verdiğinde sözünü tutar,

İnsanların nasibi ise :

1–Allah’ın (c.c) kereminden hiç ümit kesmemeli,
2–Keremine saygısızlık anlamına gelecek bir davranışta bulunmamalı,
3–Kereminden dolayı şükrünü artırmalı,
4–Kendisini keremli kılacak davranışlara sahip olmaya çalışmalı,
5–Diğergâm, affedici, iyilikler yapıcı olma
6–Kendinden iyilik ve güzellikten başka bir şey beklenmemeli,
7–İnsanlardan bir şeyler bekleyerek, yaptığı iyiliklerin karşılığını umarak keremini zedelememeli,
8–Allah’tan (c.c) kendisini keremli kılmasını istemeli,
9–Sözünden vazgeçmemeli.