Dervişlerin Yemek Yeme Adabı Nasıldır?

By | 23 Mart 2015

dervislerin-yemek-yeme-adabi-nasildir     Mürid, yemek yerken oburluk etmemeli; Allah’tan gafil olmamalı ve kalben Allâh’ı zikretmeli ve onu aslâ aklından çıkarmamalıdır.
Sofrada kendisinden daha büyük birisi varken ondan önce elini yemeğe uzatmamalıdır.Yemeği veren kişi haricinde hiç kimse, ne hizmet amacı güderek, ne de teklifsizlik gereği sofradaki herhangi birine “buyur ye” dememeli ve kendi önündeki yiyeceklerden bir kısmını onların önüne koymamalıdır. Bunu sadece yemek sahibi yapabilir; çünkü bu, bir tür hizmettir. Yemek sahibine de “gel bizimle birlikte ye” dememelidir.

Sofrada bir yer gösterildiğinde kendine başka bir yer aramamalı ve gösterilen yere oturmalıdır.Sofradakiler yemeye devam ettiği sürece elini sofradan çekmemelidir; çünkü bu, onlann da çekinmesine ve bir an önce sofradan kalkmasına yol açar.

Bir derviş, yemeye devam ederken ve gözü sofrada iken sofrayı önünden kaldırmamalıdır.Dinen yasak olan sınırı aşmadığı sürece, iştahı olmasa bile sofradakilerle birlikte yemek yemeyi sürdürmelidir.Sofrada kimsenin ağzına lokma vermemeli, su içmesi teklif edildiğinde reddetmeyip hiç olmazsa bir yudum almalıdır.Yemek sahibi onun eline su dökmek isterse engel olmamalıdır.

Zenginlerle birlikte yemek yerken gururlu olmalı; fakirlerle birlikte yerken ise onları kendine tercih etmelidir. Kardeşleriyle yediğinde ise teklifsiz olmalıdır.Sofra hazırlanmadığı sürece yemeği aklına getirmemeli; sofra önüne konduğunda ise yemelidir.Sırf nefsinin arzusunu tatmin etmek için yemek yememelidir. Çünkü belki de o yemek onun kısmeti değildir. Bundan dolayı yediği yemek kendisine yaramaz ve onun yüzünden Allah’tan perdelenir ve kendini ibadetine veremez ve halini gözetmeye yoğunlaşamaz. Yemeyip halini gözetmeye yoğunlaştığında ise sağlıklı ve esen kalır. Ancak yemek onun kısmetinde varsa ve önüne konmuşsa iştahla yiyip Allâh’a şükretmelidir.

Aklını fikrini yemek yemeye takmamak ve iki de bir yemek lafı etmemeli; ve tam aksine kendine bir hasta nazarıyla bakmalıdır. Bir hastanın hastalığı geçinceye kadar yeme, içme ve diğer şehevî arzular konusunda perhiz yapması esastır. Hastalık, nefsin hevahevesi, iradesi ve arzularıdır. Allâh (c.c.) ise bu hastalığın tabibi ve tedavi edenidir. O, (c.c.) kullarından birinin eliyle yiyecek ve içecek gönderdiğinde onu yer ve nefsinin devası ve şifasının başkasında değil, o gönderilen yemekte olduğunu bilir.

Bütün hareket ve duruşlarında halini korumak ve gözetmekle, bütün varlıklan kalbinden çıkarmakla meşgul olmalı ve hiçbir şeye meyletme – meye gayret göstermelidir.