Çocuklarınıza Yararlı Hikayeler Anlatın

By | 13 Nisan 2015

cocuklariniza-yararli-hikayeler-anlatin    Hikâye, olmuş ya da olabilecek olayları anlatan, insan hayâtından değişik kesitler sunan, bunu yere ve zamana bağlayarak yapan, olayları ve kişileri tek yönüyle ele alıp anlatan, romandan daha kısa yazılardır.
Hikâyeler, çocukların sınırlı hayât tecrübelerini zenginleştirir.
Farklı insan tipleri üzerinde düşünmelerine imkân sağlar, geliştirmekte oldukları değer yargılarının daha açıklık kazanmasına yardımcı olur; böylece çocukların içinde yaşadıkları toplumsal ve kültürel ortama uymalarını büyük  ölçüde kolaylaştırır. Okuma alışkanlığı ve zevkinin geliştirilmesinde, hikayeler çocuklar için önem taşımaktadır.
Hikâye, anlaşılması son derece güç olan hayâtın ve insanın içine adeta bir pencere açar. Günlük hayâtta insanlar hayâtı ve insanı dıştan görürler.Hikayeciler  bizlere eserleriyle hayâtın ve insanın ayrı bir yönünü gösterirler ve dış görünüşlerinin arkasındaki gerçekleri keşfederler.
Hikâyeler, çocukların ve yetişkinlerin hayâta farklı yönlerden bakmasını sağlayan, insanı tüm acılarıyla ve gerçeğiyle olduğu gibi tanımak, kabul etmek ve sevmek gerektiği mesajlarıyla yoğrulmuş çarpıcı niteliktedir.
Hikâyede kahramanlar ve değişik olaylar çocukların ilgisini çekmektedir. Bol bol okumak, çocukların kelime hâzinelerini geliştirir. Onların düşüncelerini doğru ve düzgün bir şekilde ifade edebilmelerini sağlar. Bu onların düşüncelerini  diğerlerine doğru ve etkili bir şekilde aktarmalarını kolaylaştırır.

Yüce Allah Kur’an’da şöyle buyurmuştur:
Bu hikâyeyi anlat, belki düşünürler (öğüt alırlar).”
Kur’an’daki hikâye üslubunun, psikolojik ve zihinsel etkileri, aklî ve mantıki delilleri vardır. Kur’an-ı Kerîm onu, birçok yerde, özellikle peygamberinin kendi milletleriyle ilgili haberlerinde kullanmıştır. Yüce Allah, en güzel hikayeyi anlatmak ve sözün en güzelini indirmek suretiyle Peygamber’ine (s.a.s.) lütufta bulunmuştur ki böylece o, insanlara belge ve ibret, Peygamber’e de azim ve sebat olsun.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz .”
“Peygamberlerin haberlerinden, senin kalbini sağlamlaştıracak her şeyi sana anlatıyoruz .”
Hz. Peygamber’in sünnetinin ufuklarında dolaştığımızda, Peygamber’e ait pek çok hikâye görürüz. Peygamber (s.a.s.) onları, yanındaki ashabının büyük ve küçüklerine, ondan sonrakilere kıyamet gününe kadar yol gösterici örnek olması için anlatmıştır.
Peygamberimiz (s.a.s.), geçmiş dönemlerde olan hâdiseleri hikâye etmiş ve bu suretle sahabeye ders vermiştir.
Ebû Hureyre (r.a.) şu hadisi nakleder:
“Bir köpek, susuzluktan neredeyse ölecek durumda, bir kuyunun etrafında dolaşıp duruyormuş. İsrailoğullarından bir fahişe onu görünce hemen : mestini çıkarıp başörtüsüne bağlamış ve bununla su çekip hayvana su vermiş. Bu sebeple günahları affedilmiştir .”
“Bir kadın, bir kedi yüzünden azaba uğramıştır. Kediyi ölünceye kadar hapsetmişti. Bu yüzden cehenneme girdi. Onu hapsettiğinde ne doyurmuş, ite de su vermiş, ne de yerdeki haşerelerden yemesi için salıvermişti.”
Şu hikâye de Rasûlullah tarafından anlatılmıştır:

“İsrailoğullarından, biri ala tenli, biri kel ve öteki kör üç adam vardı, Allah bunları sınamak istedi. Ve onlara bir melek gönderdi.
Melek, önce ala tenliye uğradı:
“En çok ne istersin?” diye sordu.
Ala tenli:
“Güzel renk ve güzel bir cilt. Beni insanlara çirkin gösteren bu hastalığın giderilmesini isterim” dedi.
Melek hemen ona dokundu ve o çirkin, hastalıklı görüntü ondan gitti, teni güzelleşti.
“En çok hangi malı seversin?” diye sordu.
Ala tenli, “Deveyi,” diye cevap verdi.
Bunun üzerine ona, çok yakında yavrusu olacak hamile bir deve verildi.
Melek, “Allah bunları senin için bereketli kılsın!” diye dua ederek ala Irnlinin yanından ayrıldı. Sonra kelin yanma giden melek, ona da:
“Ey kel! En çok istediğin şey nedir?” diye sordu.
Kel, “Güzel bir saç!” dedi.
Melek hemen onun başına dokundu. Kelin başından, gür ve güzel saçlar çıktı.
Sonra melek ona:
“En çok hangi malı seversin?” diye sordu.
“İneği çok seviyorum” diye cevap verdi kel. Bunun üzerine kele, yakında yavrulayacak hamile bir inek verildi.
Melek, ona da:
“Allah bunu senin için bereketli kılsın!” diye dua etti ve sonra körün yunma gitti:
Köre de, “En çok ne arzu ediyorsun?” diye sordu.
Kör, “Allah, benim gözlerimi tekrar bana versin de, insanları göreyim” dedi.
Bunun üzerine melek onun da yüzüne dokundu. Allah, körün gözlerini açtı.
Melek yine sordu:
“En çok hangi malı seversin”? Kör:
“En fazla koyunu seviyorum” dedi.
Bunun üzerine kendisine yakında yavruları olacak hamile bir koyun verildi.
Çok geçmeden, deve ile inek yavruladı, koyun da kuzuladı.
Aradan uzun bir zaman geçti.
Bu üç adamdan birinin bir vadiyi dolduracak kadar devesi, öbürünün ineği ve diğerinin de aynı miktarda koyunu oldu.
Sonra melek tekrar dönüp önce ala tenlinin eski hastalıklı haline girerek, onun yanma geldi ve:
“Fakir bir adamım, yoluma devam etmek imkânım kalmadı. Bugün ulaşmak istediğim yere, önce Allah’ın, sonra senin yardımın sayesinde varabilirim. Rengini ve cildini güzelleştiren Allah için, senden bir deve istiyorum. Bana bir deve ver ki, onunla yolculuğumu tamamlayabileyim” diye yalvardı. Eskiden ala tenli olan adam:
“Sana sıra gelene kadar, verilecek çok yer var” dedi.
Bunun üzerine melek:
“Seni bir yerden gözüm ısırıyor. Sen eskiden ala tenli idin. İnsanlar senden iğrenirlerdi. Fakirdin, Allah sana mal verdi değil mi?” dedi.
Ala tenli, “Mal bana dededen babadan miras olarak kaldı” diye cevap verdi.
Melek:
“Eğer yalan söylüyorsan, Allah seni o eski haline geri döndürsün!” dedi ve oradan ayrıldı.
Melek, kel bir adam kılığına girip, o eski kel adamın yanma gitti.
Kele de, ötekine söylediği gibi söyledi.
Kel de, ala tenli gibi, onu eli boş geri çevirdi ve mallarının kendisine mi ras kaldığını söyledi.
Melek ona da:
“Eğer yalan söylüyorsan, Allah seni önceki hâline çevirsin” diye beddua etti.
Sonra da körün eski kılık kıyafetine girerek onun yanına geldi ve:
“Yolcu ve fakir bir adamım. Yoluma devam edebilmem için çarem kal madı. Önce Allah’ın, sonra da senin yardımın sayesinde gideceğim yere va rabilirim. Senin gözlerini sana yeniden veren Allah hakkı için, senden blı koyun istiyorum,” diye yalvardı.
Bunun üzerine eskiden kör olan o adam şöyle dedi:
“Ben kördüm Allah gözlerimi açtı. Bu bakımdan istediğini al, istediğini bırak. Allah’a yemin olsun ki, Allah için aldığın hiçbir şeyde sana zorluk çıkarmayacağım” dedi.
Melek:
“Malın senin olsun, bu sizin için bir imtihandı. Sen kazandın, ötekiler ise kaybetti” dedi .
“Vaktiyle bir adam bir başkasından bir arsa satın aldı. Arsayı alan adam orada altınla dolu bir küp buldu. Arsayı satan adama:
Altınını al! Zira ben senden altın değil arazi satın aldım, dedi.
Arsanın ilk sahibi de:
– Ben sana o arsayı içindekilerle beraber sattım, dedi.
Anlaşmazlıklarını halletmesi için bir adama başvurdular, hakem olan bu m lam:
Çocuklarınız var mı? diye sordu. Biri.
– Benim bir oğlum var, dedi. Diğeri:
Benim de bir kızım var, dedi. Flakem:
Oğlanla kızı evlendirin. O altınların bir kısmım onlara verin, bir kısmını siz harcayın dedi .”
Rasûlullah ın (s.a.s.) anlattığı bir hikâye daha:
“Bir kimse çölde yolculuk ediyordu. Gökten: “Falancanın bahçesini sula” diye bir ses duydu. Başını kaldırıp baktı, gökte sadece bir bulut vardı. Evet, ses oradan geliyordu. Adam hayretler içinde kaldı ve bulutu takip etmeye başladı. m
Kara taşlık bir yere gelince, bulut suyunu boşalttı. Yağmur suları biı derede toplandı. Bu defa o şahıs suyu takip etmeye başladı. Önüne bir bahçe çıktı. Bir kişi elindeki kürekle suyu oraya buraya çevirerek bahçesini suluyordu. Onunla konuşmaya karar verdi:
– Allah’ın kulu! İsmin nedir? diye sordu. O zât, buluttan duyduğu İsıtıl söyledi. Sonra da:
– İsmimi niçin soruyorsun? dedi. O da:
– Biraz önceki yağmuru yağdıran bulut vardı ya, diye söze başladı. Bir kimse o buluta senin adını söyleyerek: “Falancanın bahçesini sula!” dedi. Ben de bulutu tâkip ederek buraya kadar geldim. Adını da onun için soruyorum.
Sen hangi davranışın sebebiyle Allah’ın bu lutfuna mazhar oldun? dedi.
Bahçe sahibi şunları söyledi:
Madem merak ediyorsun söyleyeyim: Şu gördüğün bahçe ürün verince ulıırup hesap yaparım. Ürünün üçte birini sadaka olarak dağıtırım, üçte birini çoluk çocuğumla birlikte yerim, üçte birini de tohumluk yaparım. İşte benim yaptığım bundan ibarettir ”
Hikâye ederek anlatılan bilgi, akılda daha kolay kalır ve geç unutulur.tıklarımıza dinî hikâyeleri okumalı, tarihî olayları anlatmalı ve anlatmak istemediğimiz birçok konuyu hikâye yoluyla vermeyi tercih etmeliyiz.