Çocuklara her zaman ve her hususta sevgiyle davranılması, İslâmî pirensiplerden biridir.
Kur’ân-ı Kerim’de, baba-oğul ilişkisini içeren âyetlere bakıldığında, her belasında babanın oğula hitap tarzının, “yavrucuğum, oğulcuğum” şeklinde olduğu görülecektir. Aynı özellik hadislerde de göze çarpmakta ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bütün çocuklara karşı genellikle “yavrucuğum” .eklinde sevgi ve şefkat ifadesiyle hitap ettiği görülmektedir. İslâm’ın temel im-nsiplerinden biri olan hoşgörü ve müsamahanın en güzel örneklerini Hz. Peygamberin hayâtında bulmak mümkündür. Özellikle O, çocuklara karşı engin hoşgörü ve müsamahası ile dikkat çekmektedir.
Din eğitimi-öğretiminin gerçekleştirilmesi esnasında çocuk bazen ilginç, bazen anlamsız, bazen de dinî açıdan uygun olmayan sorular sorabilir. Bu durumda, “çocukların bulûğ çağına kadar dinen sorumlu sayılmadığı…” hatırlanarak, çocuk sert biçimde eleştirilmemelidir. Zira bu hadise göre kişinin çocukluk çağında yapacağı hatalar, yanlışlar, günahlar, yetişkin insanların yaptıklarının sonucunu doğurmayacaktır. İslâm’ın çocuklara tanıdığı bu müsamaha ifadesi, yeri geldiğinde onlardan esirgenmemelidir, Özellikle büyüklerin bile zaman zaman yapmaktan kaçmadıkları küçük hatalar ve kusurlar, çocuklar tarafından işlendiğinde, bunlar birer “günah” olarak telkin edilmemelidir.
İsimlerinden biri de Halım (kullarına karşı hoşgörü ve hilm sahibi) olan Allah Teâlâ Hz. Mûsâ ile Hz. Harun’u -yaptığı zulümleriyle tanınan- Firavun a gönderirken, “Firavun’a gidin, doğrusu o azmıştır. Varın ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dinler veya korkar” buyurmuş olması dikkat çekicidir.
Hz. Peygamber’in, yaramazlık yapan çocuklara hemen müdahale edilmisini yasaklayan hadisi ile, Rousseau’nun, “Arzu ettikleri vakit çocuklar sıçramak, koşmalı ve bağırmalıdırlar. Zira çocukların bu hareketleri, kuvvetlen meye yeltenen bünyelerinin ihtiyaçlarıdır. Çocuğun oyunlarına, eğlencelerine, sevimli insiyaklarına daima hürmetkâr olunuz” görüşünü birleştirerek, çocuklara karşı müsamahakâr davranılması gerektiğini ifade etmek mümkündür.
İslâm eğitimcileri de bu konuya önem vermişlerdir. Sözgelimi, çocuğun yapmış olduğu hataları düzeltirken, ona karşı sert davranmanın zararlı olacağını belirten İbn Haldun, bunların çocuğun gönlünü alarak ve yumuşak davranarak düzeltilmesi gerektiğine inanmaktaydı. Bu başlık altında dcğl nilmesi gereken bir başka husus ise “affetmek”tir. Hoşgörü ve müsama hanın en üst noktası olarak da görülebilecek affetme, gerek Kur’ân’da, gerekse hadislerde en güzel örnekleriyle yer almaktadır. İslâm eğitimcileri de, çocuğun yaptığı hatalara ilk defa rastlanıldığında bunları affetmenin gen*’ ğini ifade etmişlerdir.
Enes b. Mâlik şöyle anlatır:
Rasûlullah’a (s.a.s.) on yıl hizmet ettim, bana hiç bir zaman öf bile demedi. Yaptığım bir şeyden dolayı: Niçin yaptın?, yapmadığım bir şey için de yapsaydın ya? demedi.
Ancak bundan sorgulamanın tamamen bırakılması anlaşılmamalıdır. Hz. IVygamber’in bazılarını sorguladığı ve azarladığı görülmüştür.
Çocuk kötü bir şey yaptığında elbette ondan menedilmesi ve nasihatle iyi olana yönlendirilmesi gerekir. Şiddete gerek olmadığı halde, şiddet nıısterilmesi yanlıştır. Duruma göre hareket edilmesi uygundur.