Çocuğunuza Ziyaret Adabını Öğretin

By | 14 Nisan 2015

cocugunuza-ziyaret-adabini-ogretin   Yakınları, başta bayramlar olmak üzere, zaman zaman ziyâret etmek, mümkünse onlara hediyeler götürmek güzel bir davranıştır. Yapılan ziyareti iade etmek de gerekir. Müslümanı ziyarete gelene gitmemek aradaki bağların daha çabuk kopmasına sebep olmaktır.
Ziyaretler akrabalar arasındaki sevgi bağlarını güçlendirir. Dargınlıkları ona erdirir. Sevinç ve üzüntülerin karşılıklı paylaşılmasına, sıkıntılara birlikte çareler aranmasına vesîle olur. Özellikle yaşlılar toplumda yalnız kalmadıkları, çevrelerinde kendilerini seven, arayıp soran insanların bulunduğu inancı ile son yıllarını huzur ve mutluluk içinde geçirirler.

Ancak ziyaretlerin usulüne uygun olarak yapılması gerekir. Ziyaretlerle ilgili edepleri şöyle sıralayabiliriz:

Ziyaretlerin vakti iyi seçilmelidir. Uyku, yemek ve iş zamanlarında ziyarete gidilmemelidir.

Ziyaretlere giderken, temiz ve düzgün elbiseler giyilmelidir.
Ziyaret edilen evin kapısı çalınmak, ev sahibi izin verdikten sonra içeri girilmelidir.
Ziyaret sırasında güler yüz gösterilmelidir.
Ziyaretine gidilen evde bulunanların, sevinçleri ve kederleri paylaşılmalıdır.
Ev sahibinin işi varsa, ziyareti uzatmadan müsaade isteyerek ayrılmalıdır.

Ziyaret edilen kimsenin yaş, akrabalık veya hastalık gibi durumları göz önünde bulundurularak, konuşma şekline dikkat edilmelidir.
Sağlıklı bir toplum oluşturmak ve beşeri ilişkileri en mükemmel şekilde düzenlemek isteyen İslâm, Müslümanları bu konuda eğitime tâbi tutmuş tur. Onları sadece iyi gün dostu olmaya değil, aynı zamanda kötü gün dostu da olmaya teşvik etmiştir. Kur’ân’da insanın en mükemmel şekilde yaratıldığı ve Allah katında değerinin çok büyük olduğu vurgulanmıştır. İslâm dini insana sadece sağlığında değil, hastalığında da hatta ölümünde de değer verilmesini ve hasta olanların ziyaret edilmesini istemiş ve bu hususu ibadet telakki etmiştir. Hz. Peygamber, her konuda olduğu gibi hasta ziyareti konusunda da bizlere en güzel örnek olmuştur. Zira hasta ziyareti Allah Rasûlü’nun hayâtı boyunca özenle yaptığı ve ashabını da teşvik ettiği amellerden birisidir. Allah Rasûlü (s.a.s.) bir hadislerinde: “As habım! Hastaları ziyaret edin, açları doyurun, esaretinizdeki köleleri Salı verin“ buyurmuştur. Hatta bir hadislerinde bu ziyareti, müminin mümin üzerindeki beş hakkından biri olarak saymıştır. Dolayısıyla Müslümanlaı, hasta olan dostlarını ve komşularını uygun zamanlarda yanlarına giderek ziyaret ederler ve onlara şifa dilerler. Bu da Müsliimanlar arasında sevgi ve dayanışmanın artmasına vesile olur.
Hasta ziyaretinin önemini şu kudsî hadis çok güzel bir şekilde açıklamaktadır. Ebû Hureyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ kıyamet gününde şöyle buyurur: ‘Ey Ademoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin.’ Âdemoğlu, Allah Teâlâ’ya: ‘Sen âlemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret edebilirdim? der. Allah leâlâ: ‘Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun’ buyurur.”

Hasta ziyaretinin değerini ve Allah rızasını kazanmanın en kısa yolu olduğunu bundan daha güzel anlatmak mümkün değildir. Çünkü bu kudsi hadiste belirtildiği üzere Yüce Allah, herhangi bir hastayı ziyaret etmeyi, bizzat kendisini ziyaret etmek gibi değerlendirmektedir.
Dinimiz hasta ziyareti konusunda Müslüman, Müslüman olmayan ayırımı yapmaz. Hasta kim olursa olsun ziyaret etmeyi emreder. Yani hasta ziyareti konusunda Müslüman-Müslüman olmayan, dost düşman, tanıdık tanımadık, yakın komşu-uzak komşu herkes eşittir. Dolayısıyla kimliğine bakmadan hastayı ziyaret etmek İslâmî ve İnsanî bir erdemdir.

Bir Yahudi çocuğu Hz. Peygamber’e (s.a.s.) hizmet ediyordu. Bir gün hastalandı. Allah’ın elçisi onu ziyarete gitti, başucunda oturdu ve ona Müslüman olmasını teklif etti. Genç, orada bulunan babasının yüzüne baktı. Babası, “Oğlum, Ebû’l-Kasım’ın sözünü dinle” deyince genç, Müslüman oldu.
Efendimiz, hastanın yanından çıkınca: “Şu genci Cehennem azabından kurtaran Allah’a hamd olsun“ dedi.
Her şeyin bir âdâbı olduğu gibi hasta ziyaretinin de bir âdâbı vardır. ..öyle ki, hasta ziyareti hastayı rahatsız edecek derecede bir sıklıkta yapılmamalı, hastanın yanında çok uzun oturulmamalı ve hastanın yanında onun moralini bozacak sözler söylenmemelidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), bıı hususta bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Bir hastanın yanına girince, sağlık ve uzun ömür temennisiyle onu rahatlatın. Zira böyle yapmak onun gönlünü hoş eder.”

Rasûlullah (s.a.s.) bu hadislerinde, hasta ziyaret ederken uyulması gereken önemli bir hususa dikkati çekmektedir. Hastanın yanma girince hastayı ferahlatacak, hayâta karşı sevgi ve bağlılığını artıracak, yaşama ümidi verecek tarzda konuşmalar yapılmalıdır. Meselâ, “Allah ömrünü uzun etsin”, “Allah şifa ve afiyet versin”, “Maşallah, mühim bir şey yok, korkacak bir şey yok, Allah sana şifa verecektir inşaallah, hastalığın ağır değil” gibi sözler söylenebilir. Gerçi bu çeşit sözler mukadder olan eceli değiştirmez, fakat hastayı rahatlatır, gönlünü hoş tutar. Hastalara daima güler yüz, tatlı dil ve gönül alıcı sözler söyleyerek, güzel davranışta bulunulması gerekir.
Hastayı ziyaret ederken, yanında az oturmak ve gürültü yapmamak sünnettir. Hasta ziyaretine abdestli gitmek de sünnettir. Nitekim bir hadiste, “Kim abdest alır ve abdestini mükemmel yapar, sevap ümidiyle Müslüman kardeşini hastayken ziyaret ederse, ateşten yetmiş yıllık yürüme mesafesince uzaklaştırılır” buyrulmuştur.
Hasta ziyaretine gidilince hastanın yanında yapılacak dualarla ilgili Peygamber Efendimiz’den çeşitli rivayetler vardır:
Hz. Peygamber (s.a.s.) hastayı ziyaret etmeye gidince hastanın başucun.ı oturur, sağ eliyle hastayı sıvazlayarak ona dua eder ve şöyle derdi:

“Zarar yok, inşallah (günahlarını) temizler”,

“Ey insanların Rabbi! Bu hastalığı gider, şifa ver; Sen şifa verensin. Senin şifandan başka bir şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hiçbir hastalık bırakmasın.”
Başka bir rivayette de şu duayı yaptığı zikredilmektedir:
“Bu hastaya şifa ver, ey insanların Rabbi! Şifa senin (kudret) elindedir, Senden başka onu giderecek yoktur.”