Çocuğa Din Eğitimi Ne Zaman Verilmeli?

By | 27 Ocak 2015

cocuga-din-egitimi-ne-zaman-verilmeli    Allah’ı tanıma ve tanıtma, Rabbini sevme ve sevdirme, Yaratıcıyla ilişki kurma ve kurdurma,  kâinata ve olaylara Allah adına bakma ve baktırma eğitimi demek olan “iman dersi” küçük  yaşlarda verilmezse, ileriki yaşlarda çok zor ve zahmetli olur, neredeyse imkânsız duvarına  dayanır.
Çocuğa iman dersini anne-baba verir. Bu ders çok küçük yaşlarda, henüz okuma yazma  bilmediği, kalemle tanışmadığı zamanlarda başlar.
Hatta bebek yaşında, yeni dillenmeye başladığı, sağını solunu yeni fark ettiği aylarda bu ders  verilir.
Anne bir taraftan kendi kanından kan, kendi canından can katarak emzirdiği çocuğuna iman  dersini de vermeyi ihmal etmez.
Sadece anne değil, bu derste diğer hoca babadır. Bu eğitime o da katkıda bulunacak, üzerine düşeni ihmal etmeyecek, zaman ayıracak, anneye destek olacaktır.
“Ne ile, nasıl?” derseniz?
Bu yaşlarda verilen dersler anlatma, yazma, çizme, okuma şeklinde olmaz.Anne ve babanın öncelikle kendi inançlarını yaşamaları, bildiklerini uygulamaları, imanlı bir hayatı hayatlarına yansıtmaları, inandıkları gibi yaşantılarını düzene sokmaları gerekir.
Çünkü bu çeşit derste çocuk çok küçük olduğu için anlatmaktan ve okumaktan bir şey anlayacak değildir. Buradaki dil, konuşan dil değil, beden dilidir, davranış dilidir.Bir başka deyişle, bu yaştaki çocuk anne-babasının anlattıklarını değil, yaptıklarını; söylediklerini değil, hal ve hareketlerini izler ve dinler.
Anne-baba, gerçek anlamda yaşadıklarını, uyguladıklarını ve kendi hayatına geçirdiklerini anlatabilir, dile getirebilirler. Yoksa yaşama-dıklarını anlatmaya kalkarsa, her şey sözde ve lafta kalır, öze ve ruha inmez.Zaten bu yaştaki eğitim akıldan ziyade ruhadır, kafadan ziyade kalbedir, gözedir ve gönüledir.Sonuç yüzde yüzdür; su üstüne değil, taş üstüne yazı kazımak gibidir, kalıcıdır ve süreklidir.Allah’ı tanıma ve tanıtma, Rabbini sevme ve sevdirme, Yaratıcıyla ilişki kurma ve kurdurma, kâinata ve olaylara Allah adına bakma ve baktırma eğitimi demek olan “iman dersi” küçük yaşlarda verilmezse, ileri ki yaşlarda çok zor ve zahmetli olur, neredeyse imkânsız duvarına dayanır.
Yerinde bir tespitle, “Adetâ gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmesi derecesinde zor olur, yabani düşer.”
Başka bir dine ve inanca mensup birisinin Müslüman olması ne kadar zorsa, çocuk yaşta iken iman dersini almayan bir insanın da iman esaslarını ruhuna sindirmesi, kalbine yerleştirmesi, hayatına geçirmesi, hücre ve duygularına kabul ettirmesi de o ölçüde zordur.
Kalbine ve ruhuna imam bir “yasakçı” olarak yerleştiremeyen, “Yapma, Allah görüyor”, “İşleme hesap vereceksin”, “Harama ve günaha yanaşma, cezasını çekeceksin” şeklinde vicdanının sesine kulak veremeyen bir insan hep isyanlardadır, mânevî tatminsizlikte ve ruhsal boşluktadır.
Bu duruma gelmesinin asıl sebebi, anne-babanın ilk başlardaki ihmali, umursamazlığı, görevini yerine getirmemesi ve çocuğu tek taraflı yetiştirmesi, onu dünya hayatına hazırlarken, sonsuz hayatını göz ardı etmesidir.
Sonuç itibariyle, çocuk dünyada iken anne-babasının varlığından rahatsız olacak, hatta ölümlerini isteyecek, başlarına belâ olacaktır.
Âhirette ise onlara şefaatçi olması gerekirken, “Beni neden Îslâmî terbiyeyle yetiştirmediniz, imanımı kurtarmadınız” diye davacı olacaktır.