Çevrenizdekilere İyilik Yapmayı Öğretin

By | 13 Nisan 2015

cevrenizdekilere-iyilik-yapmayi-ogretin    İslam dinine göre Allah rızasını kazanmak için yapılan hayırlı bütün işlere iyilik denir.
İyilik yapmanın birçok yolu vardır. Bir insan, eli, malı ve dili ile iyilik yıipabilir. Allah yaptığımız bütün iyilikleri görür ve karşılığını verir.
Allah şöyle buyuruyor:
“Siz iyilik etmek, fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın, günah işlemek ve başkasına saldırmak hususunda birbirinizi desteklemeyin. Mlıilîa karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir .”
Hz. Peygamber: “Her Müslümana sadaka vermek vâciptir” buyurdu. Ora- ılıikiler: Allah’ın Rasûlü! Eğer sadaka olarak verecek bir şey bulamazsa ne  yapar, söyler misiniz? dediler. “Çalışır, elinin emeği ile kazandığını hem kendisine harcar, hem de sadaka olarak verir” buyurdu. Çalışmaya giicil yetmezse ne yapar, ne dersiniz, denildi. “Sıkıntıya düşmüş bir muhtaca yardım eder” buyurdu. Böyle bir yardıma da gücü yetmezse? denildi. “İyilik yapmayı emreder” buyurdu. Bunu yapmaya da gücü yetmezse, denildi. “Kötülükten kendisini sakındırır, bu da onun için bir sadakadır” buyurdu.
Herkese iyilik yapmalıyız. Karşılık beklemeden iyilik yapmalıyız. İyilik Allah rızası için yapılmalı.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Allah iyilik yapanlarla beraberdir.“
Peygamberimiz de şöyle buyuruyor:
“Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın, yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki onu (kötülüğü) yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran.”
Bir Müslümanın başkalarına zarar vermemesi, herkese iyilik yapması fil önemli ahlâkî görevlerindendir. Rasûlullah (s.a.s.):

“Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin oldukları kişidir.“

“Allah katında dostların en iyisi arkadaşına, komşuların en iyisi de komşusuna en iyi davrananıdır“ buyurmuştur.
Mümin, devamlı iyilik yapma fırsatlarını kollayan, böyle bir fırsat ele geçince de hiç vakit kaybetmeden iyilikte bulunan, kendisini iyilik yapma düşüncesine adamış insan demektir. Hatta ona göre iyilik sadece insana değil, hayvana veya bitkiye de yapılabilir. Bu anlamda acıkan bir hayvana yiyecek vermek, kurumaya yüz tutmuş bir ağacı sulamak da birer iyiliktir.
Bir ayette iyilik yapılacak kişiler önem derecesine göre şöyle sıralanmaktadır:

“Allah’a kulluk edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya,akrabalara, yetimlere, düşkünlere, yakın ve uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve size hizmet eden kimselere iyilik edin. Allah, kendini beğenip övünenleri elbette sevmez.”
Ayete dikkatle bakıldığında, Allah’a inanmak ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayıp samimiyetle ibadet etmeye dikkat çekildikten sonra, toplumun tamamını kapsayacak şekilde geniş bir daireye iyilik yapmamız emrediliyor.Önce  anne-babaya iyilikle muamele etmek, akrabalara ihsanda bulunmak,fakirleri  ve yoksulları görüp gözetmek sıralanıyor. Sonra, evi yakın olan veya akrabadan olan yakın komşuya iyilik ve evi uzak olan veya akrabadan olmayan  ya da Müslüman olmayan uzak komşuya iyilik zikrediliyor.“Şüphesiz ki, Allah iyilikleri ve kötülükleri yazmış sonra onları açıklamıştır. Kim bir iyilik yapmak ister de yapamazsa, Allah onu kendi katindi tam bir iyilik olarak yazar. O hayırlı işi yapmaya niyet eder ve yaparsa, Allah onu on kattan yedi yüz kata ve daha pek çok katlayarak iyilik yazar. Şayet bir kötülük yapmak ister de yapmazsa, Allah onu katında tam bir iyilik olarak yazar. O kötülüğü yapmak ister de yaparsa, Allah onu bir tek kötülük olarak yazar. ”

Çocukları iyi şeylere teşvik etmenin, onların düzgün ve iyi kimseler olmasında büyük yararı vardır, Bu, teşvik cümleleri, övme ifadeleri ve hediyelerle olabilir.
İbn Mes’ud şöyle anlatmıştır:

“Ben yetişkin bir çocukken Mekke’de, Ukbe b. Ebî Muayt’ın koyunlarmı otlatırdım. Rasûlullah’la (s.a.s.) Ebû Bekir yanıma geldiler. Müşriklerden kaçmışlardı. Bana şöyle dediler:
“Genç! Bize içireceğin sütün var mı?” Ben de:
“Ben, güvenilir bir kimseyim. Başkalarının sütünü size içirmem” dedim.
“Henüz üzerine koç atlamamış bir koyunun var mı?” diye sordu. Ben de:
Evet, dedim. Yanlarına getirdim. Ebû Bekir bağladı. Rasûlullah (s.a.s.), hayvanın memelerinden tutup dua etti. Memelerini avuçladı. Ebû Bekir de onu büyük bir kayanın yanma getirdi. Sütü oraya sağdı. Sonra hem kendisi, hem de 11uî Bekir o sütten içtiler. Bana da içirdiler. Sonra Rasûlullah, memeye:
“Çekil ve büzüş” dedi. Memeler de çekilip eski hale döndüler. Bilahare Resullullah’ın (s.a.s.) yanma gidip:
“O güzel sözü (Kur’ân’ı), bana öğret” dedim. O da şöyle buyurdu:
“Sen, öğretilmiş bir gençsin.”
Böylece onun mübarek ağzından yetmiş sûre alıp ezberledim. Bu hususta hiç kimse benimle tartışamaz.”
Rasûlullah (s.a.s.) hicrî XI. yılda, büyük bir ordu hazırlayarak Üsame’yi bu unluya kumandan tayin etmişti. Üsame’nin komutası altında ashabın birçok ileri gelenleri vardı. Bunlardan bazıları; Ebû Bekir, Ömer, Ebû Ubeyde, Sa’d lı Ebî Vakkas, Saîd b. Zeyd, Katâde b. en-Nu’mân ve Seleme b. Eslem’di. Ninnin üzerine, halktan bazıları; “Peygamber, ilk muhacirlere bir çocuğu kmmıtan tayin etti” diyerek ileri geri konuşmaya başladılar. Bunu duyan Resulullah çok kızdı ve minbere çıkarak cemaate şöyle seslendi: “Üsame hakkındaki sözleriniz bana ulaştı. Siz onun komutanlığını tenkit ettiğiniz gibi, daha önce babasının kumandanlığını da tenkit etmiştiniz. Gerçek şu ki, o komutanlığa layıktır. Nitekim babası da komutanlığa layıktı.”
Rasûlullah bu konuşmasında Üsame’yi açıkça övmüştü.
Hz. Peygamber’in, İbn Abbas’ın ilim ve anlayışını artırması için Allah’a dua etmesi de bunlar arasındadır.

“Peygamber beni kucaklayıp: Allah’ım! Ona hikmeti (bilgi ve anlayışlı olmayı) öğret, dedi.”