Cennete Ulaşmak İsteyen Ne Yapmalıdır?

By | 18 Temmuz 2014

feraceler

 

ibadetleri sevme duasıYüce Allah’ın bu nimetlerine nail olmak isteyen kimse, şu beş esasa uy­malıdır:

1-    Nefsini bütün günahlardan uzak tutmalıdır. Nitekim Allah (celle celâiüh) ayet-i kerimesinde şöyle buyurur: “Kim Rabbinin huzurunda (suçlu) bulun­maktan korkmuş ve nefsini aşağılık heveslerden alıkoymuş ise, şüphesiz ki, (onun için) varılacak yurt işte o cennettir.”

2-      Dünyada kanaat içinde olmalıdır. Yahya b. Muâz er-Râzî (rahimehullâh) de­miştir ki: “Cennet nimetlerine kavuşmanın yolu dünyayı terk etmekten geçer.”

3-      İbadetlere düşkün olmalıdır. Her ibadetle az çok alâkadar olunmalıdır. Umulur ki, o ibadetlerden biri, onun bağışlanmasına ve cennete girmesine sebep olur. Yüce Allah ayet-i kerimesinde şöyle buyurur: “İşte bu, yaptığınız iyiliklerden dolayı kendisine varis kılındığınız cennettir.” Bir diğer ayette de, ‘Yapmış oldukları iyiliklere karşılık olmak üzere orada ebedî olarak kalacaklardır.”

4-      Allah’ın ve kullarını ve hayır sahiplerini sevmeli, onlara karşı muhab-betli olmalıdır. Onların meclislerinde bulunmalıdır. Zira onlardan biri ba­ğışlandığı zaman o kişi de arkadaşlanna ve kardeşlerine şefaatçi olacaktır. Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) bu hususta şöyle buyurur: “Din kardeşleri­niz içinde dostlarınızı çoğaltın. Zira kıyamet günü her birinin ayrı ayrı şefaat yetkisi olacaktır (belki onlardan birinin şefaatine nail olunur).”

5-      Allah Teâlâ’mn kendisine cenneti lütfetmesi ve son nefesini iman ile vermeyi nasip etmesi için çokça dua etmelidir.

Hikmet ehlinden bir zat demiştir ki: “Sevap yollarını gördükten, bil­dikten sonra dünyaya dalmak cehalettir. Yine sevabını öğrendikten sonra amellerdeki gayreti terk etmek beceriksizliktir. Cennetteki rahatı, bu dün­yada rahat yüzü görmeyenler tadacakür. Oranın zenginliğini, dünyanın fuzulî işlerini terk eden ve aza kanaat edenler hissedecektir.”

Anlatıldığına göre zâhidin biri sadece bakla ve tuzla hayatını sürdürür, hiç ekmek yemezmiş. Biri ona, ‘Sadece bunlarla mı yetiniyorsun?’ diye sormuş. Zâhid şöyle cevap vermiş:

– Ben dünyamı cennete ulaşmak bir için bir aracı kıldım. Sen ise dünyanı kendine bir tuvalet edinmişsin. Yani Her türlü yiyeceği yiyip ardından tuva­lete koşturuyorsun. Ben yiyeceklerin sadece bana itaat gücü verecek kada­rını yerim. Umulur ki bununla cennete kavuşurum.

Bir gün İbrahim b. Edhem (rahimehullâh) hamama girmek istemiş, ancak ha­mamın sahibi, “Ücretini verdiğin takdirde girebilirsin” diyerek girmesine en­gel olmuştu. Bunun üzerine İbrahim b. Edhem ağlamış ve şöyle demişti: “Ey Allahım! Beni şeytanların evine dahi bedelsiz almazlarken, peygamberlerin ve sıddîklerin evine (cennet yurduna) nasıl bedelsiz gireceğim!”

Anlatıldığına göre Allah Teâlâ geçmiş ümmetlerin peygamberlerine gön­derdiği bazı kitaplarda şöyle buyurmuştur: “Ucuza cennet dururken onu al­mazsın da pahalı olan cehennemi var gücünle kazanırsın”

Bu sözün açıklaması şu şekildedir: Günahkârın biri, yine kendisi gibi günahkâr birine ziyafet vereceği zaman yüz, iki yüz altın masraf ederek onun için hazırlıklar yapar. Böylelikle cehennemi pahalı bir ücret mukabilinde sa­tın almış olur. Hâlbuki o kimse, bir iki kuruş verip Allah rızası için ihtiyaç sa­hiplerinin karnını doyursaydı, elbette cenneti pek ucuza almış olurdu.

Ebû Hâzim (rahimehullâh) demiştir ki:

“Cennete girebilmek dünyada nefsin hoşuna giden her şeyi terk etmekle mümkün olsaydı, elbette bu iş cennete girebilmenin yanında ufacık bir şey kalırdı. Aynı şekilde cehennemden kurtulabilmek, dünyadaki bütün sıkıntı­lara tahammül etmekle mümkün olsaydı, elbette bu, cehennem gibi bir yer­den kurtulmanın yanında ufacık bir şey kalırdı.

Hayret! Cennet, nefsin binlerce hoşlandığı şeyler arasından sadece bir ka­çını terk etmekle kazanılıyor ve cehennemden de binlerce sıkıntı arasından bazılarına tahammül etmekle kurtulunuyor da insanlar bunu başaramıyor!’

Yahya b. Muâz er-Râzî (rahimehullâh) der ki:

“Dünyayı terk etmek zordur; cenneti terk etmek ise ondan da zordur. Cen netin bedeli dünyayı terk etmektir.”

Enes b. Mâlik’in (radıyallâhu ‘anh) rivayet ettiğine göre Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kim Allah’tan üç kere, cennete girmek için duada bulunursa, cennet, ‘Ey Alla­hım! Bu adamı cennetine koy’ der. Kim de üç kere cehennemden kurtulmak için dua ederse, cehennem, ‘Ey Allahım! Bu adamı cehennemden uzak tut’ der.”

Bizi cehennemden kurtarması ve cenne­tine sokmasıdır. Cennette bize verilen sadece din kardeşlerimizle buluşmak, onlarla bir arada olmak olsa bile, bizim için büyük mutluluk ve sevinç kay­nağıdır. Cennete giren kimseyi sayılamayacak kadar çok nimet beklediğine göre mutluluğunu varın hesap edin!

Enes b. Mâlik’in (radıyallâhu ‘anh) rivayet ettiği bir hadis-i şerif şöyledir: “Cen­nette alış-verişin yapılmadığı bazı çarşılar vardır. Cennet ehli burada halka halka toplanırlar. Aralarında, dünya hayatını nasıl geçirdiklerini, Rablerine nasıl ibadet ettiklerini, fakirlerin ve zenginlerin nasıl bir hayat sürdüklerini, nasıl öldüklerini ve uzun bir imtihan (sorgu-sual) sürecinden sonra cennete nasıl girdiklerini konuşurlar.”