Âşıkların Günlük Vazifeleri Nelerdir?

By | 22 Mayıs 2015

asiklarin-gunluk-vazifeleri-nelerdir   1) Sabahları, fecirde kalkmalı ve evrâd-ı şeriflerini bir kerre okumalıdırlar.
2) Sabah namazının sünneti ile farzı arasında, en az (11) ihlâs-ı şerif okumalıdırlar. (Mümkün olursa (33) ve daha efdali (100) ihlâs-ı şerif okumaktır.)
3) Vakit varsa, cemaate çıkmalıdırlar.
4) Sabah namazında, duadan sonra yerlerinden kalkmadan (11) ihlâs-ı şerif daha okumalıdırlar. Mümkünse sure-i Yâsini ve sure-i Saffât’ı ve sure-i Feth’i tilâvet etmelidir.
5) Her gün en az (500) kerre LÂ İLÂHE İLLALLAH kelime-i tayyibesine devam etmelidirler. Ayrıca (500) ism-i celâl (Yani ALLAH YÂ ALLAH YÂ ALLAH) ve (500) ism-i Hû okumalıdırlar. (Bu esmâ için, zaman ve mekân mefhumu yoktur. Vakit buldukça, fırsat oldukça okunabilir. Yürürken, otururken veya iş görürken okunması da caizdir. Efdal olan, kıbleye karşı diz üstü oturularak okunmasıdır. Her namazdan sonra (100) defa okunursa, beş vakitte (500) eder.)
6) Âşıklar, daima abdestli bulunmalıdırlar.
7) İşine gitmek üzere evinden çıktığında, bir fakire az çok sadaka vermelidirler. Ev halkına güler yüzle evinden yola çıkmalıdır.
8) Her gün, şu üç hâletten birisini işlemelidirler:
I. Cenaze namazı kılmak
II. Hasta yoklamak
III. Cenazeyi takiben kabristana kadar gitmek.
9) Her gün, Kur’an-ı kerirrden bildikleri sûrelerden bir miktar okumalıdırlar. Eğer, vakitleri müsait ise, her gün bir cüz okumak suretiyle ayda bir hatim indirmelidirler. Hiç olmazsa, senede iki hatim indirmelidirler.
10) Öğle namazını, mümkünse cemaatle kılmalı, mümkün olmazsa yalnız eda ettikten sonra, bir vakit kaza namazı kılmalı veya bir miktar tevhid etmeli, bir secde âyeti okuyarak huzuruna kabul buyurduğu ve kendisini ibadetinde kullandığı için Allahu teâlâya şükür secdesinde bulunmalıdırlar. (Şükür secdesini beş vakit namazda ve ne zaman namaz kılsa, mutlaka eda etmelidirler. Bilindiği gibi, şükür secdesi, bir secde âyeti okuyup, secde etmektir.)
11) İkindi namazını edadan sonra en az (11) ve mümkünse (33) veya (100) salâvat-ı şerife okumalı ve ruhunun ruh-u Resûl aleyhisselâm ile âşinâ kılmasını Cenabı Rabbilâlemiynden dilemelidirler. Ayrıca, bir miktar tevhid etmeli ve şükür secdesinde bulunmalıdırlar.
12) Akşam namazı yaklaşınca, vakti müsait ise cami-i şerifte, veya evinde yahut işyerinde ezan okununcaya kadar tevhide devam etmeli, akşam namazını kıldıktan sonra, en az (11) ve mümkünse (33) ve daha efdali (100) defa, bilerek veya bilmeyerek işlediği seyyiata tövbe ve istiğfar etmelidirler.
13) Akşamla yatsı arasında, SURE-î-MÜLK’ü ve SU- REİ-Î VAKI’A’yı okumalıdırlar.
14) Yatsı namazını, cami-i-şerife giderek cemaatle kılmalıdırlar.
15) Her gün, mürşidini görmelidirler. Her gün ziyaret mümkün değilse, haftada bir mutlaka görmelidirler. Uzak yerde bulunurlarsa, mektuplaşmalıdırlar.
16) Gece namazı olan TEHECCÜD namazını kılmalı ve namaz borçları varsa kaza eylemeği ihmal etmemelidirler.
17) Gördükleri rüyayı, mürşidinden gayrı hiç kimseye tâbir ettirmemelidirler.
18) Bütün mahlûkata karşı şefkatli ve merhametli olmalı, herkes âşıkm elinden ve dilinden emin bulunmalı ve hayır görmelidir.
19) Âşık, akşam evine gelirken, evi için aldığı zahireyi eliyle getirmelidir.
20) Âşık, hanesine dahil olduğunda, ehl-i beytine selâm vermeli, ana ve babası sağ iseler ellerini öpmeli ve hatırlarını sormalı, onları memnun ve mesrur etmelidir.
21) Âşık, evlâtlarına getirdiği oyuncak ve yiyecekleri, kız evlâdı varsa evvelâ kızma ve daha sonra erkek evlâdına vermelidir.
22) Âşık, methedilmeği veya zemmedilmeği indinde müsavi tutmalı, kendisini methedenle zemmedeni kmamamalı, zemmedildiği huyları gerçekten kendisinde varsa bu huylarını terketmeli, methedildiği ahlâkını ihlâsen devam ettirmelidir.
23) Âşık, gün be gün insanlığı arttırmak, noksanlıklarını ikmal etmeli, her gün biraz daha Resûl aleyhisselâma lâyık olmaya çalışmalıdır.
24) Âşık, evlâtlarına tahsil-i ulûm ettirmeli, yavrularına Allah korkusunu, Allah aşkını, Peygamber sevgisini, dinini, diyanetini, vatanını ve milletini sevdirmelidir. Evlâtlarına, Kur’anı azimi ve ilm-i-halini öğretmeli veya bir hocaya verip öğrettirmelidir ki, bu mühim vazifeyi ifa âşıkm nişânesi- dil*.
İşte, bu yol Enbiyâ ve Evliyâ’nm yoludur. Hafta gecesi, mukabelede bulunmalı, Evliyâ’ullah’m âyinini icra etmeli, yarasına merhem ve derdine derman bulmalıdır.
Elhasılı küçüklere şefkat, büyüklere hürmet etmek ve akranına hüsn-ü muamelede bulunmak, âşıklığın âdâbındandır.
NOT: Tevhid edilen teşbihin, zeytin çekirdeğinden olması, Hazret-i Pirin ictihatlarmdandır.
Ey tâlib-i-Hak:
Türkiye’mizde meşhur olan turuk-u aliyye pirleri (Kad- desallahu esrarehüm) on beştir ve ekserisinin müteaddit şubeleri vardır.
Tarikatlerin, her ne kadar zâhirde şubeleri olsa da, mâ’nada matlûp ve maksutları birdir. Bu matlûp ve maksut da, Allahu teâlâmn ve Resûl-ü müctebânm rizalarını kazanmak ve insan-ı kâmil olmaktır.
Bu âciz risalemize şeref vermek için, on iki jürin isimlerini teberrüken yazmak münasip görüldü. Zira, SALIHLERÎN ZÎKROLUNDUKLARI ZAMANLARDA RAHMET NÂZÎL OLACAĞI, Hadis-i şerif ile sâbittir.
Kaldı ki, Enbiyâ-i izamın ve Evliyâ-i kiramın ism-i şeriflerinden birisi, herhangi bir zaman ve mekânda, tâ’zim ile anılır ve bulunursa, ruhaniyyetlerinin bi-lûtfihi teâlâ o ismin anıldığı ve bulunduğu yerlerde hazır bulunacağı ve himmet-i mâ’neviyyelerinin bi-iznillahi teâlâ zuhur edeceği ve o yerlerin her türlü âfetlerden sâlim kalacağı tecrübe ile sâbit olmuştur. O mübarek isimlerin anıldığı ve bulunduğu yerlerin feyz-i bereketleri ile dolacağı, tâ’zim ve muhabbetle ananların ve bulunduranların da şefaatlerine nail olacağı herkesçe malûmdur.
MAKAMAT-I-SADIYYE namındaki kitapta beyan olunmuştur ki, Enbiyâ ve rüsül-ü kiram ile, şehitlerin, sâlihlerin ve evliyâullahm isimlerini anan kimsenin etrafında, bu zevat-ı zevil-ihtiramm mübarek ruhları huşû ile dururlar. Sanki, o kimsenin başı üzerinde, gözlerini kapatmış ve başını kendisine doğru çekmiş kuş gibi dururlar. Her ne zaman isimleri anıl- sa, himmete hazır ve yardıma nazır vaziyette, kendilerini tâ’- zim ve muhabbetle ananlara, bi-iznillah yardımcı olurlar.
Keramet-i evliya haktır, himmet-i ruhaniyyeleri ise, basiret sahipleri için ayan beyandır. İşte biz de, Ehlullahm himmetlerine nail olabilmek ümidi ile ism-i şeriflerini bu nâçiz risalemize yazmağa cür’et eyledik. Nefs mertebelerini açıkladıktan sonra, Ehlullahm mübarek isimlerini de kaydetmekten maksadımız, kendileri yedinci nefs makamının ehli olduklarından, himmet-i mâ’neviyyelerine tevessül ve temessük edebilmektir.
Ehl-i sünnet vel-cemaat mehzebinden olduğumuz için, mezhebimizce keramet-i evliyâ haktır.
Velilerde, dokuz sıfatın bulunması şarttır:
1) Mü’min olmak
2) Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebinden bulunmak (Zira, bütün Pirân ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebine tâbi olmuşlardır.)
3) Allahu teâlâmn emirlerini bilip, yerine getirmek
4) Allahu teâlâmn nehiylerini bilip, onlardan kaçınmak
5) Âhirete mâni olan ve kulu Haktan men’eden dünyalıktan yüz çevirmek
6) Farzları tamamen yerine getirdikten başka, nafile ibadetlerle de âhirete ikbal ve teveccüh eylemek
7) Zikrullah ile kalbi mutma’in olmak
8) Helâlinden sahi (Cömert) olmak
9) Güzel ahlâk sahibi olmak (Ahlâk-ı Kur’aniyye ve ahlâk-ı Muhammediyye ile ahlâklanmaktır.)
Buraya kadar saydığımız sıfatlara sahip bulunan zevattan, keramet sâdir olması caizdir. Zira, istikamet ancak bu sıfatlarla mümkündür. Müştekim olana da keramet ikram olunur.
Öyle ise, keramete talip olma!.. İstikamete tâlip ol, görülüyor ki müştekim olana keramet verilir. Bu sıfatlara sahip bulunan zevata hüsn-ü zan edilir. Bu zevat-ı âli-kadr ile, Hak sübhanehu ve teâlâ hazretlerine tevessül olunur. Hayır dualarına, safayı himmetleri berekâtma dünya ve âhirette maz- har olmak için Cenab-ı haktan rica ve niyazda bulunulur.
Allah celle, Kur’an-ı keriminde bu hususlara işaretle:

Velev lâ def’ullah-in nâse bâ’dahüm bi-bâ’din lefesedet-il ardıı ve lâkinallahe zu fadlin alel-âlemiyn.

El-Bakara sûresi: 251

(Allahu teâlâ, insanlardan bazılarının kötülük ve isyanlarını, insanlardan bazılarının güzel halleri ve hüsn-ü himmetleri ile berekâtiyle def ve ref’etmeseydi, yeryüzü fesada uğrardı. Allahu teâlâ, âlemler üzerine ihsan ve rahmet sahibidir.)
Evet; böyle zevattan, ister hayatta bulunsun, ister âhirete rıhlet buyurmuş olsun, feyz-i bereketlerine bi-izn-i teâlâ tevessül ve istimdat eylemek meşrudur. Netekim, Buhari-i- şerif hayatta bulunan veya âlem-i cemale göçmüş olan zevat ile tevessül ve temessük etmeğe şu hadiseyi misal olarak beyan buyurmaktadır:
Buhari-i-şerifin istiska bahsinde tasrih olunur ki; Hz. Ömer-ül-Faruk radıyallahu anh efendimizin hilâfetleri devrinde, Medine-i-münevvere’de kıtlık ve kuraklık olmuştu. Resûl-ü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin muhterem amcaları henüz hayatta bulunuyorlardı. Yağmur duasına çıkıldı ve halife hazretleri şöyle niyazda bulundular:
— İlâhi! Nebiyyi kerimine tevessül ile istiska ederiz ve muhterem amcaları hürmetine yağmur yağdırmanı rica ederiz. Duamızı kabul buyurarak bizi irvâ ve İska eyle, demiş ve hemen o saatte fevkalâde bir rahmet yağmağa başlamıştır.
Hatta, İbn-i Abbas radıyallahu anhtan rivayet olunduğuna göre; Hz. Ömer, ibn-il-Hattâb Radıyallahü anh efendimiz:
— Ya Rab! Biz, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellemin amcası Abbas îbn-i Abdülmuttalib’i tevessül ile istiska ve onun ihtiyarlığına merhameten, zât-ı ahadiyyetinden istimdat ve istişfâ’ ederiz, sözleriyle duasını tamamlamıştır.
Bu Hadise ianesiyle anlaşılmaktadır ki, âlem-i cemale göçen zevata olduğu gibi, hayatta bulunan zatlara da tevessül caizdir ve meşrûdur.
Hısn-il-hasiyn ve şerhinde, Osman îbn-i Hanif’ten rivayet edildiğine göre, sahabiden bir â’ma zat, huzuru saadete gelerek gözlerinin açılması için Resûl aleyhisselâmdan dua ve niyazda bulunmalarını istirham etti.
Aleyhissalâtü ves-selâm efendimiz, kendilerine:
— Abdest al ve iki rekât namaz kıl, buyurdular.
Â’ma zat, abdest alarak iki rekât namaz kıldılar. Resûl-ü zişân kendilerine:
— Şimdi dua et ve duanda benim hürmetime gözlerinin açılmasını Cenabı Bâri’den niyaz eyle ve bana tevessül kıl, buyurdular.
Emirlerini aynen yerine getiren ve Habib-i Kibriyâ’ya tevessül ve temessük eyleyen â’manın gözleri hemen oracıkta açılıverdi.
Fahr-i kâinat aleyhi efdal-üt-tahiyyat efendimizin, o gün o zata öğrettikleri dua budur:

Yine, Fahr-i âlem sallallahu aleyhi ve sellem efendimizden, îmam-ı Taberani’nin rivayet buyurdukları Hadis-i şeriflerinde :
— Ey ashabım ve ümmetim! Sizlerden biriniz, hiç kimsenin bulunmadığı bir yerde, bir şeyini kaybederse, kaybettiği şeyi bulmak için üç kere:

Ya ibadallah einûnî desin, kaybını hemen kendisine gösterirler. Zira, Allahu teâ- lânın öyle kulları vardır ki, onları sizler göremezsiniz amma onlar sizleri görürler, buyurmuşlardır.

Yine, Ibn-i Mes’ut radıyallahu anhtan rivayet olunan bir Hadis-i şeriflerinde:
sûl-ü
— Ey ashabım ve ümmetim! Sîzlerden biriniz, binek hayvanını hâli bir arazide elinden kaçırırsa, şöylece seslensin:

Zira, Cenabı-hakkın yeryüzünde öyle kulları vardır ki, seslenen kimsenin sesine hemen kulak verir ve kaçan hayvanı tutarlar.

Aliyyül-Kari rahmetullah-il-Bâri hazretleri, bu nidadaki ÎBAD’dan maksat, meleklerdir ve insanların ve cinnilerin müslim olanlarının ruhlarıdır. Abdal tesmiye olunan rical-i gaiptir, buyurmuşlardır.
Tasavvuf kitaplarında beyan olunmuştur ki, Hak sübhanehu ve teâlâ hazretlerinin makbul kullarından duaları kabule karin olan nice zevat-ı kiramın duaları ve safayı himmetleri berekâtiyle, Allahu azim-üş-şânın lûtfu ile tecessüm eder ve birçok darlıkta kalan, gamlı olan ve müşkilleri bulunan kullarına bi-iznihi teâlâ yardım, nusret ve teselliyet ederler. Halbuki, dua eden zevatın bu türlü hâlât vukuundan aslâ haberleri olmaz. Nasıl ki, rüyada görülen zat kimin rüyasına girdiğini bilemez. Bununla beraber, haberdar olanlar da tabiatiyle bulunur. Meğer ki Cenabı-hakkm bildirmesi ile biline. Bu gibi hâletleri, Hak teâlâ hazretleri şeriata hürmet eden kulları vasıtasiyle li-hikmetin hafi zuhura getirir ki, bu dahi o zatlar hakkında bir nevi keramettir.
Müteşerri olmayan kimseden zuhura gelen harikulâde hallere keramet denemez ve bunlara istidrac tabir olunur.
îbn-i Kemal hazretleri, Hadis-i erba’ıyn şerhinde şöyle buyuruyor:

îzâ tehayyetüm fil-umûr festa’ıynu min ehl-il-kubûr
(İşlerinizde şaşırıp kaldığınızda, kabir ehlinden yardım isteyiniz.)

Hadis-i şerifi, Evliyâullahm ve mü’minlerin sâlihlerinin ruhlarından isti’ane ve istimdat eylemenin caiz ve meşrû olduğunu isbat etmektedir.
Yine, Aliyyül-Kari rahmetullah-il-Bâri hazretleri, Hısn-il- Hasiyn şerhinde:
— Allahu teâlâ ve tekaddes hazretlerine, Enbiyâyı zişân ve Rüsülü kiram aleyhümüsselâm hazeratiyle, sıddıyklar ve evliyâullah ve ulemâ ve salihler ve şehitler rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecma’ıyn efendilerimizle ve â’mal-i saliha erbabının kâffesiyle tevessül ve tekarrüb olunur, buyurmaktadırlar.
Zikrettiğimiz delâ’il ve bürhanlarla, tevessül kapısının açık bulunduğu şeksiz, şüphesiz ispat edilmiş bulunmaktadır. Zira, her şeyin hakikatini bilmek ve her şeyi Allahu teâlâdan bilerek sebeblerine teşebbüs etmek, mazarrat değil bil’akis füyuzat ve berekâtı bakımından bütün hayırların ve yararların Allahu teâlâdan zuhuruna kolaylık teşkil eden mânevi bir kapıdır. Bu tevessül ve rabıta, Allah celle hazretlerinden zuhura gelecek feyiz ve bereketin ve faydaların kapısı mesabesindedir.
Tevessül, rabıta ve yardım hususlarında, şer’an men’olunan ancak âlâ tarik-il ibadet olanlardır. Biz, ehl-i iymanı bundan tenzih eder ve mü’minler hakkında asla ve kat’a böyle bir şey tasavvur edemeyiz. Zira, Allahu teâlâdan gayrıya ibadet şirktir ve küfürdür. Bunu, olsa olsa müşrikler yapabilirler, mü’minler aslâ!.. Demek ki, mü’minlerle müşriklerin tevessülleri arasında büyük farklar vardır ve mü’minlerin tevessüllerinde, tevessül olunana aslâ ve kat’a ibadet kasdı olmayıp, ancak feyz-i bereket tariki üzeredir. Bunun ise, meşrû ve makbul olduğu, yukarıda zikrolunan Hadis-i şeriflerden ve salihlerin mütalâa ve beyanlarından açıkça ve hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlaşılmaktadır.
Sâlik-i âşıkamn istifadeleri için, bu risâlemize birçok değişik meseleleri sıkıştırmak zorunda kaldık. Âşıkana, nâçiz bir hediyecik olarak muhtasar müfid bir ÎLM-Î-HAL ilâvesini de maksada uygun buluyoruz.
Kadirbilir âşıkamn bizi hayır dua ile yâdetmelerini ve üç ihlâs, bir Fatiha ile bizi hatırlamalarını niyaz eder ve bizi dua ile ananların, iki cihanda aziz ve abâdan olmalarını olanca saffet ve samimiyetimizle dileriz.

El-hamdü lilahi Rabbil-âlemiyn ves-salâtü ves-selâmü alâ Resûlinâ ve Resûl-ül evveliyne vel-âhiriyn ve Nebiyyis-sakalcyn Muhammedin âlihi ve sahbihi ecma’ıyn.