Ailede Şiddet Çözüm Değildir

By | 21 Haziran 2019

Aile içinde şiddet, eşin ve çocukların dövülmesi, kaba kuvvet ve baskı, hiçbir dönemde hiçbir problemi çözmemiştir. Tam tersine problemleri daha da arttırmıştır. Aile içi şiddetin nelerle sonuçlandığını gösteren yüzlerce acılı örnek vardır. Belki de her insan, bu kötü uygulamanın az çok şahidi olmuştur. Çünkü bu ilkel ve barbar metodun acı sahneleri, sık sık televizyon ekranlarına ve adliye koridorlarına yansımaktadır.
Bir aileye ne kadar şiddet bulaşırsa, o aile o kadar kısa ömürlü ve mutsuz bir yuva haline gelir. Çünkü şiddet; dostluğu, güveni, huzuru ve paylaşımı bitirir. İlkokul öğretmenliği dönemimde, dördüncü sınıfta okuyan öğrencilerimden Aysel isminde bir kız vardı. Son derece içine kapalı, hiç ko nuşmaz, arkadaş grubuna girmez ve kendini asla göstermez di. Bir gün okula yüzü, gözü sargılı geldi. Ne kadar ısrar et timse de, sebebini söylemedi. Babasını çağırttım, evde yokmuş. Annesi de bahaneler uydurup gelmedi.

Sonra anladım ki, hem kendisi, hem de annesi şiddete ma ruz kalmış. Baba içip içip eve dönüyor, bunun hesabını sormak isteyen anneyi de dövüyormuş. Annelerini kurtarmak isteyen çocuklar da, babanın dayağından geçiyormuş. Bu aile dramı çok sürmedi. Anne, intihar etti. Evin en büyük çocuğu Aysel ise, okulu bırakıp, kendinden küçük üç kardeşine annelik yapmaya başladı. Baba ise, evi terk etti.
Aile içi şiddetin bu ve benzeri yüzlerce sonuçları olmuştur. Bu, memleketimizde böyle olduğu gibi, dünyanın diğer memleketlerinde de böyledir. Özellikle de Batıda kadınlar, kocalarından daha çok dayak yemektedirler. Hatta orada kadınlar “dayak evleri” tarafından koruma altına alınmaktadır. Mesela ABD’de, her yıl 2-4 milyon kadın, eşinden dayak yemektedir. Time dergisinin yaptığı bir araştırmaya göre, özellikle aydın kesime mensup erkekler eşlerini dövmeyi bir huy haline getirmişlerdir. FBI raporlarına göre her dört günde bir kadının dayak sonucu öldüğü belirtilmiştir.

Oysa dayak, aile saadetini yıkan en önemli sebeptir. Kadına boyun eğdirmek ve istenilen şeyi ona zorla yaptırmak için işi zorbalığa döktürmektir. Bu yolla erkek, hâkimiyetini ilan etmeye kalkışmaktadır. Kendine güvenen bir erkek, kesinlikle bu yola başvurmaz. Nitekim yine ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, kadını döven erkekler genellikle zayıf kişilikli, korkak ve problemli insanlardır. Ve çocukluğu tamamen şefkatsiz geçenlerdir.

Memleketimizde ise, psikiyatristler ABD’de yapılan araştırmayı teyit etmektedir. Bunlardan Prof. Dr. Özcan Köknel şöyle demektedir:
“Dayak kadını sadece fizikî olarak etkilemiyor, onun ruhî dengesinin de bozulmasına neden oluyor. Baba, anneyi; anne, çocuğu dövmektedir. Neticede ise, çocuk problemli olmaktadır. Oysa başkasının örselenmesinden zevk duyan insan, kendi kişiliğini örselemektedir. Bence dayak bir cinayettir. Son derece aşağı bir harekettir. Türkiye’de şiddetin boyutları hakkında Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, 1997 yılında bir araştırma yapmıştır. Araştırmanın sonuçları şöyledir:

• Evli kadınların çoğunluğu, babadan şiddet görmüştür. Fiziksel şiddet oranı yüzde elli dokuz, fiziksel olmayan şiddet oranı yüzde altmış üçtür.
• İntihar girişiminde bulunan kadınlar, istismara daha çok uğramışlardır.
• Şiddete uğrayan kadınların yüzde kırk biri intihar girişiminde bulunmuştur.
• Şiddete başvuran erkeklerin yüzde otuz üçünün alkol ve kumar alışkanlıkları vardır.
• Evli kadınların yüzde doksan ikisi, evliliklerinin ilk günlerinde şiddete uğramışlardır.
• Şiddete uğrayan kadınların yüzde kırk biri şiddet gördüğü halde karakola gitmemiştir.
• Kadınların tamamı şiddete ev ortamında maruz kalmıştır.
• Şiddete başvuranların yüzde kırk altısı hiçbir nesne kullanmadan, fiziksel gücüyle şiddet uyguluyor. Bunu yüzde yirmi iki oranıyla kesici alet kullananlar ve yüzde on üç ile sopa kullananlar izliyor.
• Kocasının kızması durumunda kadınların yüzde yetmiş yedisi hiç kimseden yardım istememiştir.
• Kadınların yüzde kırk dokuzu çocukluğunda anne veya babasından dayak yemiştir.

Aile içi şiddetin çok çeşitli sebepleri vardır. Alkol ve zararlı alışkanlıklar, en büyük sebebi oluşturur. Erkeklerin hükmetme eğilimi, aile içi zor kullanmanın sebepleri arasında önemli yer tutar. Çünkü bazı erkekler bencil davranmaktadır.

“Ben erkeğim, bu evde benim sözüm geçer. Sen kadınsın, aklın ermez” diyerek tartışmayı başlatmaktadırlar. Bu tip erkekler, kadına söz hakkı tanımamaktadırlar. Arada bir de olsa eşlerine; “Senin fikrin nedir? Bu konuda sen ne düşünüyorsun?” diye sormaktadırlar. Bu durum karşısında kadın, kendisini işe yaramaz bir varlık olarak görebilmektedir. Bunun mücadelesini ise; kocasıyla devamlı tartışarak vermektedir.
Evlilik hayatında erkeğin bu şekilde hırçın davranması ve kadını baskı alanında tutması ciddi bir problemdir. Devamlı baskı altında tutulan ve robot gibi idare edilen kadın gün gelip; “Bu evde benim hiç söz hakkım yok mu? Ben, bu evin kölesi miyim?” diye kocasına isyan edebilmektedir. İsyan etmese de ruhen rahatsız olmaktadır. Bu tartışma ve tatsızlık burada kalmamakta, zamanla aile içi şiddete dönüşmekte, daha da kötüsü, o ailenin huzuru ve mutluluğunu yıkıp büyük hayallerle kurulan aileyi bitirmektedir.