Nasihat Etmek

By | 3 Kasım 2014

nasihat-etmekTemîm ed-Dârî (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edilmiştir:
“Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem):

– ‘Din nasihattir’ buyurdu. (Ona:)
– ‘Kimin için (nasihattir)?’ diye sorduk. O da:
– ‘Allah’a, kitabına, Rasulüne, müslümanların imamlarına ve bütün müslümanlara’ diye cevap verdi.”
“Nush” kelimesi, Türkçe’de; nasihat ve öğüt anlamına gelmektedir. Fakat Arapça’da kelimenin asıl anlamı; kendisine nasihat edilen kimsenin iyiliğini istemek demektir.
Hadis, nasihatin dinde önemli bir yer tuttuğunu ve dinin özü olduğunu belirtmektedir.
Nasihatin, Allah için olanına gelince, bunun anlamı; Allah’a iman etmek, şirk koşmamak, Allah’ı bütün kemal ve cemal sıfatlarıyla nitelendirmek, bütün noksan sıfatlardan Allah’ı münezzeh tutmak, O’na tam teslimiyetle itaat edip O’na asi gelmekten uzak olmak, O’nun için sevmek, O’nun için buğzetmek, O’na itaat edeni sevip isyan edene düşman olmak ve daha bir çok nimeti itiraf etmek ve şükretmektir.
Kitabı için olanına gelince; Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğuna, insan sözlerinin hiçbirisine benzemediğine, bozuk tevil edenlere ve ona saldıranlara karşı onu korumak şeklinde algılanmalıdır.
Peygamberi için olan nasihat ise; Hz. Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in peygamberliğini onaylamak, onun getirdiklerine tümüyle iman etmek, onun her türlü emir ve yasaklarına boyun eğmek, ona düşman olana düşman ve dost olana dost olmak, davetini her yere duyurup sünnetini yaşanılır bir model haline getirmek şeklinde anlamak gerekmektedir.
Müslümanların devlet başkanı için yapılan nasihat ise; doğru olan konularda onlara yardımcı olmak ve onlara itaat etmek, onlara tavsiyelerde bulunmak, yanlışlarını bildirmek, merhametli olmaları gerektiğini hatırlatmak, Müslümanlara ve kontrolü altında bulunan gayri müslimlere adaletli davranmalarını ve haklarını vermeleri gerektiğini söylemek, haksızlık ve zulüm yaptıklarında ise onları uyarmak ve İslam’ı uygulamada müslümanların onlara itaat etmelerine yardımcı olmak suretiyle olur.
Hadis, nasihatin; din veya İslam diye adlandırılabileceğine, dinin sözle olduğu gibi amelle de olduğuna işaret etmektedir.Cerîr (radıyallâhu anh)’dan rivâyet edilmiştir:“Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) ’e ; namazı dosdoğru kılmak, zekatı vermek ve her müslümana nasihat etmek üzere biat ettim.”
Enes b. Mâlik (radıyallâhu anhj’dan rivâyet edildiğine göre, Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

“Sizden birisi, kendisi için istediğini (din) kardeşi için istemedikçe (kamil anlamda) iman etmiş olmaz.”
İbnu’s-Salâh’a göre; kişinin, kendisi için istediğini din kardeşi için de istemesi, adeta imkânsız derecede güç sayılan şeylerdendir. Halbuki mesele hiç de öyle değildir. Çünkü hadisin manası; İslam’da sizden birisi kendisi için istediği şeyin (aynısını değil) benzerini din kardeşi için de dilemedikçe kamil anlamda iman etmiş olmaz demektir. Bunu yapmak, kendine verilen nimetten hiçbir şey noksan kalmamak ve kendine verilene dokunmamak şartıyla din kardeşine de böyle bir nimetin verilmesini istemekle olur. Bu, kalbi selim sahibi olan bir kimse için kolaydır. Yalnız bozuk kalbli olana güç gelir.
Kamil iman sahibi olmak için kendine istediği şeylerin benzerini din kardeşine istemek lazım geldiği gibi kendisi için kötü gördüğü şeyleri din kardeşi için de kötü görmek imanın kemale ermesindendir.)