Veren Açısından Zekâtın Faydaları

By | 4 Mayıs 2015

veren-acisindan-zekatin-faydalariÖncelikle zekât, kelime manasından da hareketle bir temizlenmenin adıdır. Zekât veren, bir yönden malını kirlerinden arındırmakta diğer yönden de günahlarının affına vesile olacak bir yola girmiş olmaktadır. Zekâtı emrederken Allah (c.c.), ‘Onların mallarından, kendilerini temizleyecek ve yüceltecek bir sadaka al’ buyurarak bu noktalara dikkat çekerken, Peygamber Efendimiz de, Allah zekâtı, geride kalan mallarımızı temizlemek için farz kıldı.’ diyerek aynı noktanın altını çizmektedir. Bu sebepledir ki Allah Rasûlü, kendi zatı ve yakın akrabalarına zekât ve sadaka almayı yasaklamıştır. Çünkü aynı zamanda zekât, günahların ortadan kalkması için bir sebep ve kefarettir. Diğer iyilik türleri ve ibadetler yanındazekâtı da sayan Yüce Mevla, bütün bunları, günahların affına birer vesile ve insanı cennete ulaştıracak unsurlar olarak anlatmaktadır.

Bir başka açıdan bakıldığında zekâtı verilen mal, dinin şiddetle karşı çıktığı ‘kenz/stok’ olmaktan kurtulmakta ve meşruiyet kazanmaktadır. Zekâtı verilmeden stok yapılan mal sahibinin ahirette karşılaşacağı azab şekillerini ifade eden ayet ve hadisler, böyle davranan bir mü’minin karşılaşacağı olumsuzlukları net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Zekât, Allah’ın verdiği malı yine O’nun için ve O’nun istediği yere vermekle, kulu Allah’a yaklaştırmakta ve böylelikle O’nun rızasını kazanmaya vesile olmaktadır. Böyle bir hareket, rahmet kapılarının açılmasına sebep olur ve neticede eldeki mal, görünürde eksiliyor gibi olsa da aslında İlâhî bir bereketle kıymet kazanır. Zira, Rahman’ın kullarına merhametle muamele, rahmet kapılarının açılması için en büyük vesiledir. Birkaç yerinde Kur’ân, faizin malı küçülttüğünü anlatırken aksine zekât ve sadakanın ona bereket kattığını ve artışına sebep olduğunu vurgulamakta, Peygamber Efendimiz de, ‘Sadaka (Zekât), maldan hiçbir şey eksiltmez.’ diyerek aynı noktaya dikkat çekmektedir. Yine, ‘İnfak et ki, infaka mazhar olasın’ şeklinde işin gerçek yönünü ortaya koyan Allah Rasûlü’nün (aleyhissalatu vesselâm) şu sözleri oldukça dikkat çekicidir:
‘En temizinden -ki Allah en temizini kabul eder- veren birisinin sadakasını (zekâtını) Rahman olan Allah alır. Bu bir hurma bile olsa, Rahman’ın eliyle öyle bereketlenir ki, Uhud dağından daha büyük olur. Aynen sizden biriniz, tayını veya deve yavrusunu nasıl büyütürse Allah da malı öylece çoğaltır.’

Ayrıca, ölümle sınırlı olan dünyada zaten elde durmayacak olan mal, zekâtı verilmekle ebediyet kazanmakta ve kişinin ebedî geleceği için büyük bir yatırıma dönüşmektedir. Bir ayette konu, ‘Allah, mü’minlerden canları ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır.’ denilerek bu ebediyete dikkat çekilmektedir. Zira Peygamber Efendimizinde belirttiği gibi maldan geriye kalan sadece yenilip bitirilen, giyilip eskitilen ve sadaka olarak dağıtılandan başkası değildir.

Zekât, kişiyi maddenin esiri olmaktan kurtardığı gibi, cimriliği öldüren önemli bir unsurdur. Bu ise, kulu Allah’a yaklaştıran cömertlik duygularının gelişmesi anlamına gelmektedir. Ahireti hatırlatması yönüyle insanın içindeki dünyada ebedî kalma vehmini yıkar ve onu, Rabbin hoşlandığı ulvî duygularla bütünleştirir. Zira insanda, ihtiyacı olsun veya olmasın bütün dünyaya talip olma ve onu elde etme hırsı vardır. Aynı zamanda bu, insanın gelişip büyümesiyle orantılı olarak artan bir özelliktir. Hadisin ifadesiyle böylebir insan, bir vadi dolusu altını olsa İkincisini, iki vadi dolusuna malik olsa üçüncüsünü ister. Onun gözünü ancak toprak doldurur.

İnsan hayatında duanın çok ayrı bir yeri vardır ve zekât da, hem Peygamber Efendimizin hem ihtiyacı görülen fakirin, hem de meleklerin duasını almaya en büyük vesiledir. Zira Peygamber Efendimiz, zekâtını verenlere bizzat kendisi dua ettiği gibi her gün iki meleğin inerek infak edenlere dua ettiğini de bildirmektedir.

Bunlardan başka zekâtın, veren açısından bir emniyet vesilesi olduğu, maddî afetler için bir kalkan vazifesi gördüğü ve Rahmet kapısının aralanmasına sebeb olması yönüyle hastalıklara şifaya bir vesile olup ölümü şehadete çeviren bir sebep olduğuna dair belli başlı rivayet ve değerlendirmelerden bahsedilebilir.