Hz. Muhammed (S.A.V.)’in Hastalığı ile İlgili Üçüncü Olay

By | 18 Mart 2015

hz-muhammed-s-a-v-in-hastaligi-ile-ilgili-ucuncu-olay    Medineli Ansar Hazret-i Muhammed (S.A.V.)’in hastalığının günden güne arttığını görünce içlerinde sabırları evlerinde rahatları kalmadı. Şaşkına dönerek Mescid-i Nebevî’de bir araya geldiler. Hazret- i Abbas ile oğlu Fadl, Ali (Allah onların yüzünü kerîm kılsın) birbiri ardınca Hücreyi Peygamberî’ye girip AnsaPın hallerini bildirdiler. O da eli ile işaret ederek:
— Ansar ne diyor? diye sordu. Hazret-i Ali:
— Onların söyledikleri şudur yâ Resûlâllah! dedi. Peygamber (S.A.V.) artık aramızdan ayrılıyor. Soralım, bundan sonra nice edelim?. Zira ne yapacağımızı biz bilmiyoruz?.
Hazret-i Muhammed ayağa kalkmak istediğini bir işaretle bildirdi. Bir elini Hazret-i Ali, bir elini Fadl tuttu. Onu yatağından ayağa kaldırdılar O mübarek ayakları yerde sürünüyor gibiydi. Bu halde Mescidin içine geldi. Minberin ilk merdivenine oturdu. O mübarek başı bağlıydı. Müslümanlara:
— Camide toplanın! diye nida edildi. Onlar da Mescid’de toplandılar. Peygamber (S.A.V.) Allahü Teâlâya Hamd-ü senada bulundu. Sonra şunları buyurdu:
— Ey Nâs! Öyle işittim ki benim ölümümden korkmuşsunuz! Hiçbir peygamber kavminin yanında baki kaldı mı? Kalmadı! Ya ben nasıl kalayım? Biliniz ki, baki olan yalnız Allahü Teâlâ’dır. O’nun katında hepimiz toplanacağız. Size vasiyetim şudur ki, eski Müslümanlardan olan Mekkeli muhacirleri hoş tutunuz.
Böyle dedi sonra Asr sûresini okudu:
«İkindi vaktine veya Peygamberlik devrine and olsun ki insan hiç şüphesiz, hüsran içindedir. Ancak iman edip, iyi ameller isteyenler, birbirine Hakkı tavsiye edenler ve sabır tavsiyesinde bulunanlar bu (hüsranın) dışındadır. (Asr sûresi, âyet: 1-2-3)
Bu sûreyi okuduktan sonra şöyle buyurdu:
— Bütün işler Allahü Teâlâ izniyledir. Hiç bir işte acele etmemeniz gerektir. Çünkü Hak Teâlâ acele etmez. Her kim acele ederse ve bir makama erişmek isterse Hak Teâlâ onu takdir etmemiş olur. Elbette işinde alt düşer. Her kim ki Allahü Teâlâ’ya hiyle yapmak isterse kendisini aldatmış olur!..
Sonra şu âyet-i kerîmeyi okudu:
«Demek geriye döner, idareyi ele alırsanız hemen yeryüzünde fesat çıkacak ve akrabalık bağlarını parça parça edeceksiniz?» (Muhammed sûresi, âyet: 22)
Sonra ashaba şu öğütte bulundu:
— Ey Mekkeliler! Ey göçmenler topluluğu! Size de nasihat ederim ki, Ansar için iyilik eyleyin ve ihsanda bulunun! Onlar öyle kişilerdir ki, size saraylarını göçmeniz için yuvalarını hazırlamışlardı. Hem de biz onlara gelmeden önce onlar iman getirdiler. Bağlarının, bahçelerinin yemişlerini ve yerlerini ikiye ayırıp ihtiyaçları varken büyük kısmını size verdiler. Sizden herkim onlara hükmederse onlara iyilik etsin! Fena işler, yaramaz şeyler yaparlarsa bağışlasın.
Hazret-i Muhammed (S.A.V.) sözlerini şöyle tamamladı:
— Ey Ansar topluluğu! Ey yardımcılar! Benden sonra size zâlim hükmedenler gelebilir!..
Ansar-ı kiram o zaman:
— Biz onlara nasıl muamele edelim?
Resulullah (S.A.V.) de:
— Sabreyleyin! dedi. Tâ, benimle (Kevser Havuzu’nun kıyısında toplanıncaya kadar sabır gösterin!
Sözler bu noktaya gelince Abbas (Allah ondan razı olsun) dedi ki:
— Ey Allah’ın Resulü! Kureyş hakkında da bize vasiyet kıl. Hazret-i Muhammed (S.A.V.) de şöyle buyurdu:
Size vasiyetim de Hilâfet işidir. Kureyş, ona erişmelidir. İyilik edenler, Kureyş’in iyilik edenlerine tâbi olur, uyar. Kemlik edenler de, kemlik yapanlarına uyar.
Sonra bütün Müminlere hitap ederek dedi ki:
— Ey iman edenler! Bilin ki günah işlemek, nimetin değişmesine sebep olur. Eğer halk iyi olursa, Allahü Teâlâ onların hâkimlerini idarecilerini de iyi eder. Eğer onlar kötü olurlarsa hâkimleri, idareci¬leri de kötü olur. Nitekim Allahü Teâlâ şöyle buyurmuştur:
«İşte biz kazandıkları suçtan ötürü zâlimlerin bir bölüğü¬nü, öteki bir bölüğüne musallat kılarız.» (En’am sûresi, âyet: 129)