Kabul Ahbar’ın Müslüman Oluşu farklı bir kıssaya sahiptir. daha önce yahudi olan kabul Ahbar tevratta son Peygamberle ilgili yazılanları okuyunca müslümanlığı seçmeye karar vermiştir.
Kabul Ahbar’ın Müslüman Oluşunu kendisi şöyle anlatmıştır:
“Benim babam, insanlar içerisinde Allâh-u Te’âlâ’nın Mûsâ (Aleyhisselâm)a indirdiklerini en iyi bilenlerden biriydi, bildiklerinden hiçbir şeyi de benden gizlemezdi.
Kendisine ölüm gelip çattığında beni yanına çağırdı ve:
‘Ey oğulcağızım! Sen gerçekten şunu bilmektesin ki ben bildiklerimden hiçbir şeyi senden gizlemedim.
Ancak senden iki yaprak sakladım ki onlarda, gönderilecek bir peygamberin vasfı) bulunmaktadır. İşte onun zamânının gölgesi basmıştır. Ben buna sana haber vermeyi istemedim, çünkü şu yalancılardan biri (‘Ben peygamberim!’ diye) çıkarsa senin ona itaat etmeyeceğinden emin olamazdım.
Ben o iki sahîfeyi şu gördüğün baca deliğine yerleştirdim ve üzerlerini çamurla sıvadım. Şu an için sakın sen onlara heveslenme ve onlara bakma! Şüphesiz ki Allâh senin hakkında bir hayır dilediyse, (sen yaşarken) o peygamber de çıkacak olursa sen ona uyarsın!’ dedi, sonra vefât etti, biz de onu defnettik.
O günden sonra benim için o iki kâğıda bakmaktan daha sevimli bir şey olmamıştı. Bunun üzerine ben o baca deliğini açtım, sonra iki varakayı çıkardım, bir de baktım ki onlarda şöyle yazılıydı: ‘Muhammed Allâh’ın Rasûlüdür, peygamberlerin sonuncusudur, ondan sonra peygamber yoktur! Doğumu Mekke’dedir, hicret yeri Taybe (Medîne)dir, katı biri değildir, kaba biri değildir, sokaklarda bağırıp çağıran biri değildir.
Kötülüğe iyilikle karşılık verir, bağışlar, görmezden gelir.
Onun ümmeti çok hamdeden kimselerdir ki her halükârda Allah’a hamdederler.
Tekbir getirmek dillerine kolaylaştırılır, peygamberleri kendisine düşmanlık eden herkese karşı yardım olunur, onlar tenâsül uzuvlarını yıkarlar, bellerine peştamal bağlarlar, İncilleri göğüslerindedir (Kur’ân-ı Kerîm’i ezbere okurlar), aralarında birbirine merhametleri aynı annenin çocuklarının birbirine acıması gibidir. Kıyâmet günü ümmetler arasında cennete ilk girecek olanlar onlardır.’
Ben bunları okuduktan sonra Allâh’ın dilediği süre kadar bekledim, sonra bana Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Mekke’de çıktığı haberi ulaştı.
Fakat iyi anlayıp dinleyeyim diye ona gitmeyi geciktirdim. Sonra bana onun vefât ettiği ve yerine halîfesinin geçtiği haberi ulaştı. O sıralarda onun orduları bizim tarafa geldi. Ben yine: ‘Bu kişilerin gidişâtına ve yaptıklarına bakmadan bu dîne girmeyeceğim!’ dedim.
Böylece sürekli ben iyi anlayıp dinleyeyim diye bu dîne girme isteğimi savuşturuyordum ve geciktiriyordum.
Nihâyet Ömer ibni Hattâb (Radıyallâhu Anh)ın tahsildarları bize geldi. Ben onların ahde vefâlarını ve Allâh’ın onların lehine, düşmanlarının aleyhine neler yaptığını görünce beklediğim kişilerin kesinlikle onlar olduğunu anladım. Vallâhi bir gece tavanımın üstünde duruyorken, birdenbire Müslümanlardan bir adam, Allâh-u Te’âlâ’nın: ‘Ey o kendilerine kitap verilmiş olan kimseler! Bizim (içinizdeki) birtakım yüzleri(n hatlarını) silip onları arkalarına (yüzlerini enselerine) çevirmemizden önce, berâberinizde bulunan (İlâhî kitap)ları tasdik edici olarak indirmiş bulunduğumuz (Kur’ân-ı Kerîm gibi değerli bir) şeye îmân edin!’ kavl-i şerifini okuyordu.
Ben bu âyeti işitince sabah olmadan yüzümün enseme döndürülmesinden korktum.
Artık hiçbir şey bana sabah(a sağlam kavuşmaksan daha sevimli olamazdı. Sabah olur olmaz Müslümanların yanına gittim (ve Müslüman Oldum)!” (Süvûtî, ed-Dürrui-mensûr:6/614-615)
Kabul Ahbar’ın Müslüman Oluşu bu şekilde olmuştur.