Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Beni zikredin ki sizi zikredeyim.” (Bakara/152)
Sabit el-Bennani (r.a.) dedi ki:
“— Ben Allah’ın beni zikrettiği vakti bilirim!” Yanındakiler onun bu sözüne karşı gelerek, “nasıl bilebilirsin?” dediler. O da şu âyeti okudu:
“— Beni anın ki sizi anayım! İşte ben Allah’ı zikrettiğim vakit Allah’ta beni zikrediyor.
Allah-u Teâlâ zikirle ilgili olarak şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler Allah’ı çok zikrediniz!” (Ahzap/41)
“Onlar ayakta, oturarak, yanları üstüne yatarken hep Allah’ı anıp zikrederler!” (Ali İmran/191)
Başka bir âyette de:
“Namazdan sonra ayakta, otururken ve yanlarınız üzerine Allah’ı zikredin.” (Nisa/103)
İbni Abbas, yukarıdaki âyetleri açıklamazsa da şöyle diyor: “Ayet mü’minlere her durumda, ayakta, yolda, otururken, aç, tok, her şekilde Allah’ı zikredin!” demektir.
Allah-u Teâlâ münafıkları yererek şöyle buyuruyor:
“Onlar ancak Allah’ı çok az zikrederler!” (Nisa/142)
BaşRa bir âyette:
“Allah’a yalvararak yüksek veya alçak sesle sabah akşam Allah’ı zikredin. Gafillerden olmayın!” (Araf/205)
Yine bir âyette:
“Allah’ı zikretmek ibadetlerin en büyüğüdür.” (Ankebut/45) buyuruluyor.
İbni Abbas bu âyetleri iki şekilde açıklıyor:
1) Allah’ın sizi zikretmesi, sizin onu zikretmenizden daha büyüktür.
2) Allah’ı zikretmek diğer bütün ibadetlerden büyüktür.
Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Gafillerin içinde Allah’ı zikredenin örneği, kurumuş otlar içinde tek yeşil kalanın misâli gibidir.”
“Gafiller arasında Allah’ı zikreden insanın örneği, savaşta herkes kaçarken, savaşan insanın misalidir.”
Bir hadisi kutside şöyle buyuruluyor:
“Beni zikreden, kulumun, dudakları benim için kıpırdadıkça ben onunla beraberim.”
“— İnsanoğlunu cehennem azabından kurtaracak, zikirden daha büyük amel yoktur.” Oradaki sahabe dedi ki:
“— Allah yolundaki cihaddan da mı ey Rasûlüllah?”
Rasûlüllah buyurdu ki:
“— Allah yolundaki cihaddan da. Ancak, kılıcın kırılıncaya kadar sa- vaşılırsa, sonra tekrar, yine kılıç kırılana kadar savaşılırsa, işte böyle savaşa devam ettikçe, o kişinin sevabı zikrin sevabından üstündür.”
“— Kim cennet bahçelerinde, Allah’ın nimetlerine nail olmak istiyorsa, Allah’ı çok zikretsin.”
Peygamber (s.a.v.)’e: “Hangi amel faziletlidir.” diye soruldu.
Peygamber (s.a.v.) şöyle cevap verdi:
“Kişinin ölürken diliyle Allah’ı zikrederken ölmesidir.”
“Sabah-akşam Allah’ı dilinden düşürmeyen günah işlemez.”
“Gece gündüz Allah’ı zikretmek, Allah yolunda cihad etmekten ve yoksullara sadaka dağıtmaktan daha faziletlidir.”
Bir hadis-i kutside şöyle buyrulmuştur:
“Kulum beni kendi içinde zikrederse, ben de onu kendi nefsimde zikrederim. Kulum topluluk içinde zikrederse, ben de onu topluluk içinde zikrederim. O bana bir arşın gelirse, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Bana dua ederse, hemen kabul ederim!”
Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah-u Teâlâ kıyamet günü kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı günde, yedi kişi bu gölgeni altına girecektir. Onlardan biri, kimsesiz yerlerde, Allah’tan korkarak gözyaşlarıyla Allah’ı zikredendir.”
Ebu Derda (r.a.) Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle rivayet etti:
“— Size amellerin en iyisi ve hayırlısını, Allah’ın yanında amellerin en faziletlisini ve derece olarak en yüksek derecesi olan ibadeti haber vereyim mi?”
Sahabe, Haber ver ey Rasûlüllah!
Rasûlüllah (s.a.v.) dedi ki:
“— Devamlı Allah’ı zikretmektir!”
Bir hadisi kutside şöyle buyrulmaktadır:
“Kim benim zikrimle meşgul olur ve bu zikirle uğraşırken benden birşey istemeye vakit bulamazsa, ben ona istenenlerden daha fazlasını veririm.”
Fudayl İbn-i İyaz (k.s.) dedi ki:
Bize bildirilen habere göre Allah şöyle buyuruyor:
“Ey kulum beni sabahleyin bir vakit, ikindide bir vakit zikret ki, ben bu zamanlar arasında sana kafiyim.”
Bir alim şöyle dedi:
Allah buyuruyor ki:
“— Hangi kulumun kalbine hakim olursam ve devamlı beni zikrederse, onun işlerini üstlenirim ve onunla arkadaş olurum.”
Haşan Basri (k.s.) dedi ki:
“— İki çeşit zikir vardır:
1) Kimsesiz yerlerde Allah ile kul arasında meydana gelen zikir.
2) Birinci zikirden daha faziletli ve daha hayırlı olan zikir ki, insanın harama yaklaştığı an Allah’ı anarak haramdan vazgeçtiği anda yaptğı zikirdir.”
Rivayet edildiğine göre:
“Allah’ı zikreden kişinin dışında herkes ölüm anında susuzluktan çatlı- yacak duruma gelir.”
Muaz İbni Cebel (r.a.) şöyle dedi:
“Cennet ehli en çok, dünyada zikirsiz geçirdikleri zamanlar için pişmanlık duyarlar.”
Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“İnsanlar bir araya gelip Allah’ı zikrederlerse, melekler onları ziyaret eder ve Allah’ın rahmetine gark ederler. Allah’ın yanında devamlı onlar zikredilirler.”
“Allah’ı zikredenler, bir araya gelip bir zikir halkası oluştururlarsa, onlara bir münadi şöyle seslenir. “Allah’ın bağışına nail olmuş olarak uyanın! Günahlarınız sevaba çevrildi…”
Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“İnsanlar toplanıp Allah’ı zikretmez ve bana salavat getirmezlerse, kıyamet günü ondan dolayı devamlı pişman olurlar. Bu onlar için büyük bir kayıptır.”
Davud (a.s.) dedi ki:
“Ey Allah’ım, şayet seni zikreden topluluğu bırakıp, gafillerin topluluğuna gidersem, ayaklarımı kır. Zira böylelikle beni nimetlendirmiş olursun.”
Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Bir hayırlı meclis. (Allah’ın zikri yapılan) mü’minlerin yapmış olduğu bin kötü meclisin hatasını siler!”
Ebu Hureyre (r.a.) dedi ki:
“Gece gökyüzündeki yıldız ve aylar nasıl görünüyorsa, melekler de, zikredilen evleri aynen öyle görürler.”
Süfyan İbni Aynune (r.a.) dedi ki:
“İnsanlar Allah’ı zikretmek için toplandıkları zaman, şeytan ile dünya birbirinden ayrılırlar. Şeytan dünyaya şöyle der:
Görmüyor musun ne yapıyorlar?”
Dünya şöyle cevap verir:
“— Şimdi onları serbest bırak, onlar zikirden dağıldıktan sonra onları
boyunlarından tutarak sana teslim ederim.”
Rivayet edildiğine göre Ebu Hureyre (r.a.) çarşıya girdi.
“— Ey insanlar ben sizleri burada görüyorum. Halbuki Rasûlüllah’ın mirası camide paylaştırılıyor!” Oradakiler camiye doğru koşmaya başladılar. Camiye gelip birşey göremeyince Ebu Hureyre’ye şöyle dediler:
“— Biz camide paylaştırılan birşey görmedik!”
Ebu Hureyre (r.a.):
“— Ne gördünüz?”
Onlar:
“— Sadece Allah’ı zikredenler gördük.”
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi:
“— İşte Allah ve Rasûlünün mirası; “zikir ve Kur’an okumaktır.”
Said el-Hudri (r.a.) Rasûlüllah (s.a.v.)’tan şöyle rivayet etti:
“— Allah’ın yeryüzünde gezici melekleri vardır. Onların görevleri, Allah’ı zikredenleri aramaktır. Allah’ı zikredenleri buldukları zaman diğer meleklere haber verirler. Melekler toplanır ve hepsi onları ziyaret ederler. Zikirden sonra tekrar göğe yükselirler.”
Allah-u Teâlâ onlara sorar:
“— Kullarımın neyle meşgul olduklarını gördünüz?”
Melekler:
“— Seni zikrediyor teşbih ediyor ve seni noksan sıfatlardan tenzih ederken gördük” derler.
Allah-u Teâlâ: ‘
“— Onlar beni görmüşler mi?” diye sorar.
Melekler:
“— Hayır onlar seni görmediler!”
Allah-u Teâlâ:
“— Şayet görselerdi nasıl yaparlardı?”
Melekler:
“— Seni görselerdi daha şiddetli, hamd ederler, teşbih ve noksan sıfatlardan tenzih ederlerdi!” derler.
Allah-u Teâlâ:
“— Hangi şeyden dolayı bana sığınıyorlar?”
Melekler:
“— Senin cehennem azabından sana sığınıyorlar.”
Allah-u Teâlâ:
“— Onlar cehennemi gördüler mi?”
Melekler:
“— Hayır cehennemi hiç görmediler.”
Allah-u Teâlâ:
“— Peki görselerdi nasıl yaparlardı?”
Melekler:
Kötü huylardan daha çok kaçınırlardı.”
Allah-u Teâlâ:
“— Peki ne istiyorlar?”.
Melekler:
“— Senin hazırlamış olduğun cennetini istiyorlar.”
Allah-u Teâlâ:
“— Onlar cenneti gördüler mi?”
Melekler:
“— Hayır cennetini görmediler.”
Allah-u Teâlâ:
“— Görselerdi ne yaparlardı?”
Melekler:
“— Görselerdi daha iyi huylu olup daha çok iyilik yapıp buyruklarını dinlerlerdi.”
Allah-u Teâlâ:
“— Hepiniz şahit olunuz ki onları bağışladım!”
Melekler:
“— Fakat onların içindeki filan kişi, Allah’ı zikretmek için değil, bir ihtiyacı için orada bulunuyordu.”
Allah-u Teâlâ:
“— Onları öyle güzel bir topluluk ki; onlardan hiçbiri birbirinden ayrılmaz.”
Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:
“— Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz: “Lâ ilahe illallah”tır.
“Kim her gün yüz defa “Lâ ilahe illallah” derse on köle azad etmiş gibi sevap alır. Ayrıca amel defterine yüz sevap yazılır. Yüz günahı bağışlanır ve o günboyu şeytanın şerrinden emin olur!”
“Kim şartlarına uygun abdest alıp, sonra başını göğe kaldırarak şehadet getirirse, onun için cennete girmesi için istediği bütün kapılar ona açılır.”