Resûlullah (sav)’ın Dörtten Çok Kadınla Evliliği

By | 6 Temmuz 2015

resulullah-savin-dortten-cok-kadinla-evliligi    Peygamber (sav)’in dörtten fazla kadınla evli kalmasının mübah olması, onun özelliklerinden biridir. Başkalarına sınır getirilen bir meselede ona bir sınırlamanın niçin olmadığı zihinlere gelebilir. Ancak onun diğer birtakım özellikleri de vardır.
Meselâ, başkası için caiz ya da mendub olan bazı şeyler kendisi için vaciptir. Gece namazı bunlardan biridir. Müfessirlere göre “Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir fazlalık olmak üzere namaz kıl” (Isrâ Sûresi, 17/79) âyetiyle “Ey bürünüp sarınan; azı hariç gece namaz kıl” (Müzzemmil Sûresi, 73/12) âyetinin anlamı budur.
Yine başkalarına helâl olan bazı şeylerin onun için haram kılınması, onun özelliklerindendir. Meselâ sadaka, ona ve âline haramdır.
Müslim bu konuda Ebu Hureyre’den şunu naklediyor:
Haşan, sadaka hurmalarından birini alıp ağzına attı. Bunu gören Resûlullah (sav): “At onu, at onu… Sadakanın bizim için helâl olmadığım bilmiyor musun?” buyurdu. (Müslim, Kitabu’z-Zekât, II, 751)
Kendisinden sonra eşlerinin başkalarıyla evlenmeleri yine haramdır.
Yüce Allah (cc) şöyle buyuruyor:
“Sizin, Allah’ın Resülüne eziyet etmeniz ve kendisinden sonra onun eşlerini nikahlamanız asla olmaz.” (Ahzâb Sûresi, 33/53)
Bu âyet indiğinde Peygamber’in (sav) eşlerinin kendisinden sonra asla evlenemeyecekleri hükmünün mevcut olduğu biliniyordu. Dörtten fazlasını boşamış olsaydı, boşananlar perişan olurlardı. Müminlerin analarını bu durumdan korumak ve onlara değer vermek için, Peygamber’in (sav) himayesinde olanlara dörtten fazla da olsalar evliliklerinin devamı mübah kılındı.
Özel durumlar ve yüce hikmetlerden dolayı Yüce Allah (cc)’ın peygamberlere birtakım hususiyetleri tahsis etmesinde bir gariplik yoktur.
Buna göre; Peygamber (sav)’in, ümmetinden farklı olarak niçin dörtten fazla kadınla evlendi? Bunun hikmeti nedir?
Hz. Peygamber (sav)’in değişik kadınlarla evlenmesini mübah kılan, her türlü eksiklikten münezzeh olan yüce Rabbimizdir. O, şöyle buyurmaktadır:
“Ey Peygamber, biz, ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini, Allah’ın sana ganimet olarak verdiği (savaş esirgerinden elinin altında bulunan (carıye)leri, amcanın, halalarının, dayının ve teyzelerinin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. Bir de kendisini (mehirsiz olarak) peygambere lııbe eden ve peygamberin de kendisini almak dilediği inanmış kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık).” (Ahzâb Sûresi, 33/50)
Yüce Allah; Peygamber (sav)’in, eşlerinden bazılarıyla evlenmesini vahiy ile bildirmiştir. Nitekim Hz. Aişe (r.anh) ile Hz. Zeyııeb (r.anh)’in evliliği böyle olmuştur.
Buharı ve Müslim, Hz. Aişe (r.anh)’nin şöyle dediğini rivayet ediyorlar: Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
“(Ey Aişe), üç gece seni rüyamda gördüm. Melek ipekli kumaş içinde bana geldi ve (sen) ipekli kumaşlar içindeydin. Melek: Bu, senin (müstakbel) zevcendir, diyordu. Kumaşı yüzünden aralıyordum, meğer o, seıısin. Ben de: Eğer şu rüyam Allah tarafından gösterilmişse, Allah’ın takdiri yerine gelir, diyordum.” (Buharî, Kitabu’n-Nikâh; Müslim, Kitabu’l Fadail)
Hz. Zeyneb (r.anh) hakkında da Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır: “Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki (bundan böyle) evlatlıkları, kadınlarıyla ilişkilerini kestikleri zaman o kadınlarla evlenmek hususunda müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın buyruğu (her zaman) yerine getirilmiştir.” (Ahzâb Sûresi, 33/37)
Âyet, Hz. Peygamber (sav)’in Hz. Zeyneb (r.anlı)’le evlenmesini, Allah Teala (cc)’nın üstlendiğini açıkça ifade etmektedir. Buna ilaveten bazen kendisiyle eşleri arasındaki günlerini bölüştürme ilişkilerini de Allah (cc) düzenliyordu.
Nitekim dilediği şekilde günleri bölüştürme hususunda Ona hürriyet tanımıştır. Dilediğinin günlerini çoğaltabilir ve dilediğinin günlerini azaltabilirdi. Günlerini azalttığı eşinin günlerini daha sonra çoğaltabilirdi. Yüce Allah (cc), bu hürriyeti kendisine tanıdığını bildirdikten sonra, bu hürriyete rağmen eğer günlerim bölüştürme konusunda onlara adil davranır ve günleri eşit paylaştıracak olursa, bunun, eşlerinin hepsini daha çok sevindireceğini bildirmiştir.
Şu âyet bu hususa işaret etmektedir:
“Onların (hanımlarından) dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanma alırsın. Kendilerinden uzak durduğun kadınlarından arzu ettiğini tekrar yanma almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Öyle yapman onların gözlerinin aydın olmasına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah, hakkıyla bilen, cezada acele etmeyendir.”
Peygamberine o kadar kadınla evlenmeyi mubah kılan ve mubah kadınların sınırı dolduğunda da artık başka kadınla evlenmemesini emreden Yüce Allah (cc)’n kendisidir. Bu sınır dolduktan sonra Yüce Allah (cc) şöyle buyurmaktadır:
“Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, bunları başka hanımlarla değiştirmen, güzellikleri hoşuna gitse bile artık sana helâl değildir. Ancak elinin altında bulunan (cariyeler) hariç, başka kadınlar alamazsın. Allah her şeyi gözetler.” (Ahzâb Sûresi, 33/52)
Evliliklerini düzenleyen Hz. Peygamber (sav)’in kendisi değildi. Çc k kadınla evlenmeye de kendisi karar vermiyordu. Evlilik hayatında başkaları için geçerli genel kurallara uymuyordu. O, daima vahyin ışığında hareket ediyordu. Öyle ki evlilik hayatının birçok yönünün bazı hususların tafsilatını bile vahiy üstlenmişti. O halde onun evlilikleri ya bizzat vahiy yoluyla oluyordu veya içtihadıyla karar veriyor; ama vahiy bunu onaylıyordu.
Şimdi bütün bunlardan sonra evliliklerinde şehvetin etkili olduğunu ya da onun şehvetine düşkün biri olduğunu nasıl söyleyebiliriz!..
Peygamber (sav)’in evlilikleri sayesinde siyasî, İçtimaî, İlmî ve dinî alanda gerçekleşen yüce gayeler, mutlaka gerçekleşecekti. Böylece ıisaletin tam olarak gerçekleşmesi, sünnetin eksiksiz olarak kendisiyle gönderildiği hakkın tam olarak hakimiyet sağlaması bu sayede oldu.
Peygamber (sav) bu kadar kadınla evlenmemiş olsaydı o hedef ve gayelerin hepsi eksiksiz olarak gerçekleşmezdi.
Peygamber’in (sav), bir koca olarak fizyolojik görevlerini tam olarak yerine getiren biri olduğu doğrudur. Kadından ne nefret ediyor; ne de onu horluyordu. Aksine ona değer veriyor ve kadına olan sevgisini açıkça ifade ediyordu.
Her gece hanımlarını ziyaret eder ve en nihayet o gün sırası olanın yanına gelir ve orada uyurdu.
Hanımlarının, onlarla yatma ve onlarla sohbet etme haklarına tam olarak riâyet ederdi. Hanımını ihmal edip onu terk edeni de “eşinin senin üzerinde hakkı vardır” diyerek kınıyordu.
Aslında bunlar onun yüce faziletlerindendir. Çünkü erkekliğin fazileti, fizyolojik, aklî ve ruhî görevlerin yerine getirilmesidir.
Ayrıca o, şehvetin etken olması ve çok kadınla evlenmenin hedef edinilmesiyle bu iki şeyin görev ya da bazı hedefleri gerçekleştirme için vesile edinilmelerini birbirinden ayırmıştır.
Kalpleri barıştırma, nefisleri eğitme, düşmanlarla cihad, dini galip gelmesi, davanın tebliği, Allah (cc)’ın emirlerini yerine getirme ve toplumu ıslah etmek gibi hususların onu meşgul ettiği kadar başka bir şey onu meşgul etmiş değildir. O, buıuarı gerçekleştirmek için bitme tükenmez bir azimle sürekli çalışıyordu.
Resûlullah (sav)’ın evlilikleri de, bütün bunları gerçekleştirmek için etkili vasıtalardan biridir.
Evliliğin hedef ve gayelerini yerine getirmek, sorumluluklarını ifa etmek, hanımlarıyla çocuklarına karşı ailevi sorumluluklarını en mükemmel şekliyle eda etmekle birlikte onun evlilikleri, aynı zamanda dinî, ılırıî, İçtimaî ve İnsanî birer görev idi. Buharı, Llz. Aişe (r.anh)’den naklediyor:
“Muhammed’in (sav) ailesi, Medine’ye geldiğinden beri üç gün üst üste buğday ekmeğine doymuş değildir.”
Enes (ra) rivayet ediyor:
“Rabbına kavuşuncaya kadar Resûlullah (sav)’ın kepeksiz yumuşak bir somun ekmek ya da ateşte pişirilmiş et yediğini bilmiyoruz.”
Hz. Aişe (r.anh) rivayet ediyor:
“Ay geçerdi evimizde yemek pişmezdi. Hurma yer, şu içerdik, bazen et kırıntıları getiren olunca, ancak pişmiş yemek yeme imkânımız olurdu.” (Buharî, Kitabıı’r-Rikak)