Nimetler Abdestle Tamamlanır

By | 20 Nisan 2015

nimetler-abdestle-tamamlanirCenab-ı Hak, insan vücuduna koyduğu mekanizmada baş döndürücü gayeler takip buyurmuştur. İmam Gazali Hazretleri, insan vücudundan daha garib ve acib bir şey yoktur der. Alexis Carrel de, “İnsan Denen Bu Meçhul” adlı kitabında, insanın fizikî yapısının ne kadar muhteşem olduğundan bahisler açar. İnsan vücuduna öyle hassas dengeler yerleştirilmiştir ki, bu dengeleri değiştirmeye kalksanız isabetsizlik etmiş olur, bütün bir bedenin ifsadına sebep olursunuz. Meselâ, vücutta, yerinde emme-basma tulumbası görevini yapan kalb ve damar sistemleri vardır. Bu sistem hayatımızda o kadar âşikârdır ki, her an nabzımızı tutmakta ve vücudumuzun en ücra yerlerine kadar kanın pompalanıp taşınmasını sağlamaktadır. Hayatımıza canlılık kazandıran bu sistem, biz hiç farkına varmadan, hayat boyu, Allah deyip atar. Dervişler, “La ilahe illallah, La ilahe illallah..” ritminin, kalb atışlarına denk geldiğini söylerler. İnsan, “La ilahe illallah” demeye başladıktan sonra kalb de o ritme uyar, “La ilahe illallah. La ilahe illallah., demeye başlar ve vücudu ayakta tutan kanı, bedenin en ücra yerlerine kadar pompalar. Kanın taşınmasında ise kılcal damarla: vazife görür. Bu damarlar tıpkı su boruları gibidir; su borularının cidarlarının zamanla kireçlenmeden dolayı tıkanması gibi, damarlar da oluşa’ yağ tabakalarıyla zamanla sertleşir ve görevini yapamaz hale gelir. Bu durumda en çok gadre uğrayacak olan uzuvlar ise, el-ayak parmaklarının uç kısımları, beynin son noktası gibi kalbe en uzak olan uzuvlardır. Bu uzuvların sağlıklı olabilmesi için, vücutta kan dolaşımının sıhhatli bir şekilde işlemesi gerekmektedir. İşte abdest suyu, buna yardımcı olur ve kalbe en uzak noktadaki kılcal damarları harekete geçirir. Bu ise, biyolojik olarak kirlenen kanın kalbe geri dönüp temizlenmesi ve yeniden süzülüp uzuvlara ulaşarak onların canlılığını koruması açısından çok önemlice Bütün bunlar Allah’ın birer nimetidir. Allah (c.c.), yukarıda zikrettiğin, abdesti emreden ayetinin sonunda “Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat şükredesiniz diye sizi temizleyip arındırmak ve size olan nimetlerini tamama erdirmek ister.” (Maide, 5/6) buyurmaktadır.

“Peki bu tamamlanmak istenen nimet nedir?” denecek olursa; Cenab-ı Hakk’ın insana verdiği her şey bir nimettir. Fakat bu nimetlerin tamamlanması kulun kendi iradesine bırakılmıştır. Zira ilk yaratılış cebrîdir; Allah (c.c.) yaratır ve sevk eder., kimseye sormaz. Ama bu nimetlerin devam ve temadisi kulun kendi iradesine bağlıdır; meselâ, bugün doktorların da ifade ettiği üzere, damar sistemlerinin elastikiyetinin korunmasında önemli amillerden biri, onların bazen sıcak, bazen de soğuk su ile yıkanmasıdır. Sıcak su damarların açılmasına yardım eder, soğuk su ise onları büzer. Dolayısıyla insan abdest aldığı sürece, onların sürekli büzülüp tekrar açılarak görev yapmalarını kendi iradesiyle temin etmiş olur.

Yine abdest ve gusül, vücudun kan dolaşım mekanizmasına katkıda bulunduğu gibi lenf sisteminin uyarılıp harekete geçmesine de yardımcı olur. Herkesin bildiği bir gerçektir ki, bu sistemin çalışması yaraların tedavisinde ve mikroplara karşı vücudun korunmasında önemli bir faktördür. İslâm’la tıbbı telif adına yazılmış kitapların çoğunda, bu lenf sisteminin uyarılmasının ancak burna ve boyun etrafına verilen su ile mümkün olduğu ifade edilir. İşte Cenab-ı Hak abdestle bu vazifeyi gördürmektedir. İnsan vücudunun bütününde olmak üzere statik bir elektrik dengesi vardır. Bu elektrik dengesinin sürekliliği vücut sağlığı açısından çok önemlidir. Aslında denge her yerde önemlidir; bir zamanlar acımasızca tabiatın dengesini bozanlar, dengenin ne denli önemli olduğunu çok sonra anladılar. Yine çeşitli gazlarla ozon tabakasının delinmesine sebep olunca, ne büyük dengesizlik yaptıklarını daha yeni anladılar. Allah (c.c.), eğer yapılan bu dengesizlikleri yeniden tamir etmez, bu delikleri yamamazsa, onu tamir etmek kimsenin elinden gelmez. Bunun gibi, insan vücudundaki elektrik dengesinin de korunması gerekir. Bilhassa günümüzde psikosomatik rahatsızlıklar dediğimiz ruhsal hastalıklar, büyük oranda bedeni de baskı altına almakta ve ona etki etmektedir. Meselâ; mide ülserleri gibi rahatsızlıklar, bu tür etkileşimin bir neticesidir. Günümüzde insanın ruh yapısını etkileyecek ve ondaki elektrik dengesini bozacak olumsuzluklar bir hayli fazladır. Kirletilen hava, plastik giysiler ve kaplar vs. bütün bunlar vücuttaki elektrik dengesini bozacak ve insanı dengesizliğe itecek birer faktördür. Bütün bu dengesizlikleri izale edip vücut elektriğini ayarlayacak şeylerin başında ise su ve toprak gelir. Bu iki madde de iletkendir. İnsanın günde beş defa o âb-ı hayat musluklarına yanaşıp abdest alması, suyu bulamadığı takdirde de ayetin ifadesiyle temiz toprakla teyemmüm etmesi, vücuttaki elektriği regüle edip ayarlar, fazlasını dışarı atar. İşte Kur’ân, bu hususa da dikkat çekiyor; namaza kalktığınız zaman abdest alın, cünüpseniz gusledin, su bulamamışsanız teyemmüm edin buyuruyor. Bütün bunlar, Cenab-ı Hakk’ın kulları üzerindeki nimetlerini tamamlaması içindir.

Aynı şekilde hayat da bir nimettir. Bu nimetin devam ve temadisi, başka bir ifadeyle ebediyet kazanması, onun ebediyet yolunda harcanmasına bağlıdır. Allah (c.c.), bu imkânı vermiş; fâni ve zail bir hayatı, sermedi bir güneş haline getirme imkânını kulun kendi iradesine sunmuştur Bu çerçevede, insan sağlığını tehdit eden içki, alkol vb. uyuşturucuları haram kılmıştır. Evet, dinde gözetilmesi gerekli olan belli dengeler vardır Meselâ Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), hayat-ı seniyyeleri boyunca cemaate çok önem vermiş, namazları camide cemaatle birlikte kılmayanlar hakkında, “Nefsimi kudret eliyle tutan Zât’a kasem olsun! Ezar okutup namaza başlamayı, sonra halkın namazını kıldırması için yerim¿ birini bırakmayı, sonra da beraberlerinde odun desteleri olan bir grup erkekle namaza gelmeyenlere gitmeyi ve evlerini yakmayı düşündüm.” demek suretiyle tehdit ifade eden kelimeler kullanmıştır; fakat diğer taraftan ağzında soğan, sarımsak vs. kokusu olanların da camiye gelmeleri’ istememiştir.

Geçen kısımlarda ifade edildiği gibi, ağız içinin sadece bir bölümü teşkil eden dişler bu denli ehemmiyet arz ediyorsa, onun diğer kısımla’ olan damak, gırtlak, yemek borusu vs. ne kadar ehemmiyet arz eder, düşünmek gerekir. Bu âzaların içki, sigara veya başka uyuşturucu şeyler- ifsad edilmesi veya onların haram şeylerle beslenmesi doğrudan doğruya hayata bir kasıt manası taşır. Bu konuda, dinin temel prensipleri varer

Meseleye bu açıdan bakıldığında, meselâ sigarayı sadece bir israf meselesi olarak değerlendirmemek gerekir. Bu mevzuda hekimler, kanser gibi onulmaz dertlere düşenlerin çoğunluğunun sigara içenlerden müteşekkil ve yine yemek ve nefes borusu, gırtlak, ağız içi, dudak., kanserlerinin büyük bir oranla sigaradan kaynaklandığını bildirirler. İşte bu tür illetlere yakalanma sonucu o uzuvların kesilmesi bir kan diyetine tekabül eder. Dolayısıyla bir insanın herhangi bir yolla bu azalarından birini tahrip etmesi ve işe yaramaz hale getirmesi, kendisini tedrici olarak intihara sevk etmesi demektir.

Evet, İslâm kolaylık dinidir. Allah, hiçbir zaman kulunu zora sokmak istemez. Bir ayet-i kerimede ifade ettiği gibi, “O kolaylık murad buyurur, zorluk istemez.” (Bakara suresi, 2/185) Bu yüzden, niçin zor şartlarda da olsa abdest almamız isteniyor denemez. Çünkü O, üzerimizdeki nimetlerini tamamlamak istemektedir ve abdest de o nimetlerin devamında önemli bir faktördür.