Nezir (Adak) Kurbanı

By | 13 Temmuz 2015

nezir-adak-kurbaniNezir, yüce Allah’a saygı için yasak olmayan bir işin yapılmasını üzerine alıp yüklenmektir ki, bir kimsenin dinen yükümlü olmadığı ibadet cinsinden bir şeyi kendisi için vacip kılması demektir. Türkçesi “adak”tır.

Adakta bulunma, arzu edilen sonuçları elde etme veya beklenmeyen kötü durumlardan korunmada Allah’ın yardımına davetiye çıkarma gayesiyle başvurulan dinî bir davranış mahiyetinde olup, hemen hemen bütün din ve kültürlerde görülmektedir. Özellikle Çin, Japon, Hint ve İslâm öncesi Türk kültüründe adağın önemli bir yer tuttuğu bu mahiyette birçok davranış ve geleneğin bu toplumlarda yaygınlık kazandığı, benzer davranışların diğer toplumlarda da sıkça görülen bir davranış olduğu bilinmektedir.

Kur’ân-ı Kerim’de ahde ve akitlere bağlı kalınması, Allah’a verilen sözün tutulması emredilmiştir: “Ey iman edenler! Bağlandığınız ahidleri yerine getiriniz.” (Maide suresi, 5/1) “Verdiğiniz sözü yerine getirin; çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.” (İsra suresi, 17/34) “Sözleşme yaptığınızda Allah’ın huzurunda verdiğiniz sözü yerine getirin” (Nahl suresi, 14/91)

Nezir/adak da bir ahid, bir söz vermedir; adak yapan Yüce Allah ile sözleşme yapmış demektir. Onun için yapılan adağa vefa gösterilmesi, verilen sözün yerine getirilmesi gerekir. (Hacc suresi, 22/19)

Yüce Allah, adaklarını yerine getirenleri Kur’ân-ı Kerîm’de övmüştür. (İnsan suresi, 76/7)

Hadis-i şeriflerde de Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) Allah’a itaat manasında olan adakların yerine getirilmesini, Allah’a isyan ve günah kabilinden olan hususlarda adakta bulunulmamasını emretmiş eğer yapılmışsa buna uyulmamasını istemiştir.
Bir kimsenin Allah için adadığı kurbanı boğazlaması vaciptir. Nezredilen bir kurbanın kesilmesinin borç olması için şu şartların yerine getirilmesi gerekir;

1. Kurban olarak adanan hayvan, vacib kurbanlar cinsinden olmalıdır. Mesela, hindi veya horoz adamakla adak yerine gelmez; çünkü bu hayvanlardan kurban kesilmesi caiz değildir.

2. Adanan kurban, adayanın kendisine zaten vacip olan bir kurban olmamalıdır. Mesela zengin bir kimse “Şu işim olursa kurban bayramında kurban keseyim.” dese, kestiği kurban adak yerine geçmez. Ancak kurbandan ayrı bir de adak kurbanı keserse, o takdirde adak yerine gelmiş olur.

3. Adanan şey aslında bir günah olmamalıdır. Bundan dolayı: “Şu işim olursa, kendimi Hak yolunda kurban edeyim, intihar edeyim.” diye yapılan adak sahih olmaz. Bununla birlikte Allah için evlâdını kurban edeceğini nezreden kimseye, İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiî’ye göre bir şey gerekmez; çünkü bu, caiz olmayan bir adaktır. Fakat İmam Azam ile İmam Muhammed’e göre, bu halde, bir koyun kurban edilmesi gerekir. Çünkü İbrahim aleyhisselâm, böyle bir kurban kesmekle emrolunmuştur.

4. Adanan kurban başkasının malı da olmamalıdır. Kişi ancak kendi malından kurban adayabilir. Mesela, başkasına ait bir koyunun kurban edilmesini adayan kimseye, bu adağından dolayı bir şey gerekmez.

Adak kurbanın etinden sahibi yiyemediği gibi ailesi çoluk çocukları, torunları, anası-babası, dede ve ninesi de yiyemez. Tamamının fakirlere verilmesi şarttır. Şayet bir miktar yenilecek olursa, o yenen miktarın kıymeti sadaka olarak fakirlere verilmelidir.
Kurban bayramında kesmek üzere bir fakirin kurban alması da, bir çeşit adak hükmündedir. O kurbanı kesmesi fakir üzerine vacip olur.
Üzerinde malî bir adak borcu bulunduğu halde bunu ödemeden vefat eden kimse adağının yerine getirilmesini vasiyet etmişse terikesinden yerine getirilir. Böyle bir vasiyet olmadığı halde mirasçılar adağı yerine getirirlerse, ölen kimsenin adak borcundan kurtulması ümit edilir.