Kadiri Tarikatının Yedi Esası:Sıdk

By | 23 Mart 2015

kadiri-tarikatinin-yedi-esasisidk    Bu konuda delil, “Ey iman edenler Allâh’tan gereği gibi sakının ve doğrularla birlikte olun ” âyet-i kerimesidir.

Aynca Abdullah b. Mes’ûd’dan Allâh Rasûlü’nün (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“Bir kul doğru sözlü olur, her daim doğru sözlü olmaya gayret eder ve neticede Allâh katında özü sözü doğru olan kullar (sıddıklar) zümresine yazılır. Bir diğeri ise yalan söyler, yalan söylemek içinfırsat kollar ve neticede Allâh katında yalancılar zümresine yazılır. ’’

Nakledildiğine göre Allâh, Hz. Dâvûd’a şöyle vahyetmiştir:

“Ey Dâvûd! Her kim tek başınayken bana karşı doğru ve dürüst olursa ben de insanlar arasındayken ona karşı doğru ve dürüst olurum.”
Bilesin ki doğruluk, işin esası, tamamlayıcısı ve düzen sağlayıcısıdır. Peygamberlik derecesinden hemen sonra gelir. Allâh (c.c.) şöyle buyurur:
“Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse bilsin ki böyleleri Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu bütün peygamberler, Rablerine verdikleri itaat sözüne sadakat gösterenler (sıddıklar), hak ve hakikat uğruna hayatlarını ortaya koyanlar ve gerçek fazilete eren kimselerle birlikte olacaktır. ”57
Sâdık, sıdk kökünden türeyen (doğru sözlü anlamında) bir isimdir. Sıddık ise onun mübalağası olup doğru sözlülüğü âdet ve tabiat haline getiren kişi demektir. Sıdk, kişinin içiyle dışının bir olmasıdır. Sâdık, sözlerinde doğru olan; sıddık ise sözlerinde ve hâllerinde doğru olan; yani özü sözü bir olan demektir.
Denilmiştir ki:
“Her kim Allah’ın kendisinin yanında olmasını dilerse doğruluktan ayrılmasın; çünkü Allâh doğrularla beraberdir.”

Cüneyd-i Bağdâdî (rh.a.) şöyle demiştir:

“Riyakâr, bir günde halden hâle girer; sâdık ise kırk yıl tek bir hâlde sebat eder.”

Doğruluk hakkında söylenen bazı sözler şunlardır:

“Doğruluk, kişinin helâkini gerektiren durumlarda dahi hakkı söyleyebilmesidir.”

“Doğruluk, kalbin söylenen söze muvafakat vermesidir.”
“Doğruluk, haramı ağızdan uzak tutmaktır.”
“Doğruluk amel konusunda Ailâh’a verdiği sözü tutabilmektir.”
Sehl b. Abdullah Tüsterî (rh.a.) şöyle demiştir.
“Nefsine veya başkasına yaranmaya çalışan kişi doğruluğun kokusunu bile alamaz.”
Ebû Saîd el-Kureşî (rh.a.) şöyle demiştir:
“Doğru, kendisini ölüme hazırlayan ve herhangi bir sırrı açığa çıktığında utanmayacak olan kişidir. Allâh (c.c.) şöyle buyurur: “Bu sözünüzde gerçekten doğruyu söylediğinize inanıyorsanız ölümü arzulayın. ”

Yine şöyle denilmiştir:

“Doğruluk, sağlıklı ve bilinçli bir tevhîddir.”

“Doğruluk, seni yalandan başka hiçbir şeyin kurtarmadığı bir durumda dahi doğrudan şaşmamaktır.”
“Şu üç vasıf doğru sözlü insanda mutlaka bulunur: Tatlılık, heybet ve yüz güzelliği.”
Zünnûn-i Mısrî şöyle demiştir:
“Doğruluk, Allah’ın yeryüzündeki kılıcıdır. Onu her neyin üzerine koyarsa keser.”

Sehl b. Abdullah (rh.a.) şöyle demiştir:
Sıddıklann işleyecekleri ilk cinayet kendi nefisleriyle konuşmalarıdır.”

Feth el-Mevsılî’ye doğruluğun ne demek olduğu sorulunca elini demirci ocağına uzatarak nar gibi kızarmış olan bir demir almış ve eliyle tutup onu soğutmuş ve ardından “işte doğruluk budur” demiştir.

Haris el-Muhâsibî’ye doğruluğun emaresinin ne olduğu sorulunca şöyle cevap vermiştir:

“Doğru, insanların kalplerindeki bütün değeri yok olsa kalbinin düzgün olması için buna aldınş etmeyen, kendisinin güzel amellerinden insanlann haberinin olmasını istemeyen ve kötü amellerinden haberdar olmalarından çekinmeyen kişidir. Çünkü bundan çekinmesi onlar nezdinde değerinin artmasını istediği anlamına gelir. Bu ise sıddıklara âit bir haslet değildir.”

Mutasavvıflardan birisi, “Daimî yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişiden, diğer farzlar kabul edilmez” deyince daimi yükümlülüğün ne olduğu sorulmuş, o da “doğruluktur” cevabını vermiştir.
Bir başka mutasavvıf ise şöyle demiştir:
“Allah’tan doğruluk istediğinde sana dünya ve âhiretin bütün güzelliklerini görmeni sağlayacak bir ayna verir.”