Kabile Şeyhinin Sıfatları

By | 21 Mayıs 2015

kabile-seyhinin-sifatlari   Arap diyarında ve çöllerde yaşayan halk göçebe halindedir. Bu göçebelere kabile denilir ve bunların başbuğlarına da kabile şeyhi tabir edilir.
Hal şeyhlerinin sıfatlarını yukarıda tafsilen beyan etmiştik. Burada tekrarına lüzum görmüyoruz. Şu kadarını ilâve edelim ki, bu zevat-i âli-kadr MÜRŞÎD-î-HAK’tır ve bu zevata el verenler dünyada ve âhirette mahrum olmazlar. Bunlar, hakkın kapışıdırlar. Bu kapıdan girenler, hakkın didarına erişir, Nebiyyi âhir zaman ile görüşür, veliler ve âşıklarla buluşur, âriflerle sevişir ve iki cihanda sultan olurlar.
Menavî-Feyz-il-Kadir’de 167 sahifede 3032 ve 3033 Nolu iki Hadis’i şerifi de dikkat ve ibretinize sunarım. Ubade ibn-i Samit (R.A.)dan rivayet olunan bu Hadis-i şeriflerden birinoisinde:

(Ümmetimden abdal 33 erkektir. Bunlar, İbrahim Halilullah gibi kalbe mâliktirler. Allahın bu abdallarından birisi vefat ettiği zaman yerine lâyık olan birisi geçirilir.)
buyurulmaktadır.
Diğer Hadis-i şerifte ise:

(Ümmetimden abdallar 33 kimsedir. Bunlar arza kaim olurlar ve müşkilâta düşenlere yardım ederler.)
buyurulmuştur.
îbn-i Hacer fetvasında, ABDAL hakkında sahih Hadis-i şerifler mevcut olduğunu kabul ediyor ve hatta: (Bazı eserlerde kutub dahi vârid olmuştur.) denilyor.
ABDAL; dilimizde ve halk arasında yanlış olarak kullanılan ve anlaşılan mânada akılsız, ahmak mânasında olmayıp, bedel bırakan yani bir kaç yerde aynı zamanda görünen ki- bar-ı Evliyâ’ullah’a verilen isim ve sıfattır.
Ey hak ve hakikate tâlip, rizayı ilâhiyye râğıp, cemal-i lâyezâle âşık olan sâlik-i Hak:
îyi bilmelisin ki, insan vücudunda iki büyük kuvvet vardır. Bu iki kuvvet, vücuda sahip olmak ve beden ülkesinde hükümdarlıklarını ilân etmek isterler.
Bu iki kuvvetin birisi NEFS, diğeri de RUH’tur. NEFS’in yardımcısı ŞEYTAN, ruhun yardımcısı ise AKIL’dır.
Ruh ve akıl, tevfik-i rahman ile galip gelir, nefs ile şeytanı hükümleri altına alabilirlerse, o vücudun sahibi bulunan kişi, meleklerden de üstün olur.

Ve lekad kcrremnâ beni âdeme

El-lsrâ sûresi: 10
(Yemin ederim ki, biz âdemoğullarını üstün kıldık..)
Eğer, nefs ve şeytan ruh ve akla galip gelir ve onları taht-ı tasarruflarına alırlarsa, o vücudun sahibi dünya hayatında hayvanlar gibi olurlar ve hatta dalâlet ve kötülük bakımından hayvanlardan da aşağı bir derekeye düşerler.

Ulâ-ike kalen’ami bel-hüm edal…

El-A’raf sûresi: 110
(Onlar, dört ayaklı hayvanlar gibidirler, belki onlardan da şaşkın..)
Vücuda nefs hâkim olduğu için, akıl nefsin kölesi olur, ki artık o akla da akıl denemez. Her türlü fenalığı irtikâp ederek, o vücudun sahibini dünyada felâkete ve âhirette azaba duçar eder. Bu şekilde, nefislerinin kölesi olanlar, vahşî hayvanların bile yapmağa kadir olamayacakları kötülükleri işlerler, haktan ırak ve nâra yakın olurlar.
Bu geçici fâni âleme gelen kimse, NEFSİNİ ISLÂH ederek, ruhun ve aklın hâkimiyyeti altına koyabilirse, gerçek hürriyete kavuşur. Ma’azallah bunun aksi olarak, ruhunu ve aklını nefsin ve şeytanın hükmü altına sokarsa, ebediyyen nefsinin kölesi olur ve kötülük bakımından hayvanlardan aşağı duruma düşer.
Nefs denilen kuvvetin, yedi sıfatı vardır. Nefislerini islâh etmek isteyen hak tâlipleri evvelâ ŞERİAT, sonra TARİKAT, sonra HAKİKAT, sonra MÂ’RIFET, sonra KUTB1Y- YET, sonra KURB1YYET, sonra UBUD1YYET ile nefislerini terbiye ederek 1NSAN-I-KÂM1L olurlar, kalpleri ve kalıpları dünyada safaya erer, âhirette ise CENNET-1-EF’AL, CENNET-1-SIFAT ve CENNET-l-ZAT’a dahil, ebedi sultan ve nail-i gufran olurlar.
Nefsin islâhı suretiyle ebedî saadete ermek için, Allahu teâlâ’nın ipi olan Kur’an-ı azim-ülbürhana sıkı sıkı tutunmak, Hakkın sevgilisi Hz. MUHAMMED MUSTAFA sallallahu aleyhi ve sellemin sünnetine ittibâ ve Allahu azim-üşşânın sevgili kulları olan Hak velilerinin yollarına iktida eylemek şarttır.
Bir kimse, kendisine verilen bu kıt ve kısır akıl ile, Mevlâyı müte’ali bilemez, bulamaz ve olamaz. Bulduğunu zanneder de, kendi hayalini Mevlâ bilir. Allahu teâlâyı bilmek, Allahu teâlâ’yı bulmak ve hakta olmak için, hakkın bizlere en büyük lütuf ve ihsanı olan Kur’an-ı kerime tâbi olmak, Kur’an-ı aziminde kendisini kendi tarif ettiği gibi kabul etmek suretiyle rizasma ermek, cennetine girmek ve cemalini görmek gerekir. Allahu tealâ’ya giden yollar, mahlûkatın nefesleri sayısıncadır. Ne var ki, bütün kapılar kapanmış, ancak mahbubunun kapısı açık bırakılmıştır. Muhammed kapısından geçilmeyince, Veliyullah elinden aşk şarabı içilmeyince, Allahu tealâ’ya vuslât mümkün değildir.
Ey tâlib-i hak:
Nefs, yedi sıfat üzeredir, demiştik. Şimdi, nefsin sıfatlarını da beyan edelim ki; hakka tâlip olan kişi, hak katındaki mertebesini anlayabilmek için kendisini mizana ve teraziye vursun da, nefsinin hangi menzilde olduğunu görsün ve bilsin, kendi kendisini kandırarak yarın ebedî âlemde rezil-rüsvay olmasın, haktan dûr kalmasın ve nâra müstehak bulunmasın…