Fetih Suresi Anlamı

By | 14 Mayıs 2015

fetih-suresi-anlami    Üç aylarda ve diğer günlerde sık sık okunması tavsiye edilir.
Hicretin altıncı yılında Hz. Peygamber in ashabıyla birlikte Hudeybiye Antlaşmasını imzalayıp dönüşü esnasında Mekke ile Medine arasında inmiştir. Hicret’ten sonra nazil olduğu için Medenî sûreler arasında sayılmıştır. 29 âyettir, birkaç defa fetihten söz edilmesinden dolayı da “Fetih sûresi” adını almıştır.
Bismillahirrahmanirrahim.
1. Biz sana doğrusu apaçık bir fetih verdik.
2. Tâ ki Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola iletsin.
3. Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım etsin.
4. İmanlarına iman katsınlar diye müminlerin kalplerine sükûnet ve emniyet indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah her şeyi bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.
5. Bütün bunlar, mümin erkeklerle mümin kadınları, içinde ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlere koyması, onların günahlarını bağışlaması içindir. Bu ise; Allah katında büyük bir kurtuluştur.
6. Bir de bunlar, Allah hakkında kötü zanda bulunan münafık erkeklere ve münafık kadınlara, Allah’a ortak koşan erkeklere ve ortak koşan kadınlara azap etmesi içindir. Kötülük çemberi onların başına gelsin. Allah onlara gazap etmiş, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü bir yerdir!
7. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah Aziz’dir, Hakîm’dir.
8. Kuşkusuz biz seni şahit, müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
9. Tâ ki; Allah’a ve Rasûlü’ne inanasınız, ona yardım edesiniz, ona saygı gösteresiniz ve sabah- akşam Allah’ı teşbih edesiniz.
10. Şüphesiz sana biat edenler gerçekte Allah’a biat etmektedirler. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah’a vermiş olduğu sözü tutarsa Allah ona büyük bir mükafat verecektir.
11. Bedevilerden geri bırakılanlar: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu, bizim için Allah’tan af dile” diyeceklerdir. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki: Eğer Allah size bir zarar dilerse yahut size bir fayda vermek isterse, sizin için kim Allah’a karşı bir şey yapabilir?” Gerçekten Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
12. Doğrusu siz zannettiniz ki, peygamber ve müminler bir daha ailelerinin yanına hiç dönmeyecekler. Bu sizin kalplerinize güzel gösterildi de kötü zanda bulundunuz. Böylece helak olmayı hak etmiş bir topluluk olup çıktınız.
13. Kim Allah’a ve Rasûlüne iman etmezse, bilsin ki, biz kâfirler için alevli bir ateş hazırlamışadır.
14. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. O dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.
15. Seferden geri bırakılanlar, siz ganimetleri almak üzere giderken: “İzin verin biz de arkanızdan gelelim” diyecekler. Onlar Allah’ın takdirini değiştirmek istiyorlar. De ki: “Siz asla arkamızdan gelmeyeceksiniz. Allah daha önce böyle buyurmuştur.” Onlar: “Hayır, siz bizi kıskanıyorsunuz” diyecekler. Doğrusu onlar anlayışı pek kıt kimselerdir.
16. O Bedevilerden geride bırakılmış olanlara de ki: “Siz yakında kuvvetli bir kavimle savaşmaya çağrılacaksınız. Onlarla teslim oluncaya kadar vuruşacaksınız. Eğer emre itaat ederseniz Allah size güze bir mükafat verecek. Şayet bundan önce döndüğünüz gibi yine dönecek olursanız, sizi acıklı bir azaba uğratır.
17. Harbe katılmamakta köre vebal yoktur, topala vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim yüz çevirirse, onu da pek acı bir azapla cezalandırır.
18. Andolsun ki o ağacın altında sana biat ettiklerinde Allah o müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bildiği için Allah onların üzerine güven duygusu indirmiş ve onları pek yakın bir fetihle mükafatlandırmıştır.
19. Yine onları elde edecekleri pek çok ganimetlerle de ödüllendirmiştir. Allah her şeye galiptir, hikmeti her şeyi kuşatmıştır.
20. Allah size, elde edeceğiniz pek çok ganimetler vaat etmiştir. Şimdilik bunları size hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki, bu müminlere bir ibret olsun ve sizi dosdoğru bir yola iletsin.
21. Henüz ele geçiremediğiniz başka ganimetler de vardır ki, onlar Allahsın bilgi ve kudreti dahilindedir. Allah’ın her şeye gücü yeter.
22. O kâfirler sizinle savaşacak olsalardı arkalarını dönüp kaçacaklardı. Sonra da ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardı.
23. Allah’ın öteden beri cereyan eden kanunu budur. Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
24. Mekke vadisinde kâfirlere karşı size zafer verdikten sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çeken O’dur. Allah yaptıklarınızı görendir.
25. Onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram’ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını engelleyenlerdir. Eğer onların arasında sizin bilmediğiniz mümin erkekler ve mümin kadınlar bulunmasaydı ve sizin de bilmeden onları çiğneyerek bir üzüntüye uğramanız ihtimali olmasaydı, savaşmanıza izin verirdik. Dilediğini rahmetine eriştirmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı, elbette onlardan inkâr edenleri acı bir azaba uğratırdık.
26. O zaman kâfirler, kalplerine taassubu, cahilliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere huzur ve güveni indirdi, onların takva sözünü tutmalarını temin etti. Zaten onlar buna layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.
27. Andolsun ki Allah, Rasûlü’nün gördüğü rüyayı doğru çıkardı. Eğer Allah dilerse hepiniz emniyet içinde ve saçlarınızı traş etmiş veya kısaltmış olarak Mescid’i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir; onun için Mekke’nin fethinden önce size yakın bir fetih daha ihsan etti.
28. Bütün dinlere üstün kılmak üzere Rasûlü’nü hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter.
29. Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Sen onların rükû ve secde ettiklerini görürsün. Onlar Allah’ın lütfunu ve rızasını ararlar. Yüzlerinde ise secdelerin izinden nişanlan vardır. Bu onla- nn Tevrat’taki vasıflandır. İncil’deki vasıflan ise şöyledir: Onlar filizini çıkarmış, sonra gitgide kuvvet bulmuş, kalınlaşmış ve gövdesi üzerinde yükselmiş bir ekine benzer ki, bu, ekincilerin pek hoşuna gider. Allah’ın onlan böylece çoğaltıp kuvvetlendirmesi, kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, onlardan inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük mükafat va’detmiştir.