Eski Hindistan’da Kadın

By | 16 Nisan 2015

eski-hindistanda-kadin     Eski Hint hukukuna göre kadın; evlenme, miras ve diğer muamelelerde hiçbir hakka sahip değildi. Kadın, murdar temayüllere, zayıf bir karaktere ve kötü bir ahlâka sahip olduğundan onu, çocukluğunda babasına, gençliğinde kocasına, kocasının vefatından sonra da oğluna veya kocasının akrabalarından bir erkeğe bağlı olmaya mecbur kılınmıştır.
Kadın, Hintlilerin kutsal kitaplan olan Vedalarda kasırgadan, ölümden, zehirden ve yılandan daha kötü ve tehlikeli bir mahlûk olarak tasvir edilir.
Budizm’in kurucusu Budanın, önceleri kadını dinine kabul etmediği rivâyet edilir. Buda’nın yakın dostu ve amcazadesi Anenda kendisine kadınlar hakkında sorduğunda aralarında şöyle bir konuşma geçmiş:
— Onlara hiç bakmayın!
— Fakat bakmaya mecbur olursak?
— Onlarla konuşmayın!
— Konuşmaya mecbur kalırsak?
— O takdirde onlardan son derece sakının!
Anenda, kadınları himaye ederdi. Onun ısrarıyla Buda, bir süre tereddütten sonra kadınlan dinine kabul etmiş; fakat bunun, Budist toplumu için çok tehlikeli olduğunu söylemişti. Bir defasında Anenda’ya «Kadını dine kabul etmeseydik Budizm saf bir şekilde uzun asırlar devam ederdi. Fakat artık kadın aramıza girdikten sonra bu dinin uzun yaşayabileceğini sanmıyorum» demişti.
Kocası öldüğü zaman kadın, diri diri toprağa gömülmüş gibi olur, hayatı boyunca evlenemezdi. Ağıza alınmayacak kötü sözlere ve hakaretlere maruz kalırdı. Ölen kocasının evinde köle olarak kalır, oraya hizmet ederdi. Bazen de kocasının ölümünden duyduğu üzüntü sebebiyle, hayatın ızdıraplarmdan ve dünyanın cefasından kurtulmak için kendisini yakardı.
Hintlilerde kadın, tannlann hoşnut edilmesi için veya yağmur yağması veya rızık gelmesi için kurban edilirdi.
Hint toplumunda kadın köle seviyesinde idi. Erkek bazen karısını kumar masasında kaybeder, bazen de kadının birkaç erkeği olurdu.