Cömertlik ve Gönül Zenginliği Nedir?

By | 18 Temmuz 2015

comertlik-ve-gonul-zenginligi-nedirCömert; eli açık, ikramcı, kerem sahibi, cömertlik; sehâvet, ikram, ihsan ve yardım alışkanlığı demektir. Cömertlik insanın, sahip olduğu imkânlardan, muhtaçlara meşrû ölçüler dahilinde ve Allah rızasından başka hiçbir gaye gütmeden, ihsan ve yardımda bulunmasını sağlayan üstün bir ahlâk kuralıdır.

Şüphesiz Allah’a imanın en güçlü belirtilerinden biri de nimet ve imkânları başkalarının yararına seferber etmektir. Buna en çok kullanılan tabiriyle cömertlik (cûd, seha) denir. Bir velinin, enbiya ve evliya mesleği diye ifade ettiği cömertlik, Allah’ın kudret, merhamet, lutuf ve ihsanından emin olmanın temel belirtisidir. Hırsların, kinlerin ve merhametsizliklerin kirletmediği gönüller berraklıklarını cömertlik şeklinde dışa vurmaktadırlar.

Eşya ve olayların Yüce Yaratıcının isim ve sıfatlarının birer tecellisi olduğuna inanan insan, o isimlerden birinin de Rezzak (Bütün varlıkların rızkını veren) olduğunu bilir ve Allah’ın bu isimle bütün varlıkları beslemeyi taahhüt ettiğine inanır: “Yeryüzündeki canlıların hepsinin rızıkları Allah’a aittir. Onların duracak yerlerini de emanet edilen yerlerini de O bilir.” (Hûd, 11/6) Buna inanan bir vicdan elindekilerden bol bol vermekte hiçbir tehlike görmez, aksine bu hareketiyle bahtiyarlık duyar.

“Kim nefsinin hırsından ve cimriliğinden korunursa işte kurtuluşa erenler onların ta kendileridir.” (Haşr, 59/9) Hırsı kırmak için cömert olmak lazım. Az veya çok, zenginken veya fakirken. Fakirliğinde vermeyen zenginliğinde hiç veremez. Miktara bakılmadan verilmelidir. Miktar, madde meselesidir. Halbuki istenen, verebilme gücüne ulaşmaktır. Vermek niyet meselesidir.

Cömertlik, ruhun bir melekesidir. İnsanları, muhtaç olanlara vermeye, ihsanda bulunmaya sevk eder. Bu melekeye sahip olan kişi, ferdî ve İçtimaî alanda lüzumlu olan her şeye yardım eder. Hiçbir kimsenin zorlaması olmadan ihsanda bulunmayı can ve gönülden ister. “Rızkı veren Allah’tır.” (Nemi, 27/64; Zâriyât, 51/58) düşüncesi ile hareket ettiklerinden kalpleri de temiz ve zengindir. (Leyi, 92/17-20). Kendi varlıklarıyla, her ne suretle olursa olsun başkalarına faydalı olmağa çalışırlar. Allah Teâlâ’nın kendilerine fazl ve kereminden verdiğine ve bunlarda da muhtaçların hakkı olduğuna (Hud, 11/6) inanırlar. Cömertliği kul hakkının temeli sayarlar. Kendi haklarını affederler. Kendi ihtiyaçlarını düşünmeden başkasının ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar. Hatta zarurî ihtiyacı olan bir şeyi, başka birine vermeyi tercih ederler.
Cömertlik vasfının elde edilebilmesi için; yardımın gönüllü olarak yapılması (Haşr, 59/5; Hadid, 57/11-18; Maide, 5/13); karşılığında hizmet, övgü, mükâfat beklenilmemesi (İnsan, 76/8-10); yardım edileni rencide edebilecek davranışlardan kaçınılması (Bakara, 2/263-264); yapılan yardımın sahibi katında üstün bir değeri olması (Ali İmrân, 3/92) gerekir.

Sıralanan şartlar altında, İslâm âlimleri cömertliği şöyle derecelendirirler:
Sehâvet: Malının bir kısmını dağıtarak yapılan cömertlik. Bu, cömertliğin asgarî derecesi olarak kabul edilir. Zekât vermek gibi.
Cûd: Malının çoğunu dağıtıp, geriye azını bırakarak yapılan cömertlik. Hz. Ebû Bekir’in çoğu zaman cihat için yaptığı yardım gibi.
Isâr: Kendi için gerekli olan bir şeyi, zarar ve sıkıntılara katlanarak kendisi kullanma yerine, başkalarının istifadesine sunmak sureti ile yapılan cömertlik. Bunun Asr-ı Saadet’teki misâli; Medineli Müslümanların (Ensar), Mekkeli Muhacirleri şehirlerine davet edip onları her şeylerine ortak ederek Allah Teâlâ’nın takdirini kazanmalarıdır. (Haşr, 59/5) Bir başka örnek de Hz. Ebû Bekir’in Hicret esnasında mağarada hayatını tehlikeye atarak canını, sevdiği Peygamber Efendimiz için hiçe saymasıdır. (Tevbe, 9/40)

Kur’ân-ı Kerîm’de cömertlik, cihat ile aynı seviyede tutulmakta; Allah’ın insanlara verdiği rızıktan diğer kulların da yararlandırılması istenmektedir. (Bakara, 2/254). Cömertliğin, kıyamet gününde insanı her türlü sıkıntı, elem ve kederden kurtarmaya vesile olacağı bildirilmektedir. (Bakara, 2/222). Bazı ayetlerde cömertlik alış verişe benzetilmekte; Allah Teâlâ’ya verilen bir borç olarak temsil edilmektedir. (Bakara, 2/244; Ma- ide, 5/13; Hadid, 57/11).

Kalpler cömertlik sayesinde temizlenir. (Leyi, 92/17-20). Çünkü, küfür ve nifaktan sonra kalbi karartan âmillerden biri de, aşırı mal sevgisi ve servete bağlılık arzusudur. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de; “Serveti de düşkünce seviyorsunuz.” (Fecr, 89/20) buyrulur. İşte bu sevgi ile insan, “Ben bu malı sarf edersem bana bir şey kalmaz.” korkusuna düşer ve hemen Şeytan harekete geçer: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur, size cimriliği emreder.” (Bakara, 2/268) Oysaki Allah Teâlâ’nın bildirdiğine göre: “Mal ve servet insan için bir imtihandır.” (Zümer, 39/49-52) Bu imtihandan başarılı çıkmanın yolu da cömertliktir. (Tegabün, 64/15-17).

İnsanların cömertlikten kaçmasının sebeplerinin başında: “Benim olan varlığı başkalarına niçin vereyim?” duygusu ile, “Başkalarına verirsem, benim varlığım azalır ve zaruret zamanında zahmete düşerim.” düşüncesi gelir. İslâm dini ise bu duygu ve düşünceyi kökünden kaldırmıştır. İslâm’a göre mal ve servet herhangi bir şahsın inhisarı altında değildir. Mal ve servet yalnız Allah Teâlâ’nındır. Her şeyin gerçek Mâlik’i O’dur. (Ali İmrân, 3/179; Hadîd, 57/10) Kur’ân-ı Kerîm’de bu durum yirmiyi aşkın ayette vurgulanmaktadır. Mülk Allah Teâlâ’nın olduğuna göre, tabiî olarak sahibinin yolunda sarf edilmesi, inanan için en makûl bir hâdise olarak değerlendirilir. Mümindeki cömertlik duygusu da bu düşünceden kaynaklanır. Peygamber Efendimiz (aleyhissalatu vesselâm), şöyle buyurur: “Cömert kişi, Allah’a yakın, Cennet’e yakın, insanlara yakın ve Cehennem ateşinden uzaktır. Hasis (cimri) insan, Allah’tan uzak, Cennet’ten uzak ve Cehennem ateşine yakındır. Cömert cahil, ibadet eden cimriden Allah’a daha sevimlidir.” “Gıbta edilecek kişilerden biri de cömertlerdir.” Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselâm), insanlara dünyada yaşadıkları sürece cömert olmalarını, işi öldükten sonraya bırakmamalarını tavsiye eder: “Sadakanın en iyisi bizzat kendisinin vereceği sadakadır. Sadaka sağ iken, malınız elinizde iken, istediğiniz kimseye istediğiniz kadar verdiğinizdir. Yoksa can boğaza geldikten sonra geç kalmış olursunuz. Sizden sonrakiler istediklerini yapar.”

Abdullah b. Abbâs, Peygamber Efendimizin cömertliğini şöyle anlatır: “Allah’ın Resûlü, insanların en cömerdi ve en iyilik severi idi. Ramazan’da Cebrâil ile beraber bulunduğu zamanlarda her şeyini verirdi.” Cebrâil, her Ramazan gecesi Resûlullah’ın yanına gelir, ona Kur’ân öğretirdi. Cebrâil şöyle derdi: “Allah’ın Râsulü bereket getiren rüzgârlardan daha cömerttir”

Hz. Ali’den şöyle rivayet edilmiştir: “Resûlullah’dan bir şey istendiği zaman, eğer bu isteği yerine getirmek isterse, “peki” derdi. Yapmak istemediği zaman da susardı. Hiçbir şey için “hayır” dememiştir”

Sonradan pişmanlık duymamak için, Müslümanın cömert davranarak Allah Teâlâ’nın kendisine ihsan ettiği malını sağlığında Allah yolunda ve O’nun rızasına uygun bir biçimde harcaması gerekir. Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: “Sizden birinize ölüm (alâmetleri) gelip de: “Ey Rabbim, beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de, sadaka versem ve salihlerden olsam.” demeden önce size, rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah yolunda) harcayın.” (Münâfikûn, 63/10).

Cömertlik bahsinde, özet mahiyetinde şu noktalar bilinmeli ve dikkat edilmeli:
* Cömertlik sevilen, değer ifade eden şeylerden olmalı.
* Verilen başa kakılmamak.
* Cömertliğin en makbûlü ihtiyaç içinde iken yapılanıdır.
* Vermek eksiltmez, arttırır.