Bu Ümmetin Hıbri (Âlimi) Abdullah B. Abbâs

By | 15 Nisan 2015

bu-ummetin-hibri-alimi-abdullah-b-abbas    Abdullah b. Abbâs, hicretten birkaç sene önce Mekke’de doğmuştur. Doğduğunda, babası onu Peygamber’e götürdü. Peygamber efendimiz onu kucağına alıp, mübarek ağzına aldığı bir hurmayı damağına sürdü ve: “Allah’ım! Onu dinde fakîh kıl ve kitabını ona öğret” diyerek dua etti. Bu dua bereketiyle, ilimde çok yüksek derecelere ulaştı. Daha küçük yaştayken, Hz. Peygamber’in yanma giderdi. Teyzesi Meymûne bint Haris (radıyallahü anhâ) Rasûlullah’ın eşiydi. Bu sebeple pek çok defa Peygamber’imizin evine gidip gelmiş, bazı geceler orada kalmıştır. Rasûlullah’ın abdest suyunu hazırlar, birlikte namaz kılarlardı. Abdest almayı, namaz kılmayı, Rasûlullah’dan görerek öğrendi. Devamlı hizmeti sebebiyle, Rasûlullah’ın çok dua ve iltifatına kavuştu. Bir defasında Peygamber efendimiz, mübarek elini Abdullah b. Abbâs’ın başına koyarak şöyle dua etti: “Yâ Rabbî! Bütün ilim ve hikmeti, bu başa ver. Onları te’vil ve tefsir edebilsin.” Bir başka gün de mübarek elini göğsünün üzerine koyup: “Allah’ım! İnsanoğluna ihsan ettiğin her ilim ve her hikmet, bu güzel göğüste toplansın” buyurmuştur.

Peygamberimiz, Medine’ye hicret ettikten sonra, Abdullah b. Abbâs ailesi ile birlikte hicretin sekizinci senesine kadar Mekke’de kaldı. Mekke’nin fethinden önce Medine’ye hicret etti. Bu sıralarda henüz 11-12 yaşlarında bulunuyordu. Aklı, zekâsı, çabuk kavramasıyla dikkati çekiyor ve seviliyordu. Hz. Peygamber zamanında, Kur’ân-ı Kerîmin bir kısmını ezberlemişti. Peygamberimiz (s.a.s.) vefat ettiği sırada, İbn Abbâs on üç veya on dört yaşında bulunuyordu. Bundan sonra Kur’ân-ı Kerîm’i tamamen ezberledi. Übey b. Ka’b ve Zeyd b. Sâbit’e de (r.a.) ezberini arzedip dinletti. Yine bu sırada ashabın büyüklerinin meclisinde bulundu. Hz. Ömer’in sohbetlerine ve ilim meclisine devam edip, onun, Peygamberimizden (s.a.s.) aldığı ilme, feyze ve marifetlere kavuştu. Abdullah b. Abbâs, Hulefâ-i Râşidîn devrinde fetvalar verdi.
Hazret-i Osman devrinde yapılan Afrikiyye seferine katıldı. Bu seferde, İslâm ordusu adına kendisine elçilik vazifesi verildi. Afrikiyye’de hükümdarlık eden Cercis ile görüştü. Cercis ve adamları onun aklına, zekâsına, fikrî gücüne ve ilmine şaşırmışlardı. Hattâ onların: “Bu, Arapların en derin âlimidir” dedikleri rivayet edilir. Dönüşlerinde Hz. Osman’ın emriyle, onun yerine hac emirliği yaptı. Bu vazifeden döndüğü zaman, Osman (r.a.) şehit edilmişti. Hz. Ali’nin halifeliği sırasında, Basra valiliğinde bulundu.
Sıffın’de Hz. Ali’nin kumandanlarından olup o şehit edilmeden önce istifa ederek, Medîne-i Münevvere, Mekke ve sonra da Taife gitmiş ve vefatına kadar Taifte kaldı. Abbasî halîfeleri onun soyundandır

Abdullah b. Abbâs (r.a.), Ashap arasında ilminin üstünlüğüyle tanınmıştır. Übey b. Ka’b onun hakkında: “O, bu ümmetin hıbridir yâni âlimidir. Ona akıl ve anlayış verilmiştir. Rasûlullah onun dinde fakîh olması için dua etmiştir” demiştir.
Abdullah b. Abbâs (r.a.), Muhacir ve Ensâr’dan birçok kişiyle görüşür, onlara Rasûlullah’ın gazaları ve indirilen sûreler hakkında sorular sorardı. İlminin çokluğu sebebiyle kendisine lakap olarak Bahru’l-ilm yâni ilim deryası denildi. Çalışmaları, son derece düzenli ve planlıydı. Hangi gün ne iş yapacağını önceden tespit eder ve onlara aynen riâyet ederdi.

Dört büyük halîfe ve diğer ashaptan çok iltifat gördü. Bu iltifatlar karşısında asla hâlini değiştirmedi. Tevâzûdan hiç ayrılmadı. Çok methedildiği zaman: “Bana bu nîmeti ihsan eden Allah Teâlâdır. Çünkü Rasûlullah benim için dua etti” derdi. Abdullah b. Abbâs, bilhassa Kur’ân-ı Kerîmin tefsiri ve âyet-i kerîmelerin izahında üstün bir ilme sahipti. Bu vasfından dolayı Tercümânuî-Kur’ân denilmiştir. Hz. Ömer, onu ilim meclisinde bulundurur ve daima ilme teşvik ederdi. Yaşının küçüklüğüne rağmen İbn Abbâs’a hürmet eder, onunla istişarede bulunur, ilim ve irfanını takdir ve tebrik ederdi.

Abdullah b. Abbâs, Hz. Ömer’in kendisini üstün tutup meclisinde bulundurması hakkında şöyle demektedir: “Ömer (r.a.), beni, Bedir harbine kaplanların meclisinde bulundururdu. Onlardan bazıları Hz. Ömer’e: “Niçin bu genci yanında bulunduruyorsun?” diye sorduklarında: “Bu sizin bildiklerinizden değil” derdi.
Atâ: “İbn Abbâs’ın ilim meclisinden daha üstün ve daha faydalı bir meclis görmedim. Alimler, sâlihler, şâirler onun meclisine devam ederler, her biri ilme dolmuş ve doymuş olarak huzurundan ayrılırlardı” demiştir.
Hz. Muâviye, İbn Abbâs hakkında: “Ölü veya diri herkes, onun ilmine muhtaçtır” demiştir.
İkrime: “En zor meseleleri halleden Hz. Ali’ydi, Kur’ân-ı Kerîmi de en iyi bilen İbn Abbâs’dı” ifadesini kullanmıştır..
Ashabın meşhûrlarından Ebû Hureyre (r.a.) vefat ettiğinde, Zeyd b. Sabit (r.a.) şöyle dedi: “Bu ümmetin hıbri yâni âlimi vefat etti. Ümîd ederiz ki, Allah Teâlâ ona İbn Abbâs’ı halef kılar.”
Abdullah b. Ömer (r.a.), kendisine önemli bir mesele sorulduğunda: “Bunu, İbn Abbâs’a sorunuz. Çünkü o, Rasûlullah’a indirileni, buyurulanı, hayâtta bulunanların en iyi bilenidir”, başka bir defasında da; “İbn Abbâs, bizim en âlimimizdir” demiştir.
Abdullah b. Amr b. Âs da, İbn Abbâs’ı överek: “Sünneti ve Kur’ân-ı Kerîm’deki âyet-i kerîmelerin ihtiva ettiği hükümlerin inceliklerini, en iyi blenimizdir” demiştir. Hz. Âişe ve Ümmü Seleme (r.a.) annemiz de İbn-i Abbâs’ı övmüşlerdir.
İbn Abbâs, ferâiz ilminde (mirastan ve varislerin her birine düşen hisselerin miktar ve vasıflarından bahseden ilim) çok mahirdi. Mu’âz b. Cebel, Zeyd b. Sabit ve Abdullah b. Mes’ûd (r.a.), İbn Abbas’ın bu ilimde pek ileri olduğunu bildirmişlerdir. Ubeydullah b. Abdullah, onun, ferâiz ilminde seçkin bir zât olduğunu haber vermiştir.
Evzâî: “İbn Abbâs (r.a.), her gün, beş yüz rekât namaz kılardı” demiştir.
Abdullah b. Abbâs (r.a.), devrinin ilim, irfan ve fazilet bakımından önde gelenlerindendi. İlimde canlı bir kütüphane olup bütün ilimleri kendisinde toplamış, Kur’ân, tefsir, hadîs, fıkıh, edebiyat ve sahabenin ihtilâf ettiği konularda ve diğer ilim dallarında mütehassıs olmuştu. Kur’ân-ı Kerîmle ilgili ilmini, isteyen ve soranlara öğretirdi. Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinin toplanmasında ve neşrinde büyük hizmeti olmuştur.
İbn Abbâsin verdiği fetvalar, fıkıh ilminin en güçlü temellerindendir. Halîfe Me’mûn zamanında toplatılan fetvaları, yirmi cildi bulmaktaydı
Sorulan meselelere cevap verirken, önce Kur’ân-ı Kerîme, sonra hadîs-i şeriflere bakar, açıkça bulamazsa, Hz. Ebû Bekirin, sonra Hz. Ömer’in o hususta verdikleri hükümleri araştırırdı. Bunlarda da bulamazsa, kendi içtihadıyla cevap verirdi. Kendisine havale edilen meselelere gayet açık ve isabetli cevaplar vermesiyle meşhûr oldu. Bu sebeple müşkillerini sormak üzere kendisine çok sayıda mürâcaat eden oluyordu. Soru sormak için gelenlerin çok kalabalık olması sebebiyle, gelenleri ellişer kişilik gruplar hâlinde yanma alarak sorularına cevap verirdi.
İbn Abbâs, hadîs ilminde bir derya idi. 2660 civarında hadîs-i şerîl rivayet etmiştir ve çok âlim yetiştirmiştir
Abdullah b. Abbâs, ömrünün son günlerinde 7-8 gün hasta yattıktan sonra, 687 (H.68) senesinde Tâif de vefat etmiştir.