Ashab ı Uhdudun Genci

By | 15 Nisan 2015

ashab-i-uhdudun-genci     Bu, Allahın doğruya ulaştırdığı bir gençtir. O, düşünüp hayrı sezmiş, hakkı batıla, îmânı, büyücülük ve küfre tercih etmiş, kendini Allah için ve onun yoluna davette feda etmiştir.
Onun hikâyesini Rasûlullah’tan (s.a.s.) dinliyoruz:

Sizden öncekiler arasında bir kral vardı.
Onun bir de sihirbazı vardı.
Sihirbaz yaşlanınca krala:
“Ben artık yaşlandım.
Bana bir genç gönder de ona sihir yapmayı öğreteyim!” dedi.
Kral da sihir yapmayı öğretmesi için ona bir genç çocuk gönderdi.
Gencin geçtiği yolda bir rahip yaşıyordu.
Genç bir gün giderken rahibe uğrayıp onu dinledi, konuşması hoşuna gitti.
Artık sihirbaza her gittiğinde rahibe de uğruyor, yanında bir müddet oturup onu dinliyordu.
Bir gün sihirbaz delikanlıyı, yanına gelince dövdü.
Oğlan da durumu rahibe şikâyet etti.
Rahip ona:
Gencin Rabbinin adıyla “Eğer sihirbazdan dövecek diye korkarsan:
Ailem beni oyaladı!’ de; ailenden korkacak olursan, ‘Beni sihirbaz oyaladı’ de!’ diye tembihte bulundu.
O bu halde devam ederken, insanların bir yoldan geçmesine engel olanbbüyük bir canavara rastladı.
Kendi kendine:
“Bu gün bileceğim; sihirbaz mı daha faziletli, yoksa rahip mi daha faziletli” diye mırıldandı.
Bir taş aldı ve:
“Allah’ım! Eğer rahibin işi, sana sihirbazın işinden daha sevimli ise, şu hayvanı öldür de insanlar geçsinler” deyip, taşı fırlattı ve hayvanı öldürdü. İnsanlar yollarına devam ettiler.
Delikanlı rahibe gelip durumu anlattı. Rahip ona:
“Evet! Bu gün sen benden daha üstünsün. Görüyorum ki, yüce bir mertebedesin.
Sen imtihan geçireceksin.
İmtihana maruz kalınca sakın benden haber verme” dedi.
Oğlan anadan doğma körleri ve alaca hastalığına yakalananları tedavi eder, insanları başkaca hastalıklardan da kurtarırdı.
Bunu kralın gözleri kör olan arkadaşı işitti. Birçok hediyeler alarak yanına geldi ve:
“Eğer beni tedavi edersen, şunların hepsi şenindir” dedi.
O da:
“Ben kimseyi tedavi etmem, tedavi eden Allah’tır.
Eğer Allah’a îmân edersen, sana şifa vermesi için dua edeceğim. O da şifa verecek” dedi.
Adam derhal îmân etti, Allah da ona şifa verdi.
Adam bundan sonra kralın yanma geldi.
Eskiden olduğu gibi yine yanına oturdu. Kral:
“Gözünü sana kim iade etti?” diye sordu.
“Rabbim!” dedi. Kral:
“Senin benden başka bir rabbin mi var?” dedi. Adam:
“Benim de senin de rabbimiz Allah’tır!” cevabını verdi.
Kral onu yakalatıp işkence ettirdi.
O kadar ki, gözünü tedavi eden ve Allah’a îmân etmesini sağlayan gencin yerini gösterdi.
Genç de oraya getirildi, Kral ona:
“Ey genç! Senin sihrin körlerin gözünü açacak, alaca hastalığını tedavi edecek dereceye ulaşmış, neler neler yapıyormuşsun” dedi. Genç:
“Ben kimseyi tedavi etmiyorum, şifayı veren Allah’tır. “
Kral onu da tutuklatıp işkence etmeye başladı.
O kadar ki, o da rahibin yerini haber verdi.
Bunun üzerine rahip getirildi. Ona:
“Dininden dön” denildi .0 bunda direndi.
Hemen bir testere getirildi.
Başının ortasına konuldu.
Ortadan ikiye bölündü ve iki parçası yere düştü.
Sonra oğlan getirildi. Ona da:
“Dininden dön!” denildi. O bunda direndi.
O da denileni yapmadı.
Kral onu da adamlarından bazılarına teslim etti.
“Onu falan dağa götürün, tepesine kadar çıkarın. Zirveye ulaştığınız zaman tekrar dininden dönmesini isteyin; dönerse ne âlâ, aksi takdirde dağ¬an aşağı atın” dedi.
Gittiler onu dağa çıkardılar.
Oğlan:
“Allah’ım! Bunlara karşı, dilediğin şekilde bana yardımını gönder” dedi. Bunun üzerine dağ onları salladı ve hepsi de düştüler.
Oğlan yürüyerek kralın yanma geldi.
Kral:
“Arkadaşlarıma ne oldu?” dedi. Genç:
“Allah, onlara karşı bana yetti, yardım etti” cevabını verdi.
Kral onu adamlarından bazılarına teslim etti ve:
“Bunu bir gemiye götürün. Denizin ortasına kadar gidin. Dininden dönerse ne âlâ, değilse onu denize atın” dedi.
Söylendiği şekilde adamları onu götürdü.
Genç orada:
“Allah’ım! Dilediğin şekilde bunlara karşı bana yardım et!” diye dua etti.
Derhal gemileri alabora oldu, askerler boğuldular.
Çocuk yine yürüyerek hükümdara geldi. Kral:
“Arkadaşlarıma ne oldu?” diye sordu. Genç:
“Allah onlara karşı bana yardım etti” dedi. Sonra krala:
“Benim emrettiğimi yapmadıkça sen beni öldüremeyeceksin” dedi. Kral:
“O nedir?” diye sordu. Genç:
“İnsanları geniş bir düzlükte toplarsın, beni bir kütüğe asarsın, sadağımdan bir ok alırsın. Sonra oku, yayın ortasına yerleştirir ve:
Gencin Rabbinin adıyla, dersin. Sonra oku bana atarsın.
İşte eğer bunu yaparsan beni öldürürsün” dedi.
Hükümdar, hemen halkı bir düzlükte topladı.
Oğlanı bir kütüğe astı. Sadağından bir ok aldı.
Oku yayının ortasına yerleştirdi. Sonra:
Gencin Rabbinin adıyla! dedi ve oku fırlattı.
Ok çocuğun şakağına isabet etti.
Çocuk elini şakağına okun isabet ettiği yere koydu ve Allah’ın rahmetine* kavuşup öldü.
Halk:
“Oğlanın Rabbine îmân ettik” dediler.
Halk bu sözü üç kere tekrar etti.
Sonra adamları kralın yanma geldi ve:
“Ne emredersiniz? Vallahi korktuğunuz başınıza geldi.
Halk oğlanın Rabbine îmân etti” dediler.
Kral hemen yolların başlarına hendekler kazılmasını emretti.
Derhal hendekler kazıldı. İçlerinde ateşler yakıldı. Kral:
“Kim dininden dönmezse onu bunlara atın” diye emir verdi.
İstenen derhal yerine getirildi.
Bir ara, beraberinde çocuğu olan bir kadın getirildi.
Kadın oraya düşmekten çekinmişti.
Çocuğu:
“Anneciğim sabret. Zira sen hak üzeresin” dedi .