Zeyd B. Erkam

By | 15 Nisan 2015

zeyd-b-erkam     Zeyd b. Erkam küçük yaşta yetim kalmış ve Abdullah b. Ravâha’nın himaye ve gözetiminde büyümüştü. Abdullah b. Ravâha’nın Müslüman olması üzerine o da İslam’a girmişti. Yaşı küçük olduğu için Bedir ve Uhud savaşlarına katılamamış, ama daha sonraki bütün savaşlara iştirak etmiş, büyük yararlıklar göstermişti.
Benî Mustalık savaşından sonra Rasûlullahîn (s.a.s.) Mureysî suyunun yanındaydı. Seyisi, el-Cehcâh b. Mes’ûd el-Gıfarî, Ömer b. el-Hattab’ın bera- berindeydi. El-Cehcah’la, Sinan b. Veber el-Cuhenî su yüzünden kavgaya tutuştular. Bunun üzerine Sinan:
Ensarlılar yetişin! diye bağırdı. El-Cehcah da: Yetişin, Muhacirler! diye bağırdı. Rasûlullah (s.a.s.) meseleyi öğrenince:
“Daha ben aranızdayken cahiliye davası mı güdülüyor? Cahiliye davasını bırakın! Çünkü o murdarlıktır ve kötülüktür” dedi. Sonra dövülen kişiyle konuştu. Sonunda dövülen hakkından vazgeçti ve ortalık sakinleşti. Abdullah b. Übey b. Selul bunu duyunca öfkelendi. O sırada, yanında aralarında Zeyd b. Erkam’ın da bulunduğu, kavminden bazı kişiler vardı. O şöyle dedi:
Bunu da mı yaptılar? Kendi yurdumuzda bize üstünlük sağladılar. Vallahi, biz ve Kureyş’in şu paspalları: “Besle kargayı oysun gözünü” atasözünün manasına uygun durumdayız. Vallahi, Medine’ye döndüğümüzde, güçlü olan zayıf olanı oradan çıkaracak. Sonra yanındakilere yönelip:
Bunu siz bizzat kendiniz yaptınız. Bunlara yurdunuzu peşkeş çektiniz, mallarınızı onlarla paylaştınız. Vallahi, ellerinizdekini onlara peşkeş çek- meseydiniz, onlar sizin yurdunuzdan başka yerlere giderlerdi.
Zeyd b. Erkam, Ömer’in yanındayken Abdullah b. Übeyy’in söylediklerini Rasûlullah’a (s.a.s.) haber verdi. Ömer: Abbad b. Bişr’e:
Onu öldürmesini emret! dedi. Rasûlullah (s.a.s.):
Ömer! Halk, Muhammed, ashabını öldürüyor diye konuştuklarında hal nice olur? dedi. Ancak o, yola çıkılmasına izin verdi. Bu, askerleri fitneye sebep olabilecek sözlerle uğraşmaktan alıkoymak için daha önce pek alışık olmadığı bir saatteydi. Askerler hareket etti. Üseyd b. Hudayr onun yanına geldi, selâm verdikten sonra: Sen böyle bir vakitte yola çıkmazdın, dedi. Rasûlullah’ın da (s.a.s.) ona: Adamınızın söylediklerini duymadın mı? O (Abdullah b. Übey) Medine’ye dönünce, güçlü olanınız zayıf olanı oradan çıkaracağını söylemiş, dedi. Üseyd:
Allah’ın Rasûlü! İstersen sen onu Medine’den çıkarırsın. Vallahi, zayıf olan odur, güçlü olan da sensin, dedi. Sonra da sözüne şunları ilâve etti: Allah’ın Rasûlü! Sen ona yine de yumuşak davran! Vallahi, Allah seni bize getirdiğinde, kavmi onun için hükümdarlık tacı hazırlıyordu. O, senin saltanatı onun elinden çekip aldığını zannediyor.
Rasûlullah (s.a.s.) ve askerler o gün akşama kadar ve gece boyunca yürüdüler. Sabah olup güneşin sıcaklığı bunaltmaya başlayınca, konakladılar. Yorgunluktan hemen uyuya kaldılar. Rasûlullah (s.a.s.) bunu, askerleri söylenen sözlerle uğraşmaktan alıkoymak için yapmıştı.
Abdullah b. Übey, Zeyd b. Erkam’ın olanları aktardığını öğrenince, Rasûlullah’a (s.a.s.) geldi:
“Zeyd’in söylediklerini söylemedim ve ben onunla konuşmadım” diye yemin etti. Yanındaki Ensarlılar da:
Allah ın Rasûlü! Belki çocuk, onun sözlerini yanlış anlamış ve iyi belleye- memiştir, diyerek onu tasdik ettiler. Zeyd de şöyle demiştir:
O güne kadar benzeriyle karşılaşmadığım bir üzüntü yaşadım ve evime j çekildim.
Yüce Allah şöyle buyurdu:
“(Ey Muhammed!) Münafıklar sana geldiklerinde, “Senin elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz” derler.
Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. (Fakat) Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına şahitlik eder. Yeminlerini kalkan yaptılar da insanları Allah’ın yolundan çevirdiler.
Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! Bu, onların önce îmân edip sonra inkâr etmeleri, bu yüzden de kalplerine mühür vurulması sebebiy ledir. Artık onlar anlamazlar. Onları gördüğün zaman kalıpları hoşun.ı gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düş mandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevrili yorlar! O münafıklara, “Gelin, Allah’ın Rasûlü sizin için bağışlama dilesin” denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün. Onlara bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar toplulu ğunu doğru yola iletmez. Onlar, “Allah Rasûlü’nün yanında bulunanlara (Muhacirlere) bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler” diyenlerdir. Hâlbuki göklerin ve yerin hâzineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar (bunu) anlamazlar. Onlar, “Eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyorlardı.
Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamber’inin ve müminlerindir, Fakat münafıklar (bunu) bilmezler” .
Rasûlullah (s.a.s.) bana haber gönderdi ve inen âyetleri okuduktan sonra:
“Allah seni doğruladı” dedi .