Yasin Suresi Anlamı

By | 14 Haziran 2015

yasin-suresi-anlami    Mekke’de nazil olmuştur. 83 âyettir Sûre, ismini iki harften ibaret olan ilk âyetten almaktadır. Söz konusu iki harfin oluşturduğu “Yâsin”; Tayy kabilesinin dilince “Ey insan” demektir Bazı bilginlere göre de “Yâ Seyyid” Manasınadır. Her iki anlamı itibariyle “Yâsin”le Hz. Muhammed kastedilmektedir. Hz. Peygamber tarafından Kur an ın kalbi olarak nitelendirilen bu sûrenin Müslümanların nazarında ayrı bir önemi vardır.
Bismillahirrahmanirrahîm.
1. Yâsin.
2. Hikmetli Kur’an’a andolsun.
3. Muhakkak ki sen gönderilen peygamberlerdensin.
4. Doğru bir yol üzerindesin.
5. (Bu Kur’an) güçlü, esirgeyici Allah tarafından indirilmiştir.
6. Sen, ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için (gönderildin)
7. Andolsun! Onların çoğunun üzerine azap hak olmuştur. Çünkü onlar iman etmezler.
8. Biz onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmıştır; bu yüzden kafaları yukarı doğru kalkıktır.
9. Önlerinden bir sed ve arkalarından bir sed çektik de onları kapattık; artık göremezler.
10. Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; inanmazlar.
11. Sen ancak Kur’an’a uyan ve görmeden Rahman’dan korkan kimseyi uyarırsın. İşte onu bir mağfiretle ve güzel bir mükafatla müjdele.
12. Gerçekten ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları işleri ve bıraktıkları eserleri biz yazarız. Zaten biz her şeyi apaçık bir kitapta (Levh-i mahfuz’da) sayıp yazmışızdır.
13. Onlara şu şehir (Antakya) halkını misal olarak anlat. Hani oraya elçiler gelmişti.
14. Hani onlara iki elçi göndermiştik de ikisini de yalanlamışlardı. Bunun üzerine biz de bir üçüncü elçi ile (onları) takviye etmiştik. Onlar: “Gerçekten biz, size gönderilmiş elçileriz” demişlerdi.
15. Onlar (Antakyalılar): “Siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz. Rahman hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak yalan söylüyorsunuz. ” dediler.
16. (Elçiler) dediler ki: “Rabbimiz biliyor ki, biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.”
17. “Bizim üzerimize düşen ancak açık bir tebliğdir.”
18. (Bunun üzerine Antakyalılar) dediler ki: “Doğrusu biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa maruz kaldık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz andolsun sizi taşlarız ve mutlaka bizden size acıklı bir azap dokunur.”
19. Elçiler de dediler ki: “Uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verilse de mi böyle yapacaksınız? Doğrusu siz haddi aşmış bir kavim- siniz.
20. O esnada şehrin ta öbür ucundan bir adam koşarak geldi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun” dedi.
21. Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen bu zatlara! Çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir.
22. “Hem ben, niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim! Halbuki hepiniz O’na döndürüleceksiniz. ”
23. “Hiç ben O’ndan başka tanrılar edinir miyim? Eğer o Rahman bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda vermez. Onlar beni kurtaramazlar.”
24. “Kuşkusuz o takdirde ben apaçık bir sapıklık içinde olurum.”
25. “Haberiniz olsun, ben sizin Rabbinize iman ettim. Gelin beni dinleyin” (dedi.)
26. (Bunun üzerine azgınlar onu taş yağmuruna tuttular, ölürken ona) “Gir cennete” denildi. O da: “Ne olurdu keşke kavmim bilseydi” dedi.
27. “Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını!”
28. Ondan sonra kavminin üzerine hiçbir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
29. (Onların cezası) ancak korkunç bir ses oldu. Hemen sönüverdiler.
30. Yazıklar olsun o kullara ki, ne zaman kendilerine bir peygamber gelse muhakkak onunla alay ediyorlardı.
31. Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice nesilleri yok ettik. Onlar bir daha kendilerine dönüp gelmezler.
32. Ancak hepsi toplandığı zaman huzurumuza getirileceklerdir.
33. (Bu hususta) ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu dirilttik de ondan daneler çıkardık. İşte onlar bundan yerler.
34. Orada hurma ve üzüm bahçeleri yarattık; içlerinden pınarlar fışkırttık.
35. Tâ ki onların meyvelerinden ve kendi elleriyle yetiştirdiklerinden yesinler. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
36. Yerin bitirdiği mahsullerden, insanların kendilerinden ve daha bilmedikleri şeylerden çiftler yaratan Allah’ı teşbih ve takdis ederim.
37. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan soyup alırız, birden karanlıkta kalıverirler.
38. Güneş de kendine mahsus bir yörünge etrafında akıp gidiyor. Bu, güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.
39. Ay’a da birtakım menziller tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi olur da geri döner.
40. Ne güneşin aya yetişmesi kendisine yaraşır, ne de gece gündüzün önüne geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.
41. Onlar için bir delil de, zürriyetlerini o dolu gemide taşımamızdır.
42. Ve kendilerine bunun gibi, binecek şeyleri yaratmamızdır.
43. Dilersek onları (denizde) boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar.
44. Ancak tarafımızdan bir rahmet ve belli bir zamana kadar yaşatmamız müstesnadır.
45. Onlara: “Önünüzdekinden (ahiretten) ve arkanızdakinden (dünyanın felaketinden) korkun ki esirgenesiniz!” denildiği zaman (yüz çevirdiler).
46. Onlara Rablerinin âyetlerinden hiçbir ayet gelmiyordu ki, ondan yüz çevirmesinler.
47. Onlara: “Allah’ın size verdiği rızıklardan hayra sarf edin” denildiği vakit inkâr edenler mü’minlere dediler ki: “Dilediği takdirde Allah’ın doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız? Siz gerçekten apaçık bir sapıklık içindesiniz.
48. Onlar diyorlar ki: “Eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit ne zaman gerçekleşecektir?”
49. Onlar, birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesten başkasını beklemiyorlar.
50. İşte o anda onlar ne bir vasiyet yapabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
51. Sur’a üfürülür. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp Rablerine koşuyorlar.
52. “Eyvah başımıza gelenler! Kim kaldırdı bizi yattığımız yerden? İşte Allah’ın va’dettiği şey budur. Demek ki peygamberler doğru söylemiş.”
53. O sadece korkunç bir sesten ibarettir. Bunun üzerine hemen onlar toplanmış, huzurumuza getirilmişlerdir.
54. Artık o gün hiçbir kimseye zerre kadar haksızlık edilemez. Sadece yaptıklarınızın cezasını çekersiniz.
55. O gün cennetlikler, bir zevk ve eğlence ile meşguldürler.
56. Kendileri ve eşleri, gölgelerde koltuklara yaslanmışlardır.
57. Orada onlar için meyveler ve istedikleri her şey vardır.
58. Onlara, esirgeyen Rabden bir de “selam” vardır.
59. “Ey suçlular! Bugün şöyle ayrılın (bakalım).”
60. Ey Ademoğulları! Ben size, “Şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır.
61. Bana kulluk edin, doğru yol budur” demedim mi?
62. Böyle iken andolsun ki, o, sizin içinizden birçok kimseleri saptırdı. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?
63. İşte bu, size vaat edilen cehennemdir.
64. İnkârlarınızdan dolayı bugün oraya girin!
65. O gün onların ağızlarına mühür vururuz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.
66. Eğer dileseydik onların gözlerini tamamen kör ederdik. O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlardı. Fakat nasıl görecekler!
67. Eğer dileseydik onların şekillerini oldukları yerde değiştirirdik de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.
68. Bununla beraber biz kimin ömrünü uzatırsak, onun gelişmesini tersine çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?
69. Biz ona (Muhammed’e) şiir öğretmedik. Zaten bu ona yaraşmazdı da. Onun getirdiği sade bir öğüt ve apaçık bir Kur’an*dır.
70. Diri olanları uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye.
71. Şunu da görmediler mi ki, biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birçok hayvan yarattık. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır.
72. Onları kendilerinin emrine verdik. Onların bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını besin olarak yerler.
73. Bunlarda kendileri için daha birçok menfaatler ve türlü içecekler vardır. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74. Belki yardım olunurlar diye Allah’tan başka tanrılar edindiler.
75. Halbuki ilahların onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir.
76. Şu halde onların sözleri sakın seni üzmesin. Kuşkusuz biz onların neler gizlediklerini de, neler açığa vurduklarını da biliriz.
77. İnsan görmez mi ki, biz kendisini bir nutfeden yarattık. Şimdi açıkça bir düşman kesiliverdi.
78. Kendi yaratılışını unuttu da bize bir misal getirdi. “Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” dedi.
79. De ki: “Onları ilk defa yaratan diriltir ve O, her çeşit yaratmayı bilir.”
80. O (Allah) ki, size yeşil ağaçtan ateş çıkardı da, şimdi siz ondan yakıp duruyorsunuz.
81. Bu gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.
82. O’nun işi, bir şeyin olmasını dilediği vakit, ona sadece “ol” demektir. O da oluverir.
83. Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah’ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O’na döndürüleceksiniz.
Not: Mübarek Üç Aylarda, kandillerde değişik dualar da okunabilir. Biz hepsini yazamadık, ama en azından iki sureyi yazdık. Arapça metinleriyle beraber okunması tavsiye edilir.