Vitir Namazında Okunacak Dua

By | 24 Mart 2015

vitir-namazinda-okunacak-dua     Vitir namazının son rekâtında başını rukûdan kaldırınca şöyle dua eder:

[Çevirisi: Allahım! Yalnız senden yardım ve bağışlanma dileriz. Sana inanır, sana güvenir ve her türlü hayrı sana mal ederiz. Sana aslâ nankörlük etmeyiz. Seni inkâr edenleri de terkeder, kendi hallerine bırakırız. Allâhım! Bir tek sana kııllıık eder, sana namaz kılar ve sana secde ederiz. Sana ibadet etmek için can atanz. Rahmetini umar, azabından korkarız. Gerçekleşmesi kesin olan azabın kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.]

[Çevirisi: Allah’ım hidâyet ettiklerin gibi beni de doğru yola ilet; âfiyet verdiklerin gibi bana da âfiyet ver. Dost oldukların gibi bana da dost ol; bana verdiğin şeyleri bereketli kıl ve verdiğin hükmün/kazanın kötüsünden beni koru. Sen hükmedersin, senin üzerinde ise hiç kimse hükmedemez. Sana dost olan alçalmaz; sana düşman olan ise yücclmez. Rabbimiz! Sen mübarek ve pek yücesin.]

[Türkçesi: Allâhım öfkenden rızana; cezandan affına sığmıyorum. Senden yine sana sığınıyorum. Ben seni hakkıyla sena edemem/övemem. Sen kendini nasıl övüyorsan öylesin.]

Bu dualara başka dualar eklemek de caizdir.

Sonra Ahmed b. Hanbel’in görüşü olarak nakledilen iki rivayetten birine göre elini yüzüne sürer, diğerine göre göğsüne koyar. Ramazan ayında vitir namazı cemaatle kılmıyorsa imam dualardaki tekil zamirlerini çoğul zamirine çevirip öyle okur; yani “bizi doğru yola eriştir, bize âfiyet ver” gibi…

Kişi, esasen vitir namazını geceleri kılmayı âdet edinmiş olup uykusu gelirse en güzeli uyumasıdır. Çünkü bu konuda pek çok rivayet varılır. Örneğin;

Buhâri ve Müslim’de Hz. Âişe’den Allâh Rasûlü’nün (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“Namaz kılarken uykunuz gelirse uykunuzun gitmesi için bir miktar kestirin. Çünkü uyuklayarak namaz kılarsanız bağışlanma dileyeyim derken kendi kendinize bile sövebilirsiniz. ”

Hz. Enes’ten (r.a.) şöyle nakledilmiştir:

Allâh Rasûlü (s.a.v.) mescide girdi ve iki direk arasında gerilmiş bir ip gördü. “Bu da neyin nesi?” diye sorunca “Zeyneb’in ipi o. Namaz kılıyor, bıkkınlık hali gelince bu ipe tutunuyor” dediler. Hz. Peygamber “Hemen çözün bu ipi. Namazınızı kendinizi dinç hissettiğinizde kılarsınız. Bir bıkkınlık hissettiğinizde ise bir miktar oturuverirsiniz, olur biter” buyurdu.

Hz. Âişe’den (r.anha) şöyle nakledilmiştir:

O, Esedoğulları’ndan bir kadının yanında iken içeri Hz. Peygamber (s.a.v.) girdi ve “Bu kim?” diye sordu. Hz. Âişe, “Bu. falancadır. Geceleri İliç uyumaz” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gücünüzün yeteceği amelleri yapın. Allah’a yemin olsun ki siz usanmadıkça O usanmaz.”
Hz. Âişe (r.anha) şöyle demiştir:

“Allâh’ın en çok hoşuna giden amel, kişinin az da olsa sürekli yaptığıdır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) sahabeye kolaylıkla altından kalkabilecekleri bir amel/ibadet yapmalarım buyurduğunda onlar ‘İyi ama ey Allâh’ın Rasûlü! Bizim durumumuz seninkinden farklı. Allah (c.c.) senin geçmiş ve gelecek bütün günahlannı bağışladı’ derlerdi. O zaman Hz. Peygamber, öyle öfkelenirdi ki öfkesi yüzü ifadesine yansırdı.”

Bütün bu rivayetlerden dolayı namaza kendini veremeyecek derecede uykusu gelen kişi için sünnet, uykunun ağırlığı geçinceye, ibadet için açılıncaya ve söylediklerini güzelce kavrayabilir oluncaya kadar uyumaktır.

İbn Abbâs’ın otururak uyumaktan pek hoşlanmadığı nakledilmiştir.Bir haberde ise “Geceye karşı (uyumamak için) diretmeyin” denildiği nakledilmiştir.

Salihlerden kimileri, gece yarısında dayanıklı olabilmek için öncesinde güzelce uyurlardı; kimileri ise zoraki uyumaktan pek hoşlanmazlar ve uykuları gelinceye kadar uyumamayı tercih ederlerdi.

Denir ki: Vehb b. Münebbih, otuz yıl boyunca hiç başını yastığa koyup yatmamıştır. Deri bir minderi vardı. Uykusu gelince göğsünü onun üzerine koyarak bir miktar kestirir, sonra derhal namaz kılmak için doğrulurdu ve şöyle derdi:

“Evimde bir yastık göreceğime şeytan göreyim daha iyi.”Yastık kişiye uykuyu hatırlattığı için böyle derdi.

Büyüklerin birinden, abdallardan söz etmesi istenince şöyle demiştir:

“İhtiyaç duvduklan kadar yerler, bir tek uvkulan geldiğinde uyurlar, zarûret olmadıkça konuşmazlar, sessizlikleri hikmet, ilimleri ise kudrettir.”
Birine Allah’tan korkanlardan (hâifûn) söz etmesi istenince şöyle demiştir:
“Onlar hastanın yediği gibi yerler ve boğulmak üzere olan adam nasıl uyursa öyle uyurlar.”
Kişi, diğer insanlardan tamamen ayrılacağı özel bir hâle yükselinceye dek salihlerin hallerine değil, Allâh Rasûlü’nden nakledilenlere bakınalı ve itibar etmelidir.