Üç Sınıf İnsan

By | 10 Nisan 2015

Üç Sınıf İnsanÜç Sınıf İnsan

Ebû Hureyre -Allah ondan razı olsun- şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu: Üç sınıf insan vardır ki, kıya­met gününde ben onların hasmıyım: Benim adıma yemin edip söz ve­rip sonra da ahdini bozan kimse. Hür bir insanı köle diye bilerek ve kasten satıp onun parasını yiyen kimse. Bir işçiyi ücretle tutup, onu çalıştırıp işi tam yaptırıp, sonra da onun ücretini vermeyen kimse.”

Vaaz

Bir başka hadis de; söz verip anlaşma yaptığında sözünden cayıp gereğini yerine getirmemeyi nifak alâmeti ve münâfıkların en belirgin ve belirleyici vasıflarından biri olarak tesbit ve teşhir etmektedir.

Nifâkın inançta iki yüzlülük demek olduğu ve münâfıkların ce­hennemde kâfirlerden daha aşağı derekelerde bulunacağı hatırlana­cak olursa, sözünde durmamanın, ahde vefâ göstermemenin ne ölçüde ağır bir suç olduğu kolaylıkla anlaşılır.

Sözüne sadâkat göstermeyen, ondan caymak suretiyle haksızlık yapan kimselerin kıyamet günü nasıl teşhir edileceklerini bildirmek­tedir. Böylesi kişilerin arkasına bir bayrak dikileceği ve bu bayrağın boyunun da o kişinin vefasızlık derecesine göre ayarlanacağı ve “Bu falanın vefasızlığının alâmetidir” diye herkese ilan edileceği anlatıl­maktadır. O dehşetli günde böyle bayraklı bir teşhir cezasına ve muame esine tâbi tutulmak herhalde kimsenin arzu etmeyeceği bir haldir.

Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem’in dikkat çektiği husus çok daha büyük önem arzetmektedir. Toplumun yönetimini üstlen­miş, muslumanlara idâreci olmuş kişilerin verdikleri söze, girdikleri taahhütlere ve yönettikleri insanlara yaptıkları vaadlere uymamaları halinde onların vefâsızlığı bir anda o toplumun fertleri adedince bü­yüyecektir. Bu sebeple bir toplumu yönetenler vefâsızlık bakımından herkesten daha büyük bir vebâli yüklenmiş olacaklardır. Yani kıyamet günü onların ihanetlerini teşhir eden bayrakları herkesten yüksek ola­caktır. Bu da hiç kuşkusuz, müslüman milletlerin idaresine talip olup bir çok vaadlerle başa geçen sonra da verdiği sözlerin hiç biriyle ken­disini bağlı hissetmeyen politikacılara ve her kademedeki yöneticilere dönük çok ciddî bir uyarıdır.

Allah Teala, kıyamette üç sınıf insanın hasmı olacağını bildirmek­tedir. Allah adına and içerek söz veren, yemin eden sonra da sözün­den cayanlar bu uç sınıf insanın ilk grubunu teşkil etmektedir. Allah Teala’nın kıyamette bir kulun hasmı olmasından daha büyük bir felâket tasavvur edilebilir mi? Bu ne büyük ve çâresiz bir felâkettir. Böyle bir âkıbetten sen bizleri koru ya Rab!

Hadis de yer alan diğer iki grup insan ise, insanın hürriyetine ve emeğine saygı göstermeyen, hür bir kişiyi köle diye satıp parasını yi­yen ve belli bir ücret karşılığında anlaşıp çalıştırdığı işçinin ücretini vermeyenlerdir. Aslında bu üçüncü grup, hem yaptığı anlaşmaya sadık kalmıyor hem de işçinin alın terinin karşılığını vermiyor. Yani iki hak­sızlığı birden yapmış oluyor.

İnsanları veya milletleri zorla veya kültürel olarak köleleştirip sahip oldukları doğal zenginlikleri, yine o insanları karın tokluğuna çalıştırarak hem emeklerini hem de ekonomik değerlerini sömürenler adîs-i kudsî’de bildirilen son iki cinayeti birden işleyen zâlimlerdir. İnşallah cezaları da ona göre olacaktır.

Allah’ın bunda “Ben kıyamet günü üç sınıf insanın hasmıyım” buyurması, bu üç sınıfın göreceği azabın şiddetini ifâde eder. Bu İlâhî usûmetin bütün zâlimleri şâmil olduğu muhakkak ve kat’î olduğu hâlde, burada bu uç sınıfın özellikle zikredilmesi, bunlara yapılacak

azâbın şiddetinde daha bir hususiyet bulunduğuna delâlet eder. Allah ismi anılarak verilen ahdi bozmak, Allah adına yapılması vâcib olan ihtiramı parçalamak ki, en büyük cinayettir. Hiç şübhesiz bu cinayeti işleyen şahıs Allah’ın husûmetine uğramağa, en ağır cezayı çekmeğe hak kazanmıştır. Cebren ve zorla hür bir adamı yakalayıp esîr paza­rında satmak, İslâm hukukunun korumaya çalıştığı şahsî hürriyete tecâvüzdür. Bu da en ağır bir cinayettir. İslâm Dîni, dünyâ kurulduktan kendi zamanına kadar devam edip gelen köleliği kaldırmağa; hiç olmazsa köleleri hürlerin faydalandıkları müsâvî hayâta kavuşturmağa uğraşırken hürriyette birbirine eşit olan kişilerin birbirlerinin şahsî hürriyetine saldırmalarına ve netice itibâriyle İçtimaî huzursuzluğun meydân almasına kayıtsız kalamazdı. Bu sebeple bu tecâvüze, İlâhî husûmetle ifâde buyurulan en şiddetli ceza ta’yîn edilmiştir. Zamanı­mızda çok ehemmiyet kazanan işçi hakları konusunda dünyâ durduk­ça hiç eskimeyecek bir düstûrdur. İşçilerin hak ettikleri ücretlerinde kısıntı yapmak, işçi-işveren arasında düşmanlıklar doğuracağı ve dolayısıyla İçtimaî nizâmı tahrîp edeceği için, İlâhî husûmeti tahrik eden en büyük cinayet ve günâhlardan sayılmıştır.

Hadisden Öğrendiklerimiz

Ahde vefâsızlık nifâk alâmetidir, şiddetle haram kılınmıştır.
Verdikleri sözden cayanlar, akidlerini bozanlar kıyamette arka­larına birer bayrak dikilmek suretiyle teşhir edileceklerdir.
Devlet yöneticilerinin vefâsızlığı en ağır vefâsızlıktır.
Allah adına söz verip yemin eden sonra da sözüne ve yeminine sâdık kalmayan kimseleri Allah kendisinin hasmı olarak ilân etmiştir.
Müslümana sözünün eri olmak yaraşır. O, ağzından çıkan söze, inançlarına ve attığı imzaya sahip çıkar.
Vaad ve taahhütlerini yerine getirmemek haramdır.