Tüp Bebek Uygulaması Doğru mu?

By | 2 Şubat 2015

tup-bebek-uygulamasi-dogru-mu    Sperm hücreleri kocanın, yumurta da kendi hanımının olursa, bu şekil, neslin karışması gibi  bir sakınca taşımadığından ve bir zaruretten dolayı olduğundan meşrudur, helâl ve caizdir.  Ancak erkekten alınan sperm hücreleri yabancı bir kadından alınan yumurta hücreleri ile bir t  tüpte birleştirilir ve bu şekilde çocuk sahibi olunursa bu caiz olmaz, bu bir çeşit zina  sayılmaktadır.
İslâmiyet neslin korunmasına büyük önem vermiştir. Bundan dolayı gayr-ı meşru  beraberlikler, bilhassa zina bütün hak dinlerde yasaklanmış ve çirkin görülmüştür.
Zinaya giden yolu kapamak için de nikâh yolu dâima açık tutulmuştur. “Tüp bebek” konusunu  da öncelikle bu çerçeve içinde ele almak gerekir.
“Tüp bebek” iki şekilde gerçekleşir:
Birincisi, aynı karı-koca arasında gerçekleşir. Bu şekil, neslin karışması gibi bir sakınca taşımadığından ve bir zaruretten dolayı ol-duğundan meşrudur, helâl ve caizdir.
Bu da şöyle olmaktadır:
Annenin rahmiyle yumurtalığı arasında bulunan kanala “tüp” adı veriliyor. Çocuğun teşekkülü için olgunlaşmış yumurtanın bu kanaldan, yani tüpten geçerek rahme ulaşması ve orada babadan gelen meni (sperm) ile birleşmesi gerekir.
Fakat bazen bu tüp tıkanmış oluyor; yumurta da rahme üremediğinden sperm hücreleriyle buluşamıyor. Neticede ise çocuğun teşekkülü için gerekli olan döllenme gerçekleşemiyor.
İşte tüpü kapalı olan bir kadın, isterse tıbbın bu yeniliğinden istifade ederek çocuk sahibi olabilir. Şöyle ki:
Annenin yumurtalıklarında bulunan yumurta hücresi, geliştikten sonra özel olarak yapılmış bir tüp içerisine alınır. Bu yumurta hücresi babadan alman sperm hücresi ile döllendikten ve aradan bir buçuk gün gibi bir zaman geçtikten sonra meydana gelen “zigot,” yani ceninin ilk safhası annenin rahmine yerleştirilir. Bundan sonra çocuk, gelişmesini annenin rahminde tamamlar.
Görüldüğü gibi, burada sperm hücreleri kocanın, yumurta da kendi hanımınındır.
Tüp bebeğin meşru olmayan, dinimizin caiz görmediği şekline gelince; tüp yoluyla da olsa zayıflık, hastalık gibi birtakım sebeplerle doğum yapamayacak kadınlar vardır. Bazılarının da rahimleri ameliyatla alındığı için çocuk yapmaları mümkün olmamaktadır.
İşte bu durumda erkekten alman sperm hücreleri yabancı bir kadından alman yumurta hücreleri ile bir tüpte birleştirilir. Döllenme tüpte gerçekleştikten sonra, mümkünse aynı kadının, değilse başka bir kadının rahmine yerleştirilir. Aradan belli bir müddet geçtikten sonra çocuk meydana gelir. Burada her ne kadar baba varsa da, anne yabancı bir kadındır.
Diğer bir şekli de şöyledir:
Çocuğun doğmaması kadındaki bir hastalık sebebiyle olabileceği gibi, hastalığın erkekte olması da mümkündür. Bu durumda kadın sağlamdır, çocuğu olabilir. Fakat erkeğin çocuğu olmamaktadır. Bu defa da yabancı bir erkekten alman sperm hücreleri ile kadından alınan yumurta tüpte birleştikten sonra, döllenmiş yumurta kadının rahmine yerleştirilir. Vakti geldiğinde de çocuk doğar.
İşte, ister yumurta hücresinin başka bir kadından, isterse spermin yabancı bir erkekten alınması yolu ile olsun, her iki durumda da doğan çocuğun nesebi sıhhatli olmamakta, nesil karışmaktadır.
Tüp bebeğin bu şekline, yani anneden veya babadan birisinin yabancı olması şekli -namus ve aile mahremiyeti mefhumunu ortadan kaldırdığından- bir çeşit zina sayılmaktadır.
Tüp bebeğin bu şekli özellikle yabancı ülkelerde uygulanmaktadır. Bugün Sağlık BakanlığTnm izni ve gözetimi altında yapılan, dinimizce meşru sayılan birinci şekildir.
Evet, nikâh neslin devam ve sıhhatini netice vermek için meşru kılınmıştır. Bu meşru yolun dışında çocuk sahibi olmayı dinimiz caiz görmemektedir. Zaten böyle bir işe yönelenler kadere rıza gösterme-yenlerdir. Mü’minler bu nevi gayr-ı meşru muamelelere yaklaşmazlar. Çünkü şu İlâhî emirler onların en büyük tesellî kaynağıdır:
“Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, düediğine de erkek çocukları bahşeder. Yahut onları hem erkek, hem kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır bırakır. O her şeyi bütünüyle bilendir. Her şeye gücü yetendir.”