Taaddüt (Çok Evlilik) -2

By | 22 Ekim 2014

evlilik2“Efendim, elektrik enerjisinin oluşmasında artı ve eksi (pozitif ve negatif) elektrikler arasında hiçbir fark yoktur, çünkü hiçbiri diğeri olmadan olamaz. Öyleyse ikisine de eşit davranılsın ve ikisi de açık ya da ikisi de kapalı kablo ile taşınsın.” demenin, akıllılık olmayacağını herkes anlar. Çünkü elektriklerin tabiatı, yani niteliklerindeki temel espri bunun, öbür türlü olmasını gerektirir. Demek ki, mesele bir tabiilik ve yaratılış, yani “fıtrat” meselesidir. Öyleyse bunu gerektiren fıtratı biraz daha açmaya çalışalım:
1. Doğum istatistikleri genel olarak kadınların erkeklerden bir miktar fazla olduğunu gösterir, (%52’ye %48, yaklaşık olarak.) Hattâ bu farkın değişik zamanlarda daha da arttığı görülmüştür. Bunlar bir tarafa, genel olarak yüzde üç dört fazla olan kadınlar kocasız mı kalsın, yoksa fuhşa mı düşsünler? Bu, normal zamanlara ait bir durumdur. Dünyanın harpsiz yaşadığı çok az görülmüştür. Meselâ İstiklâl Harbimizde Doğuda Allahüekber Dağlan’nda üç gün içerisinde sadece soğuktan yetmiş bin gencimiz ölmüştü, bunun birkaç katı Çanakkale’de şehit olmuştu. Toplam bir milyondan fazla şehit vermiştik. Birinci Dünya Harbi’nde 15 milyon, İkinci Dünya Harbi’nde de otuz milyon insan ölmüştü. Bunlara düşecek kadınlar, yalnız hayatın zorluklarına mı terk edilmelidiler, fahişe mi olmalı idiler (çünkü cinsel ilişki kadın için de fıtri bir ihtiyaçtır), yoksa bir başka kadınla beraber bir erkeğin himayesine mi girmeli idiler? Aynı şeyi bugün (80’li yıllar) İran ve Irak’ın zavallı kadınlan için soralım. Her iki taraftan evlenme çağındaki bir milyona yakın insanın boşluğunu dolduracak hangi formülü teklif edebilirsiniz? Irak arkasından bir o kadar genç erkeğini de Kuveyt’te kaybetti. Demek ki zaruretler bazan mahzurlu olan şeyleri de normal kılar.
2. Kadının, cinsel isteklere cevap verebilme zamanı, erkeğe göre dörtte bir oranında azdır. Çünkü kadınm her ayının bir haftası âdetle geçer. Buna bir de hamile ve lohusalık dönemindeki elverişsizliği eklensin. Şimdi tabii durum bu iken, kadınlarda çokça görüldüğü gibi, kadın bir de müzmin bir hastalığa yakalanmamış ve erkeğin ihtiyacını göremiyor bir durumda ise, tersine, erkek de cinsel gücü fazla birisi ise:
a. Bu hasta kadını boşayıp bütünüyle yalnız ve himayesiz mi ?
b. Cinsel ihtiyacını kaldırım yosmalarıyla giderip, cabası olarak bir de sağlığını tehlikeye mi atsın? (AIDS günümüz insanına ijok şey öğreteceğe benziyor.)
c. Yoksa hem hasta hanımına yardımcı olacak hem de kendi ihtiyacını giderecek ikinci bir hanım mı alsın?
Fıtratın gereği yapılmadığında, doğacak sonuçlar her zaman tehlikeli ve zararlı olmuştur. Birden çok kadınla evlenmenin yasak edildiği her devirde erkekler, başka kadınlarla daha yüksek oranlarda ilişkide bulunmaktan geri durmamışlardır. Bir ilim adamımızın deyimiyle, “Teaddüd-i-zevcata engel olunmuş, ama engel olunamamıştır.” Yani, eşlerin çok olması önlenmiş ama, yatakların çok olması önlenememiştir. Çünkü, hu fıtratın gereğidir. Öyleyse bjınun meşru mu, gayr-i meşru mu yapılması daha iyidir?
Türkiye için bir örnek vermeye çalışalım. 1983 emniyet raporlarına göre (Kaynak: Hürriyet Gazetesi) Türkiye’de bilinen hayat kadını, iş olarak kendini satmayı seçmiş ve bu yolda çalışmaktadır.43 Her birinin günde en az iki iş gördüğünü ve bir erkeğin ortalama haftada bir hayat kadını aradığını düşünürsek, bir kadın haftada on dört ayrı erkekle yatıyor ve 14×338.000= 1,732.000 erkek gayr-i meşru ilişkide bulunuyor demektir.