Sibernetik Tıp Nedir ?

By | 4 Mart 2015

Sibernetik Tıp Nedir ?Sibernetik Tıp Nedir ?

Çağdaş tıp olarak adlandırılan tıp yaklaşımı 1 800’lü yılların ortalarında kimya ve fizikteki değişimlerle birlikte hastalıklara bütüncül bakış açısını terk etme yoluna gitmiştir. 18. yüzyılda eski tıp devam etmektedir, ancak yeni tıp eski tıbbın mizaç, ahlat, fizyoloji ve organ fonksiyonları ile ilgili bilgilerini reddetmiştir. Hatta birçok araştırma bu bilgilerin çürütülmesi için yapılmıştır. Teknolojinin gelişimi ile insan organizması hakkında bü­yük bir bilgi birikimi oluşturan çağdaş tıp, bu birikimi sistemleştirmek için bölümlere ayırmış, fakat zamanla bilgi arttıkça ve branşlara ayrıldıkça, organizmanın işleyişine bütünsel bakışını terketmiştir. Yeni tıp organizmanın uyumlu ve kusursuz işleyişini organ ve sistem faaliyetlerine indirgeyerek birbirinden bağımsız değerlendirmeye başlamıştır. Bu yaklaşımla birlikte imkansız hale gelen hastalık tedavisi ancak bütünsel bakış açısına dönüşle mümkündür.

Zamanla gerçeği farkeden çağdaş tıp, yeniden bütünsel yaklaşım yolla­rına, kadim tıp felsefelerine yönelmiştir. Bu yeni yönelişle birlikte Makro-kozmos ve Mikrokozmos kanunlarını hatırlama zorunluluğu doğmuş ve el­de edilen bilginin ışığında, çağdaş tıbbın yanlış bir temel üzerine inşa edil­diği görülmüştür. Biyoloji, kimya, biyokimya, matematik, fizik, kuantum fi­ziği, sibernetik gibi disiplinlerin birikimlerinden yola çıkarak yeni metotlar geliştirilmiş ve yeni bir bilgi sistemi kurulmuştur. Bu yeni metot ve bilgi sis­temine Integratif Tıp veya Sibernetik Tıp (Kuantum Tıbbı) ismi verilmiş­tir. Bugün, Sibernetik Tıp hızla gelişmekte, sessizce yayılmakta ve Çağdaş tıbbın bütün alanlarını işgal etmektedir. Sibernetik’ kelime anlamı itibariy­le ‘kontrol-yönetme’, Platona göre de ‘insanları yönetme sanatı’dır. 20. yüzyılda ‘Sibernetik’ ise güdümbilim yani canlı-cansız tüm karmaşık sistem­lerin denetlenmesi ve yönetilmesi bilimidir.

Sibernetik Tıp metodunu ve bilgi sistemini anlamak için Makro ve Mik­rokozmos kanunlarını anlamak gerekir.

Evrenin Hammaddesi: ‘Enerji Dalgaları’

İnsan organizması canlı ve “cansız” bütün cisimler gibi moleküllerden,- moleküller ise atomlardan ibarettir. Atom, maddenin özelliklerini taşıyan ve normal şartlarda parçalanmayan en küçük parçacıktır. Atomlar, mole­küllerden daha küçük oldukları için daha aktiftirler. Her atom, diğer atom­larla birlikte oluşturduğu maddenin özelliklerine göre davranır. Fakat bir atom hangi maddede yer alırsa alsın, 18 bin alemdeki aynı atomlar ile ile­tişim halindedir, bütün atomlar birbirinden haberdardır.

Atom, özel şartlarda parçalanarak negatif yüklü elektronlara ve pozitif yüklü çekirdeğe,- çekirdek, pozitif yüklü protonlara ve yüksüz nötronlara,- proton ve nötronlar ise evrenin temel yapıtaşı olduğu tahmin edilen kuark- lara (nötrino parçacıklarına veya enerji dalgalarına, maddesizliğe) ayrılabi­lir. Bu bilgilerin ışığında bir odada bulunan eşyaları ve insanları oluşturan atomlara yukarıdan, güçlü mikroskoplarla bakılabilse, odadakiler ayrı ci­simler halinde değil, nötrinolardan ibaret olan farklı yoğunlukta elektro­manyetik alanlar olarak görünür. Sert ve katı olarak algılanan herhangi bir eşya, görme ve dokunma duyularıyla perdelenen insan için madde, gerçek­te ise enerjidir (elektromanyetik dalga). Madde ile enerji aynı varlığın iki ayrı görüntüsüdür, yani maddeye enerjinin bir şekli olarak bakılabilir. Tüm evrenin hammaddesi ‘enerji dalgası dır. Canlı-cansız bütün cisimler çevre­sine elektromanyetik dalga yayar.

Ölümsüzlük Vadeden Cihazlar

Organlar, dokular ve hücreler de kendine özgü farklı frekanslar yayar ve hepsi birlikte organizmanın genel frekans spektrumunu belirler. Hasta ve sağlıklı organizmanın frekans spektrumları birbirinden farklıdır. Bilim adamları bu bilgiden yola çıkarak beyinden yayılan dalgaları bir barkod gi­bi okuyup rahatsızlıkları tesbit edecek cihazlar geliştirmeye çalışmışlardır. 1988’de akademisyen Svyatoslav Nesterov bir tetik sensör ve NLS tanı sis­temi olan ‘Metatron’u icad etmiştir.

Metatron (Non-lineer-System) sistemi beyin nöronlarının aktivitesini ve biyoelektrik üretimini artırır (Binöral aktivite). Hücrelerin elektroman­yetik dalgalarını ortaya çıktığı yerde alır, deşifre eder ve organın görüntü­sünü oluşturmak üzere bilgisayar ekranına taşır,- organlar ve hücrelerdeki kusurları ve patolojileri belirleyip düzeltir. Hastanın frekans spektrumunda saklanan ve frekans düzenini bozan yabancı frekansları (alerjenler, virüsler, bakteriler, parazitler, amalgam, mikoz v.s.) belirler. Tüm sistem ve organ­lardaki işlevsel bozuklukları tespit ederek vücut yağ oranı, kolestrol düze­yi, psikolojik karakter yapısı ve uyulması gereken program hakkında bilgi verir.

Daha da ileri gidilerek, General Operational Device (GOD=Tanrı) isimli, hayat boyu biriken kromozom bozukluklarını aramayı ve düzeltme­yi, bu şekilde bir ogranizmanın yaşlanma sürecini durdurmayı ve tersine çevirmeyi gerçekleştirdiği iddia edilen bir cihaz geliştirilmiştir. Çağdaş tıp makroseviyede tedavi edemediği hastalıkları, sibernetik tıpla elektromanyetik seviyede tedavi etmeye kalkışmaktadır.

İlginç bir not:

‘Metatron’ Kabalacı Kuantum tıp uzmanlarının, dilekleri gerçekleştiren ve ruhsal koruma sağlayan en önemli koruyucu meleklerinin ismidir. Metatron’un anlamı Tanrının desteği’dir.

General Operational Device’in kısaltması ise ‘Tanrı’ anlamına gelen GOD seklindedir.

Matris Rezonaîör

İnsan vücudunun harici radyasyona tepki verebilen bir elektromanyetik bilgi sistemi olmasından hareketle ‘matris rezonatör’ cihazları da geliştiril­miştir.

Özel tasarlanmış ‘matris rezonatör’ ile bir organizmanın elektromanye­tik alanını etkilemek mümkündür. Maksimum etkileşim için matrisin elek­tromanyetik alanının, organizmanın elektromanyetik alanı ile senkronize olması gerekir.

Matris sistemi binlerce insanın hücresel elektromanyetik dalgalan tara­narak tamamen sağlıklı olduğu düşünülen bir insanın elektromanyetik dal­gaları tespit edilerek tasarlanmıştır. Bu dalgalar değerlendirilerek tamamen sağlıklı olduğu kabul edilen bir bedenin holografik modeli oluşturulmuş ve matris rezonatör kristallerine yüklenmiştir.

Matris üreticilerine göre matrisin elektromanyetik alanı, herhangi bir insanın elektromanyetik alanını kişiye özgü olmaktan çıkarıp, matris mo­deline benzeterek iyileştirebilir, mükemmelleştirebilir, sonsuza kadar den­gede tutabilir. Bu, açıkça, matrisin organizmayı sonsuza kadar canlı tutabi­leceği iddiasıdır. (İblis, sunduğu elmayla, Hz. Adem’i (a.s.) ölümsüzlük tu­zağına düşürmüştür. Daha sonra ısırılmış elma ölümsüzlük tuzağının sem­bolü olmuştur. Örneğin i-phone ve onun sağlık servisi gibi…)

Üreticileri Matris rezonatöre ‘mükemmel holografik model’ yerine, her­hangi bir amaca uygun başka bir model yerleştirebilir ve elektromanyetik alanın stabilizesini bozarak organizmayı fiziksel ve/veya ruhsal yıkıma uğ­ratabilir. Ayrıca Hz. Adem’den (a.s.) günümüze, gelmiş geçmiş bütün in­sanların parmak izleri farklı olduğu gibi birbiriyle aynı olan iki insan da yoktur ve yaratılış kanunlarına göre olması da mümkün değildir. Dolayısıy­la her insanda ‘mükemmel’ kavramı ve ‘mükemmel insan’ modeli farklıdır. Matrisin amacı farklılığı ortadan kaldırarak, bütün insanları tek tip insan ve bütün zihinleri tek bir zihin haline getirmek, kısacası insanları tek merkez­den yönetilen tek tip kölelere dönüştürmektir.

Matris rezonatör üreticileri arasında en dikkat çeken kuruluş Aires Vak- fı’dır. Aires Vakfı tarafından, üzerine çok küçük kristallerle özel tasarlanmış matris rezonatör yerleştirilen farklı tıbbi ürünler üretilmektedir. Bu ürünler saç bandı, kolye, broş, küpe, bileklik, yüzük, kemer, dizlik, halhal, taban­lık ve akupunktur noktalarına yapıştırılan bantlar gibi günlük hayatta yer alan pek çok ürün dağıtımcılara ücretsiz verilmekte ve bütün dünyaya da­ğıtılmaktadır. Bunlarla, kullanıcının elektromanyetik alanını, Matrisin kris­talleri tarafından oluşturulan holografik modelin elektromanyetik alanına dönüştürmek amaçlanmaktadır.

Bugünkü takıların büyük çoğunluğunun Aires Vakfı dağıtımcıları tara­fından piyasaya sürüldüğü söylenebilir. Ürün, organizmayla temasa geçti­ği andan itibaren, süreç otomatik olarak, harici hiçbir enerjiye ihtiyaç duy­madan işlemeye devam eder. Bu durumu şu örnekle açıklamak mümkündür: Bir tohum toprağa ekildikten sonra gelişim süreci artık kendi kendine ger­çekleşir. Bu örnekte tohum, matris rezonatör, ürün ise organizmadır.

Aires Vakfının faaliyetleri, kendi ifadesiyle “ticaret için değil, belli bir amaca hizmet içiri’dir. Nanoteknoloji, biyoteknoloji, GDO tohum, tıbbi ilaç ve katkı maddelerinin üretimi bu gibi kuruluşların elinde olduğuna gö­re ‘matris tohumlarından fayda değil ancak yeni tuzaklar beklenebilir.

Sibernetik Tıpta Ses Terapisi

Biyolojik organizma, kendi kendini regüle edebilen ve % 60-70 su içe­ren spiral yapıda hiperklaster bir oluşumdur. Organizma sıvısı içinde klas- ter adı verilen, suyun karşılaştığı ve aldığı her tür enerjiye göre farklılaşan molekül kümeleri oluşur. Toplanan bütün bilgi, klasterlerde, bilgisayar ha­fızası gibi kalıcı olarak muhafaza edilir. Klasterler fraktal yapıya sahip ol­duğu için bu bilgi vücudun her zerresine ulaşır. Bütün zerreler arasında bil­gi alışverişi bu şekilde gerçekleşir.

Alçak sesle yapılan dua ve okunan Kuran, ağaçların ve kuşların zikri, eş ve aile sevgisi, güzel söz ve duygular gibi olumlu etkiler sonucu beyinden yayılan elektromanyetik dalgalar vücut sıvısında simetrik, 5-6 köşeli kristal şeklinde klasterler oluşturur.

Cep telefonu, televizyon, bilgisayar gibi cihazlar ve mikrodalga fırınlar­dan yayılan frekanslar, menfi duygu ve sözler gibi olumsuz etkenler de 408 klasterin molekülleri arasındaki bağlantıyı kopararak klasteri dağıtır. Pop, caz, rock müzik ve her türlü kaotik sesler ile yayılan dalgalar da benzer bir etki bırakır. Kaotik sesler su klasterlerini tahrip ederek hastalıklara,- kutsal kelimeler ve ahenkli sesler ise simetrik klasterler oluşturarak hastalıkların iyileşmesine sebep olur. Sibernetik tıp, bu prensibe dayanarak ses terapisi de uygulamaktadır. (“Binöral Aktivite” bölümüne bakınız).

Kuantum dokunuş, teta şifası, lucid rüyalar ve regresyon terapisi, özel bir cihaz kullanmadan yalnızca ses kaynağı ve çift kulaklıktan faydalanarak uygulanan kuantum terapisinin örneklerindendir. Türkiye’de çok popüler bir uygulama olan Teta şifası tekniği, özel tasarlanmış ses dalgalarıyla bey­ni Teta frekansına geçirerek,

  •  Bedenin içini görme,
  •  Gençlik ve canlılık kromozomlarını ve DNA’nın 12 iplikçiğini hare­kete geçirme,
  •  Koruyucu melekler, ruhsal rehberler ve fiziksel gerçekliğin ötesinde­ki düzlemlerle bağlantıya geçme,
  •  Geleceği görme ve değiştirme,
  • Kanser, yüksek tansiyon, obezite gibi fiziksel hastalıklarla ilgili DNA iplikçiklerini görme ve genleri yeniden programlama sağlayabilir.

Sanal Cennetler, Ölümsüz Faniler

Sibernetik Tıp, bedenin (hücrelerin) elektromanyetik alanını elektro­manyetik rezonatörler ile senkronize ederek enerji dengeleme ve yükselt­me, binöral teknikle bilinçaltını açma ve % 90) bilinçaltında saklanan bil­giyi haksız kullanarak, bilinçaltını programlama ile hastalıkları iyileştirme yolu aramaktadır. Dini ritüelleri cahilce yeniden tasarlayarak bilinci ve bi­linçaltını kontrol altına almaya çalışmaktadır. Evrensel akıldan bahseden Sibernetik tıp, evrenin Yaratıcısını, O’nun kanunlarını ve insan ruhunu tıp­kı Ortodoks tıp gibi gözardı etmektedir.

Hakikate ulaşmak isteyen birçok sufi, batini bilgiye nefis terbiyesi ve kalp tasfiyesi yoluyla erişiyordu. Mesela, Yunus Emre, 40 sene boyunca dergaha eğri olmayan odunları taşıdıktan sonra sırlara vakıf olmuştu. Ezoterik bilgiler yüzyıllar boyu, tapmaklarda ve tarikatlarda sır olarak saklan­mış ve ancak sembollerle anlatılmıştır. Çünkü çoğu insan bu hakikatleri an­layabilecek ve doğru kullanacak düzeyde değildir. Fakat sibernetik tıp uy­gulamaları, LSD gibi uyuşturucular ile de deneyimlenen bu halleri herkesin kısa sürede, kolayca elde edip kullanmasına imkan tanımakta, insanı, dün­yada cenneti yaşamayı arzulayan uyuşturucu kullanıcılarının yaşadığına benzer fiziksel ve ruhsal bir yıkıma götürmektedir.

Kuantum tıbbı yöntemleri şaşırtıcı, etkileyici, bütün problemleri çöze­cek kadar etkili ve vadettigi haller sebebiyle dini sistemlere çok yakın gö­rünebilir. Bilim adamları, din büyüklerinin keşiflerini bir dünya cenneti ta­sarlamak için kullanmaya çalışmaktadır. Ancak dünya cennet değildir, im­tihan yeridir.

Dünya hayatı için tasarlanan cennetin ve insanoğluna vadedilen ölüm­süzlüğün toplumsal delilik ve ruhsal kaosa yol açması kaçınılmazdır.

Kaynak: Aidin Salih Gerçek Tıp Kitabı Satın Almak İçin Tıklayın: https://www.ihvan.com.tr/sifali-bitki-kitaplari