Sevgiyle Büyüyen Nur Çocuk; Hz. Muhammed

By | 13 Ağustos 2015

sevgiyle-buyuyen-nur-cocuk-hz-muhammedSevgili Peygamberimiz, Miladi 571 yılında Mekke’de dünyaya geldi. Doğumundan bir kaç hafta önce sevgili babası Abdullah vefat etmişti. Bakımı ile dedesi Abdulmuttalib ve annesi Âmine ilgileniyorlardı. O’nu ilk emziren, sevgili annesi Hz. Âmine’ydi. Bir süre sonra da Süveybe Hanım O’nu emzirmeye başladı. Süveybe Hamm, amcası Hz. Hamza’yı da emzirdiğinden amca-yeğen aynı zamanda süt kardeşi de olmuşlardı.
O dönemde Mekke’de yaygın olan geleneklerden biri de yeni doğan çocukların bir süt anneye verilmesiydi. Gerekçe de şuydu: Mekke’nin ağır ve kuru havası ile suyu, bebeklerin sağlıklı büyümesine elverişli değildi ve yaylada yaşayanların dilleri, konuşmaları daha düzgündü. Onlara göre, çocuk yaylada hem sağlıklı büyüyecek, hem de dilini orijinal biçimde öğrenecekti.
Bu yüzden Peygamberimiz de Hz. Amine annemiz ile sevgili dedesi Abdulmuttalib tarafından Sa’d Oğullarından Halime’ye teslim edildi.
Peygamber Efendimizin süt dönemi tamamlandıktan sonra, sevgili annesinin de onayı ile birkaç yıl daha Hz. Halime’nin yanında kaldı. Toplam kaldığı süre dört veya beş yıldır. Varlığı rahmetti. Yüce Allah, O’nun orada bulunması nedeniyle Sa’d Oğulları yurduna, özellikle de kaldığı eve, rahmet ve merhamet hâzinesinden bol bol ikramda bulundu. Hz. Halime’nin evi şenlendi, otlağı yeşerdi, koyun ve keçilerinin sütüne bereket geldi.
Yayla halkı birden bire oluşan bu değişime şaşmışlardı tabii ki. “Halime ve Haris çifti obanın en yoksulu iken, birden ne oldu da bolluk ve bereket içinde yüzmeye başladılar” diyorlardı hayret ve merakla. Sonra da birbirlerine “Herhalde bu bolluğu, beraberinde Mekkeli o yetim çocuk getirdi” deyip, O’nu yetim diye almadıklarına için için yanıyorlardı. Hatta bir yıl, yaylada yaşanan şiddetli kıtlıktan etkilenmeyen tek ev, Hz. Halime’nin evi olmuştu. Buna şaşmamaları mümkün değildi elbette ve tek nedeninin Peygamber Efendimizin o evde bulunması olduğunu anlamışlardı artık.
Aslında Peygamber Efendimizin, Halime’nin evi için bolluk ve berekete vesile olacağı, daha Mekke’den ayrılıp yurtlarına dönerken yolda belli olmuştu. Önce, Sevgili Peygamberimizin bindiği, cılız oluşundan ve güçsüzlüğünden ötürü hep kervandan geride kalan binek hayvanı canlanmış, güç kazanmıştı; sonra da develerinin memeleri herkesi hayrette bırakacak şekilde birden sütle dolmuştu. Garipsenecek bir şey değildi bunlar aslında. Hz. Halime “Yetim’in sahibi Allah’tır” deyip Sevgili Peygamberimizi emzirmek ve bakmak üzere almıştı. Kainatın sahibi Yüce Allah da, geleceğin Peygamberi sevgili Muhammed’ini (sav), O’na (cc) güvenip alan Halime’ye ve ailesine rahmet hâzinesinden ikramda bulunuyordu. Der ki Halime: “Topraklarımız verimsizdi. Buna rağmen Muhammed’i alıp evime getirince, hayvanlarımız akşamları karınları tok ve memeleri süt dolu olarak gelirlerdi. Biz, kana kana süt içerken, komşularımız hayvanlarından neredeyse damla süt alamıyorlardı. ”
Sevgili Peygamberimizin sütanneye verilmesi, görünürde o dönemin bir geleneği ve adeti gereği olmuştu. Ancak bu dört-beş yıllık dönem, aynı zamanda Peygamber Efendimizin o yaşta ilahi bir terbiye ve eğitiminin de başladığı devredir. Mekke’nin sıkıcı havasından, kerpiç ve taş evlerinden uzakta, yaylada kainatla baş başa kaldığı ilk yıllar bu yıllardır. Geceleri yıldızlarla donatılmış gökyüzünü doya doya seyretme imkanı bulmuş; tabiatla iç içe bir beş yıl geçirmiştir. Belki de O’nun üstü açık ilk mektebi, Sa’doğulları yurdu ve yaylası olmuştur.