Sehiv Secdesini Gerektiren Durumlar Nelerdir?

By | 29 Nisan 2015

sehiv-secdesini-gerektiren-durumlar-nelerdirDaha önce geçtiği üzere namazın farzları (rükû ve secde gibi), vacipleri, (Fatiha ve ardından başka bir sûre veya ayetlerin okunması, tertibe riayet edilmesi gibi) ve sünnetleri (ka’delerde salavat okumak gibi) vardır. Namazın tam olabilmesi için bunların hepsine riayet etmek, namazla ilgili yapılması gerekenleri tam ve yerli yerinde yapmaya çalışmak ve iç tadili erkan diyeceğimiz huşu içinde namaz kılmaya özen göstermek gerekir. Bununla birlikte çeşitli sebeplerle bu şartlara riayet etmeyerek terk etme de söz konusu olabilir. Bu durumda ne yapılması gerektiği bilinmeli ve ona göre hareket edilmelidir.

Namazda terk edilmesi söz konusu olabilecek fiil ya farz ya vâcip ya da sünnettir. Bunlardan her birisinin terk edilmesinin hükümleri ayrı ayrıdır.

Şimdi bunların üzerinde duralım:

* Namazın farzlarından birinin tehiri veya vaciplerinden birinin terk edilmesi sehiv secdesini gerektirir. Herhangi bir namazda namaza
ait bir farzın kasden veya unutularak terk edilmesi, o namazın yeniden kılınmasını gerektirir. Böyle büyük bir noksanı gidermek için sehiv secdeleri yeterli değildir.

* Bir vacibin kasden terki veya geciktirilmesi bir günahtır. Bundan dolayı sehiv secdeleri gerekmez, böyle bir namazı iade etmek daha iyidir. Bir vacibin sehven terk edilmesi veya geciktirilmesi, sehiv secdelerini gerektirir. Bu şekilde o noksanlık düzeltilmiş olur. Bir sünnetin kasden veya sehven terk edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Fakat kasden terk edilmesi bir kusur olup sevab ve faziletten mahrum olmayı gerektirir.
Maliki ve Şafiî’lere göre sehiv secdeleri sünnettir. Ancak imam sehiv secdelerini yaparsa, cemaatın imama uyması vaciptir. İmam Şafiî’ye göre, sehiv secdeleri iki tarafa selâm vermeden önce yapılır.

* Namazın sünnetlerinden birinin veya birkaçının terk edilmesi durumunda bir şey yapılmaz. Bir sünnetin kasden veya sehven terk edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Fakat sünnetin kasden terk edilmesi bir kusur olup, sevab ve faziletten mahrum olmayı gerektirir.
* Bir namazın tam bir rüknünü, bir farzını öne almak veya sonraya bırakmak sehiv secdelerini gerektirir. Çünkü öne almak ve sonraya bırakmak, vacibi terk etmek demektir. Kıyamda “Sübhaneke”den sonra, henüz kıraat yapmadan rükûa varılıp ondan sonra hatırlanarak kıyama dönmekle farz olan kıraatin yerine getirilmesi gibi. Bu durumda önceki rükû geçerli olmaz. Kıraattan sonra yeni bir rükû yapılır. Eğer dönüp kıraat ve ondan sonra rükû yapılmazsa bu şekilde kılınacak namaz bozulmuş olur. Çünkü böyle bir rekatta rükû gibi tekrarlanmayan rükünler arasında sıraya riayet edilmesi farzdır.

* Namazın rekatlarından birindeki iki secdeden biri yanılarak terk edilip ondan sonraki rekatın veya ka’denin sonunda hatırlansa, bunun geciktirilmesinden dolayı namazı iade gerekmez, hemen o secde kaza edilir. Eğer son oturuşta iken hatırlansa, bu secde yapılır ve ondan sonra bu oturuş (ka’de) iade edilir daha sonra da sehiv secdeleri yapılır. Bu durumda son rekatta beş secde ile üç ka’de bulunmuş olur. Çünkü bir rekatta iki secde vardır. Böyle tekrarlanan bir rüknün kısmen sonraya bırakılması, farzı terk etmek sayılmadığından namazın iadesini gerektirmez.

* Bir rekattaki iki secdeden ikisi de yanılarak öne alınsa, önce iki secde ve ondan sonra rükü yapılmış olsa, bu durumda farz olan tertibe riayet etmek için tekrar rükû ve ondan sonra da secdelere gidilir. Bu tekrar ve iadelerden dolayı da namazın sonunda sehiv secdeleri yapılır.

* Herhangi bir namazın bir rüknünü tekrar etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Bir rekatta iki defa rükü veya üç defa secde yapmak gibi.
* Birinci ve ikinci rekatlarda Fatiha’nın tekrarlanarak okunması veya arka arkaya okunması veya rükû, secde ve teşehhüdde Kur’an okunması sehiv secdesini gerektirir.

* Bir vacibi yanılarak terk etmek, sehiv secdelerini gerektirir. Birinci oturuşu veya vitirde Kunut’u veya bayram namazlarında ziyade tekbirleri yahut birinci ve ikinci oturuşlarda Tahiyyat’ı okumayı terk etmek gibi. Vitir namazında rükûdan sonra Kunut duasının unutulduğu hatırlanmış olsa, artık onu okumak için geri kıyama dönülmez. Rükûdan sonra okunması da gerekmez. Çünkü yeri kaçırılmıştır. Rükû halinde hatırlandığı halde de okunması gerekmez. Bununla birlikte okunsun veya okunmasın, her iki halde de sehiv secdeleri gerekir. Kunut tekbirini unutmak, bir görüşe göre sehiv secdesi gerektirir, bir görüşe göre de gerektirmez.

* Bir vacibin yanılarak geciktirilmesi de sehiv secdesini gerektirir. Birinci veya üçüncü rekattan sonra biraz oturulması, dördüncü rekattan sonra beşinci rekat için ayağa kalkılması, sabah namazının ikinci rekatinden sonra üçüncü bir rekata ve akşam namazının üçüncü rekatından sonra dördüncü bir rekata kalkılması gibi…

Birinci oturuşta (ka’de’de) teşehhüd miktarından fazla oturulup üçüncü rekata kalkmanın geciktirilmesi de sehiv secdesini gerektirir.