Sahih Halvet

By | 23 Nisan 2015

sahih-halvet    Halvet, “başbaşa kalma/yalnız kalma” demektir. Sahih halvet ise “bazı hukukî neticeler doğuran yalnızlıktır, başbaşa kalma”dır. İslâm hukukunda bir terim olarak sahih halvet, “nikâhlı çiftin, kimsenin görmediği ve ansızın gelemeyeceği bir yerde yalnız, başbaşa kalmaları”dır. Bu durum, fiilen cinsî münasebet olmamasına rağmen, onun bazı neticelerini doğurmaktadır.
Yukarıdaki tarife göre sahih halvetin gerçekleşebilmesi için, çiftin cinsi münasebette bulunmasını engelleyecek tabii, hissi ve dinî bir engelin bulunmaması gerekir. Tabii engelden maksat, yanlarında üçüncü bir şahsın bulunmasıdır. Hissi engelden maksat hastalık, küçüklük gibi sıhhî ve bedenî engeldir. Dinî engelden maksat ise kadının hayızlı veya lohusa olması, oruçlu yahut ihramlı olmasıdır. Erkeğin iktidarsız veya hadım olması, sahih halvetin gerçekleşmesine mani değildir.
Ebu Hanife, sahih halveti cinsî münasebete eş tutmuş, mehir ve benzeri hususlarda ikisini aynı hükme tabi kılmıştır.
Sahih halvet şu neticeleri doğurur:
a. Nesebin sabit olmasını gerektirir,
b. İddet beklemeyi gerektirir,
c. Nafaka vermeyi gerektirir,
d. Mehirin kuvvet kazanmasını doğurur.
Sahih halvetin gerektirmediği şeyler:
a. Gusletmeyi gerektirmez.
b. Muhsan olmayı gerektirmez, yani, sahih halvet ile muhsan (evlilik geçirmiş) sayılmaz,
c. Kız anasıyla nikahlanıp cinsî münasebette bulunma, onun başka kocadan doğan kızını haram kılarken, sahih halvet bu sonucu doğurmaz,
d. Üç defa boşanmış olan kadının, -bir başka erkekle evlenip kocası onu boşamadıkça veya ölmedikçe- eski kocasıyla evlenmesini sahih halvet helâl kılmaz,
e. Ric’î olarak boşayan erkeğin ric’atım (geri dönmesini) gerektirmez,
f. Mirasçı olmayı gerektirmez.