Riyâ Ne Demektir?

By | 18 Mayıs 2015

riya-ne-demektirKelime olarak gösteriş, alayiş, samimiyetsizlik, iki yüzlülük, mürailik gibi anlamlara gelir. Görmek anlamına gelen ru’yet masdarından gelmektedir. Yani görsünler diye bir davranış içine girmektir. Bir kavram olarak, Allah’tan başka bir varlık için, başta ibadet olmak üzere, yapmacık bir şey işlemek, bununla halkın övgüsünü kazanma ve onlar tarafından sevilmeyi arzulamak ve Allah’a yaklaşma niyeti dışında herhangi bir gaye gütmek anlamına gelir. Riyada, fiil niyetle uygunluk arz etmez. O halde şöyle de denebilir: İcra edilen fiil ve davranışın insanın öz niyetine kısmen veya tamamen ters düşmesi, yani niyetinin aksini yapması ve bundan bir sonuç beklemesi riyadır. Zıddı ise ihlâstır.
Riyada iki başlı bir yalan vardır. Riyakâr, Allah için yaptığını söylediği fiili kullar için yaparak bir yalan, Allah’tan beklediğini iddia ettiği karşılığı kullardan bekleyerek bir başka yalan içine girmiş olur. Bu tam bir kişilik çöküntüsüdür.

Riyanın hem nifak hem de şirkle yakın ilişkisi bulunmaktadır. Hem Kur’ân hem de sünnet riyanın en çok sergilendiği ibadetlerin başında namazı ve sadakayı zikrederler. Anlaşılan, dinin direği olan namazın ihlâsla kılınması büyük önem arz etmektedir. Aksi bir durum ise dini yıkıma götürebilir.
Riyâ konusuyla ilgili, Muhasibî’nin meşhur eseri er-Riaye’den bir pasaj almak istiyoruz:

“Riyâ kulun, ibadetiyle Allah’tan başkasını kastetmesidir. Bunun delili Allah’ın şu ayetidir: “Kim (yalnız) dünya hayâtını ve onun süsünü istemekte ise, onların işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları da boşa gitmiştir, halen yapmakta oldukları şeyler zaten batıldır.” (Hud, 11/15-16) Bunların “müraîler” olduğu söylenmiştir: Başka bir ayette: “Kötülükleri tuzak yapanlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır. Ve onların tuzağı bozulur.” (Fatır, 35/10) deniliyor. Bunların da riyakârlar olduğu söylenmiştir. Diğer bir ayette ise: “Biz size Allah rızâsı için yemek yediriyoruz, dolayısıyla sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.” (İnsan, 76/9) buyuruluyor. Yüce Mevlâ ameliyle dünyayı ve dünya süsünü isteyenin amelinin bu olduğunu bildirmektedir. Bu konuda birçok ayet vardır.

Hadis-i şeriflere gelince

î. “Melekler bir kulun amelini Allah’a yükseltince onlara, ‘Benim bu kulum ameliyle beni kastetmemiştir. Ameliyle Cehenneme atın!’ buyurur.” Burada da dünya ve süsünün arzusu vardır. Bu sadece bu işin ehli olanların yanında geçerlidir.
2. “Kurtuluş nendedir?” sorusuna Efendimizin (Sallallahu aleyhi ve selem) cevabı, “Kulun Allah’a ibadetiyle insanları arzulamamasıdır.” şeklindedir.
3. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kim ameliyle riyâ ve gösteriş yaparsa, Allah da o kişiye ona göre muamelede bulunur.”
4. Hz. Ebu Hureyre’den rivayet edilen ve üç kişiyi anlatan hadîs-i şerif: Biri Allah yolunda savaşmış, biri malla sadaka vermiş diğeri de Allah’ın kitabını çokça okumuştur. Allah onlara: “Siz yalan söylüyorsunuz. Siz, ‘Falan iyi savaşçıdır falan çok cömerttir, falan da âlimdir.’ desinler diye yapıyordunuz.” der. Peygamber Efendimizin “Bunlar ateşe girecek ilk üç kişidir.” dediği de rivayet edilmiştir.
5. Bir kudsî hadîste de şöyle buyruluyor: “Kulların amellerini boşa çıkaran riyâ, Allah’ın ibadetiyle insanların arzulandığı riyâdır”.
Amellerinde doğru ve ihlâslı olanların kalbini ise şöyle anlatıyor: “Biz size Allah rızâsı için yemek yediriyoruz. Dolasıyla, sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür beklemiyoruz” (İnsan, 76/9)
Neticede riyânın, amelimizle, Allah’ın dışında birilerini hoş etmemiz veya Allah’ın ibadetiyle yaratıkları kastetmememiz olduğu ortaya çıkmaktadır.
Riyâ bir meyil ve arzudur. Biri ağır biri de hafif olmak üzere ikiye ayrılır, ama ikisi de riyadır.