Receb Ayında Oruç Tutmak

By | 18 Temmuz 2015

receb-ayinda-oruc-tutmak    Abdullah b. Mes’ud (r.a) anlatıyor:
“Allah Resulü (s.a.v.)’nün yanında oturuyorduk. O güne kadar mislini görmediğimiz yakışıklı bir adam geldi ve Peygamber (s.a.v.)’e selam verdi. Onun dilini bilmiyorduk. Allah Resulü (s.a.v.), onun diliyle selamını aldı. Sonra ona sordu: “Nerelisin ve niçin geldin?”

“Ben İsa (a.s.)’ın kavmindenim. Hazreti Mer-yem’e ve İsa Aleyhisselam’a hizmet ettim, O’nun yanında Tevrat okudum.”
Efendimiz (a.s.) sordu:
“Seni bu kadar uzun yaşatan nedir? Zira benimle İsa kardeşim arasında; tam altı yüz sene vardır.”
0 adam cevap verdi:
“Ben Allah tarafından gönderilen semavi kitaplarda, senin şan ve şerefini gördüm, ümmetinin üstünlüğüne şahit oldum. Bu yüzden, sana ve ümmetine erişmem için, Allah’a niyaz ettim. İsa Aleyhisselam gönderilince ona da beni, sana ve ümmetine eriştirmesi için duada bulunmasını rica ettim. Tabii ki Allah kalbimden geçenleri bilmiştir.”
Daha sonra o adam, Peygamber (s.a.v.)’e acayip şeyler anlatmaya başladı. Şöyle anlattı:
“Ey Allah’ın Nebisi, bir gün İsa (a.s.) ile birlikte yürüyordum. Bir ara büyük bir dağa vardık. Dağ, içindeki cevherlerden yükselen nur ile apaydınlık olmuştu. İsa (a.s.):
“Allah’ım, bana öyle kuvvet ver ki, şu dağa tırmanayım, içindekileri rahatlıkla görebileyim.” diye niyazda bulundu. Bu dua ağzından çıkar çıkmaz, kendimizi dağın tepesinde buluverdik.

Sonra İsa (a.s.), dağın kendisi ile konuşması için, Allah’a dua etti. Allahü Teala da dağa bir dil ihsan etti ve dağ konuşmaya başladı:

“Ey Allah’ın ruhu, benden ne istiyorsun?”
İsa (a.s.):
“Bana bazı haberler vermeni senden istiyorum.” dedi. Dağ şöyle cevap verdi:
“İçimde, Hazreti Muhammed (s.a.v.)’i ve ümmetini pek seven Musa (a.s.)’ın kavminden bir adam bulunmaktadır. İşte onun yüzü suyu hürmetine ben bu şerefe nail oldum.”
Bunun üzerine İsa Aleyhisselam şöyle dua etti:
“Ya Rabbi! Bu adamı, şu dağın içinden bir çıkar da göreyim ve onunla konuşayım.”
Bu dua üzerine dağ hemen ayrıldı, içinden pek yakışıklı bir ihtiyar çıkıverdi. İsa (a.s.) ona sordu:
“Sen hangi kavimdensin? Bu kadar yaşamanın sırrı nedir?”
“Ben Musa (a.s.)’ın kavmindenim. Muhammed (s.a.v.)ile kavminin ne zaman adı geçmişse, Allah’a, onlarla beni buluşturması için duada bulundum. Şöyle dedim:
“Ya Rabbi, Muhammed (s.a.v.) ile aramda çok uzun zaman var. Ne olur beni bu dağa göm de, O’na kavuşuncaya kadar bu dağda yaşayayım.”
Bunun üzerine İsa Aleyhisselam sordu:
“Bu dağda kaç yıldır Allah’a İbadet ediyorsun ?”
“Altı yüz senedir ibadet ediyorum.”
İsa (a.s.) şöyle demekten kendini alamadı:
“Ya Rabbi! Yeryüzünde bu adamdan daha değerli bir adam yoktur.”
Allah Azze ve Celle ona hitaben şöyle buyurdu:
“Ey İsa! Muhammed ümmetinden herhangi bir adam, Receb ayında bir gün oruç tutarsa, Benim katımda bundan daha değerli olur.”
Sevban (r.a.)’dan rivayet edilen bir hadiste şöyle geçiyor:
“Resulüllah (s.a.v.) ile yürüyorduk. Bir kabristana uğradık. Orada Allah Resulü (a.s.) biraz durdu ve şiddetli bir şekilde ağlayıp bana dönerek şöyle dedi:
“Ey Sevban! Burada yatanlar azap görmekte idiler. Allah’a dua ettim de, onların azaplarını hafifletti. Ey Sevban! Eğer bunlar Receb ayında bir gün oruç tutsalar ve onun bir gecesini ihya etselerdi, kabirlerinde azap görmeyeceklerdi.”
“Ey Allah’ın Resulü! Bir gün oruç ve bir gecenin ihya edilmesi ile mi onlardan bu kabir azabı önlenecekti?”
İ)ç J4.y Car
“Evet ey Sevban! Beni Hak Peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, kadın erkek herhangi bir müslüman, Receb ayında bir gün oruç tutar veya bir gecesini ihya eder, sırf bunu Allah rızası için yaparsa, Allah ona gündüzü oruçlu, gecesi kıyamlı geçen bir senelik ibadet sevabı ihsan eder.”
Kim Receb ayında yedi gün oruç tutarsa, ona cehennemin kapıları kapanır. O ayda on gün oruç tutan kimseye Allah (c.c.) her istediğini verir. Cennette öyle bir köşk vardır ki, dünya buna nispetle kuş yuvası gibidir. İşte o köşke, ancak Receb ayında oruç tutanlar girebilir.
Receb ayının ilk günü ile ilk cuma gecesinin duası kabule müstecabdır. Onun için, o gün ve gecede duadan uzak durmamalıdır.
Ebu Hüreyre (r.a.)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Kim Receb ayının yirmiyedinci gününde oruç tutarsa, altmış ay oruç tutmuş gibi ecir alır. Cebrail (a.s.)’ın, bana vahiy getirdiği ilk gece, o gecedir.”
Bir başka hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdular:
“Dikkat edin, Receb ayı Allah’ın en değerli bir ayıdır. Kim o aydan bir günü, inanarak ve karşılığını ancak Allah’tan bekleyerek oruç tutarsa, Allah’ın en büyük rızasına hak kazanır. İki gün oruç tutarsa, gök ve yer ehlinden hiç kimse, onun Allah katındaki keramet ve sevabını anlatamaz. Üç gün oruç tutarsa, Allah onunla cehennem arasında yetmiş senede aşılabilen bir mesafeyi engel yapar. Dört gün oruç tutarsa, nice bela ve hastalıklardan kurtulur.”
Ashaptan birisi Cenabı Peygamber (s.a.v.)’den şefaat istedi. Cenabı Peygamber (s.a.v.), ona:
“Böyle tembelce şefaat isteyeceğinize, Receb ayında oruç tutunuz.” buyurdu.
“Nasıl tutalım, ey Allah’ın Resulü?”
“Şayet Receb ayında beş gün, Şa’ban ayında on gün oruç tutarsanız, Ramazan-ı Şerif’in ortasına geldiğiniz vakit, Allahü Teala üzerinizde hiçbir günah bırakmaz.”
Yine şöyle buyurdular:
“Receb, kutsal aylardandır. Receb’in günleri, altıncı semanın kapılarında yazılıdır. Kişi ondan bir gün oruç tuttuğu, orucunu Allah korkusuyla yoğurduğu takdirde, hem kapı, hem de gün ona şöyle derler:
“Ya Rabbi, bu kulunu bağışla. Şayet kişi, orucunu takva ile yoğurmazsa, onun için istiğfar etmezler.”
Bu babta ince bir nokta vardır ki, bu, mü’min için bir müjde mahiyetindedir. Bilindiği gibi Allah (c.c.), zinanın isbat edilebilmesi için dört şahit gerektiğini bildirmiştir. Aksi halde bu kişiye recm ve kamçı tahakkuk etmez. Şahitlerin üç kişi olması durumunda, yine bunların şahadeti kabul olmaz, dolayısıyla ceza tahakkuk etmez. Buna göre, eğer üç kutsal ay, kişi hakkında fısk ile tanıklık eder, yalnız Receb ayı etmezse, diğer üç ayın şehadeti kabul edilmez. Nitekim şöyle denilmiştir:

“Receb ayı geçtikten sonra, bu ay semaya çıkar. Allah (c.c.) ona sorar:
“Ey Receb, seni seven kullarımın durumu nedir?”
Receb ayı susar. Nihayet Allah (c.c.) aynı soruyu üçüncü kez sorduğunda, şu cevabı verir:
“İlahi, Sen Settar’sın. Bütün yaratıklarına, birbirlerinin ayıp ve kusurlarını örtmelerini emrettin. Üstelik Sen’in Resulün bile bana -sağır- demiştir. Ben sağırım, duymam. Onların itaatlarını duydum, fakat kusur ve masiyetlerini duymadım.”
Onun için, iman üzere ölüp, ölüm halinde rahat etmek ve şeytandan kurtulmak istersen, bu ayın bütün gün ve gecelerine hürmet et. Yaptığın günahlarına karşı pişmanlık duy, tevbe et. Bu mukaddes ayda, her türlü fenalıklardan vazgeç, bu ayda mahlukatın yaratıcısını zikrediniz ki, selamet ve refaha kavuşasınız.
Nice insanlar vardır ki, Receb’e erişip de Şa’ban’a erişememiş, Şa’ban’a erişip de Ramazan ayına erişememiştir. Ömrünü beyhude geçirenler, kazançlı günlerini yitirmiş sayılırlar. Kim ekin ekme günlerini yitirirse, harman günlerini de yitirmiş olur. Gençliğin kıymetini ancak yaşlılar bilir. Sağlığın kıymetini hastalar, zenginliğin kıymetini fakirler bilir. Hayatın kadrini ise ancak ölüler bilir. Onun için, Receb ayının kıymetini biliniz. Onu ibadet, çok ağlama ve yapılan kötülüklere tevbe etmekle geçiriniz. Aksi halde son pişmanlık fayda vermez.