Peygamberlere Duyulan İhtiyaç

By | 13 Nisan 2015

peygamberlere-duyulan-ihtiyacİnsan potansiyel değerleri ve donanımı itibarıyla varlıklar hiyerarşisinde en üst zirvededir. Ancak, o, bu potansiyeliyle birlikte mahiyetindeki kin, nefret, haset ve baş kaldırma gibi özellikleriyle de dibe vurmaya müsait bir varlıktır. İşte yarattığı insanın bu yönünü en iyi bilen yüce Allah, hikmetinin, lütuf ve merhametinin bir sonucu olarak insanlara peygamberler göndermiştir.

Kâinat içinde hiçbir varlık gayesiz ve vazifesiz yaratılmamış ve hiçbir canlı da rehbersiz bırakılmamıştır. Karıncayı meliksiz, arıyı beysiz, balıkları ve kuşları rehbersiz bırakmayan Allah (c.c.), insanları da peygambersiz bırakmamıştır.

Her bir peygamber, tarih boyunca insan fıtratına yerleştirilen kabiliyetleri inkişaf ettirip geliştiren ve onları yaratılış gayelerine yönlendiren birer görevli olarak büyük gayret sarf etmiştir. Onlar olmasaydı, yaratılış ağacının en mükemmel meyvesi olan insan, çürümeye mahkûm, anlamsız bir varlık olurdu.

Ve yine peygamberler, cemiyet halinde yaşamaya mecbur olan insanların, aralarındaki muamele ve münasebetleri tanzim eden ve onlan hak ve adalet temelleri üzerine oturtan yetkin insanlar olarak insanlığa hizmet etmişlerdir. Keza, eşya ve olayların sırlarını insanlara öğreterek onlara insan-kâinat-Allah münasebetlerini izah eden ilk muallimler de yine peygamberlerdir.

Diğer taraftan, peygamberler, manevî sahada, dünya ve âhiret saadetine ulaşmada yanıltmayan rehberler oldukları gibi maddî sahalarda da üstatlık yapan, çağları aşacak şekilde çığırlar açan, vesile oldukları mucizeler ile medeniyetlerin ve uygarlıkların kurulmasına, ilimlerin gelişmesine zemin hazırlayan rehberler olarak da önemli fonksiyonlar icra etmişlerdir.
İnsanların peygamberlere ihtiyaç duymalarının sebeplerini özetle şöyle ifade edebiliriz.

İnsanlar, akıllarıyla varlıkta cereyan eden hâdiselere bakıp Allah’ı bulabilseler bile, yaratılışlarındaki gaye ve hikmeti, nereden gelip nereye gittiklerini ve yaratıcılarına nasıl teveccüh edeceklerini (ibadetlerinin keyfiyetlerini) peygambersiz bilemezler. İşte yüce Allah insanların bu ihtiyacını gidermek için, peygamberler göndermiştir.

Peygamberler olmasaydı, insanlar, geçici arzu ve isteklerinin baskısı altında doğru olan ile nefislerine hoş gelen zararlı şeyi birbirine karıştıracaklar ve isabetli karar veremeyeceklerdi.

İnsanların, belli işlerde sorumlu ve yükümlü tutulabilmesi ve bundan ötürü onlara sevap ve ceza verilebilmesi için de, peygamberlere ihtiyaç vardır. Ancak bu şekilde, ölüm sonrası hayatta insanların ‘bilmiyorduk’ diye Allah’a karşı mazeret ileri sürmelerinin önüne geçilmiş olur. Kur’ân bu hususa bir ayetinde şöyle temas eder:

“Biz müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdik ki, artık peygamberlerden sonra insanların, Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın..” (Nisa, 4/165.)

Netice olarak diyebiliriz ki, peygamberler, şu sınırlı dünyamızın maddî kalıplarından görünmez âlemlere pencereler açan, sınır ötesi dünyaların varlığını haber veren ve yaşadığımız dünyanın anlamını, bizzat onu Yaratan ın emirleri istikametinde bildiren fevkalade donanımlı insanlardır. Onların bize ulaşmasına vasıta oldukları vahiy nuru ruhumuza sızmadıkça, diğer bir ifadeyle, ruhumuz o nur ile aydınlanmadıkça düşünen ve gerçekleri arayan aklımızın bütün gayretlerinin, bir körebe oyunundan farkı olmayacaktır.