Peygamber Efendimizin Dünyaya Gelişi

By | 8 Mayıs 2014

Peygamber Efendimizin dünyaya gelişi

Peygamber Efendimizin dünyaya gelişi sırasında mübârek ellerini toprak üzerine koyarak ve mübârek başını yüksek semâya doğru kal­dırarak dünyayı teşrif etti ki, başını yukarı doğru kaldırmasıyla kendi yüceliğine ve efen­diliğine îmâda bulunmuş oldu.

Ayrıca kendi kadrinin şâir tüm mahlûkattan yüce olduğuna ve mizâcı da, ahlâkı da güzel olan gerçek sevgilinin ancak kendisi ol­duğuna işaret buyurdu.

Peygamber Efendimizin dünyaya gelişinin Şerh ve izahı şu şekildedir;

“Şifâ-i Şerif”, “’Ikdü’d-dürer” ve “Medâricu’s-su’ûd”gibi eserlerde Muhammed ibni Ömer el-Eslemî, İbni Sa’d, Kâz-ı Iyâz, Kâzı Cemâlüddîn ibni Ebi’d-Dem (Radıyallâhu Anhüm)dan rivâyet edildiğine göre;

Rasulüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) evvela Abdurrahmân ibni ‘Avf’ın annesi Şifa Ebe’nin (Radıyallâhu Anhümâ) ellerine düştü.

Ebesi o sırada:

“Rabbin sana rahmet etsin” diye dua eden birinin sesini kulaklarıyla işitti.

Şam’daki köşkleri görecek derecede doğuy­la batı arasını aydınlatan nûru gözleriyle gördü.

Dâvud İbni Ebî Hind (Radıyallâhu Aıılâdm nakledildiğine göre; annesi Rasulüllâh (Sallâl­lâhu Aleyhi ve Sellem)i doğurduğunda bütün (düzler ve) tepeler aydınlandı.

Peygamber Efendimizin dünyaya gelişiyle O doğar doğmaz elleriyle yere dayanarak dizlerinin üzerine çöktü, bir yandan semâya doğ­ru bakıyor ve yüce ciheti gösteriyordu.

Sonra yerden bir parça toprak alarak secde­ye kapandı.

O sırada doğduğu evi bir nur kapladı.

Yıldızlar yere düşecekmiş gibi çok yanaştı.

Annesi bu konuyu şöyle anlatmıştır:

“Rasulüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i dede­sinden önce kimse görmesin diye (Kureyş’in gece doğan çocuklara uyguladıkları âdet üzere) onun üzerine büyük bir tencere kapattım.

Fakat tencere onun üzerinde durmayıp bir­den iki parçaya ayrılınca onun, parmağından süt emdiğini gördüm.

O sırada birinin bana:

‘Ey Amine müjdelen! Muhakkak ki sen bu ümmetin efendisini dünyaya getirdin’ dediğini İşittim.” (Nu’mân el-Âlûsî, Ğâliyetii’l-mevâ’iz, sh:684; Takiyyüddîn el-Makrîzî, İmtâ’u’l-esmâ’, 4/55-56; Beyhakî, ed-Delâil, 1/113; Muhammed el-Binterıî, Medâricu’s-su’ûd ile’ktisâi’l-bürûd, sh: 19-20; Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis, 2/74)