Osmanlı Dünyasında Kıyafet Reformları

By | 29 Nisan 2015

osmanli-dunyasinda-kiyafet-reformlari      Osmanlı devletinde kılık kıyafet konusunda zaman zaman bir kısım reformlar yapılmak istendi. Lale devrinde, kadınlar, renkli ve ayrıntılı giysilerle çeşitli eğlencelere katılmaya başladılar. Başlarına fes üstüne yaşmak tutturan kadınlar, üstlerine de vücut hatlarını belli eden renkli feraceler giyerlerdi. Durumdan memnun olmayan İslâmî duyarlılık sahibi kesimin isteği ve ulema aracılığıyla yapılan baskı üzerine dar feracelere yasaklama getirildi, dış elbiselerin daha bol olması zorunlu kılındı. Gösteriş konusu olan diğer giyim ve süslenme unsurlarına da sınır kondu. 1725 yılında kadınların, gösteriş için büyük, süslü ve dikkat çekici özelliklere sahip başörtüsü takmaları yasaklandı.
III. Selim ve II. Mahmud döneminde devam eden Batılılaşma çabalarında, kılık-kıyafet konusu da ele alındı. Birçok yenilikler yanında Sultan II. Mahmud, başlık ve kıyafet devrimi de yaptı. Sarık sarmayı yasakladı. Tebaasının kıyafetlerini ve sakallarını Batı tarzına göre düzenlemeye gayret gösterdi. Kendisi de Avrupa ölçülerine uygun giyindi. Devlet hizmetinde çalışanların kullandıkları serpuş yerine, resmî bir kıyafet olarak fes getirildi, yerleşmesi için de oldukça sert tedbirler alındı. Zamanla fes, Osmanlı başlığı haline geldi.
Kırım Savaşı sırasında Ingiliz ve Transız askerlerine refakat etmekte olan kadınların İstanbul’a gelmeleriyle, İstanbullu kadınların giyimlerinde yeni şekiller ortaya çıktı. 1. Meşrutiyet yıllarında kadın kıyafetinde karışıklık baş gösterdi. Kadınlar dışarıda rahat rahat hareket ediyorlardı. Kentli kadınlar arasında İslâmî tesettür göstermelik bir şey olmaya yüz tutmuştu. Dış giysi olan ferace, tesettürden ziyade süslenmek için giyilen bir elbise konumundaydı.
Çarşaf modelleri çeşitli değişikliklere uğradı. Önceleri pelerinli ve oldukça bol dikilen çarşaflar gitgide daraldı, pelerin ve etekleri kısaldı. Avrupa modasının kendisini birçok alanda hissettirmeye başlamasıyla kadınlar dış giyimlerinde Avrupa tarzı kıyafetlere yöneldiler. Avrupa modasına ayak uydurmaya çalışan saray kadınları Paris ve Viyana’dan ısmarladıkları dekolte giysileri giyiyorlardı.
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, tesettürü reddeden Batıcı basının tirajı arttı. Kadının örtünmesi ve sosyal yaşamdaki yeri konusunda İslamcılarla Batıcılar arasındaki tartışmalar alevlendi. Sokaklarda tesettüre riâyet etmeyen, süslü-püslü giyinen kadınların sayısında artış görüldü.
Meşrutiyet, kadınların dış giyiminde geniş çaplı değişmelere yol açtı. Bazı şehir kadınları İslâm, Avrupa ve Rus kadın kıyafetlerinin karışımı bir sokak kıyafeti geliştiriyordu. Avrupalı kadın kıyafetlerinde görülen yandan düğmeli botlar, eldivenler ortaya çıktı. Bütün bunlara rağmen, sıradan halkın hanımları birçok yerde kalın siyah çarşaflar içindeydi.
II. Meşıutiyet’ten sonra ilk kez siyasî düşünce akımları net bir şekilde ortaya çıktı. Birçok meselenin yanında Osmanlı kadınının sosyal konumu ve tesettürü de tartışıldı. Batıcılarla İslamcıların tesettür konusundaki tartışmaları ciddi boyutlar kazandı.
Sayıları giderek artmakta olan kadın dernekleri de kadın giyimini sürekli gündemde tutuyordu. 1923’te kurulan Kadın Haklarını Savunma Derneği, hedefleri arasında şunları sıralıyordu:
“Kadın kıyafetlerini düzeltmek, kadınları iş hayatına sokarak kadınlıktaki sefaleti hafifletmek, kadınları toplum hayatına alıştırarak bizi mahveden çirkin gelenekleri yıkmak, kadın hürriyetlerini geri almak, özel okullar açarak, gazete broşür yayınlayarak, konferanslar vererek kadınların kültürünü artırmak ve onları aydınlatmak.”
I. Dünya Savaşında erkeklerin cepheye sevk edilmeleri, onlardan boşalan postahane, telgrafhane, hastahane gibi yerlerdeki memuriyetlere kadınların alınmasına neden oldu.
1917’den itibaren çarşaflar iyice daraldı, etekler de kısaldı. Kadınlar değişik giysilerle sokağa çıkmaktan çekinmez oldular. 1920’de Kadıköy tiyatrosunda ilk defa sahneye, Jale rolündeki Afife isimli müslüman bir kadın çıktı.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul’u işgal eden İngiliz, Fransız ve İtalyan kuvvetlerine mensup subaylara refakat ederek İstanbul’a gelen Avrupalı kadınlar, İstanbullu kadınların giyimindeki Avrupalılaşma sürecini hızlandırdılar. Mütareke yıllarında, Avrupa köKenli kıyafetler yerleşmeye başladı. Seçkin çevreye mensup kadınlar arasında sor; moda tayyörler, roplar, tuvaletler, mantolar ve kesik saç revaç bulmuştu.
Millî Mücadele yıllarında müslüman Anadolu kadınları için dindarlığın, namus ve iffetin sembolü olan örtü, Anadolu’nun birçok bölgesinde düşman askerlerinin kasıtlı ve çirkin saldırılarına hedef olmuştu. Maraş’ın işgali sırasında olduğu gibi, üzüntü verici olaylar yaşandı.