Orucun Müstehapları

By | 4 Haziran 2015

orucun-mustehaplariOrucun belli başlı edebleri şunlardır:

* Sahura kalkmak. Allah Resûlü (aleyhi ekmelüttehaya) bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Sahura kalkın, çünkü sahura kalkmada/sahurda yemek yemede bereket vardır.” Peygamber Efendimiz, diğer bir hadîs-i şerifte ise şöyle buyurmuştur: “Sahur yemeği ile gündüz tutacağınız oruca; öyle uykusuyla da (kaylûle) teheccüt namazına kuvvet kazanın.” Sahur yemeği oruç için insana kuvvet verir. Böylece oruç tutmak daha kolay hâle gelir.

* Sahuru geç yemek, iftarı ise vakti girince hemen yapmak, yani, güneş batar batmaz hemen orucu açmak. Hadîs-i şerîf’te, “İnsanlar iftar etmeyi acele yaptıkları ve sahuru da geciktirdikleri müddetçe daima hayır ile yaşarlar.” buyrulmuştur. Bir hadîs-i kudsîde de, “Kullarımın en sevimlisi, iftar yapmakta son derece acele davranandır.” buyurulmaktadır. Resûlüllah Efendimiz iftar etmedikçe akşam namazını kılmazlardı. Önce bir-iki hurma tanesi yiyerek, eğer hurma yoksa birkaç yudum su içerek iftar ederler, sonra namaz kılarlar, asıl yemeği de namazı kıldıktan sonra yerlerdi. Sahurun ne zamana kadar geciktirilebileceği hakkında Zeyd bin Sâbit’ten gelen şu rivayet, bize bir ölçü vermektedir: “Biz Resûlüllah ile beraber sahur yemeği yedik. Sonra sabah namazının kıldık. (Enes sordu): “Sahur ile sabah namazı arasında ne kadar zaman vardı?” “50 âyet okuyacak kadar.”

Bu süre, takriben 15-20dakika eder. Bâzıları el-Hâkka, diğer bâzıları da Mürselât sûresini misâl verirler. Hâkka sûresi 52, Mürselât sûresi ise 50 âyettir.

Bu rivayet muktezasınca, âlimler, ihtiyaten yeme-içmenin imsak vaktinden 15-20 dakika önce bırakılması gerektiğine hükmetmişlerdir.

* İftarı açarken şu duâyı yapmalıdır: “Allahümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve alâ rizkıke eftartü.” Meâli: “Ey Allah’ım, sırf Senin rızan için oruç tuttum. Sana îman ettim. Sana dayanıp güvendim, tevekkül ettim. Ve verdiğin rızıkla da orucumu açtım.”

* İftarı hurma gibi tatlı bir yiyecekle, yoksa su ile açmak.

* Orucun mühim bir âdâbı da, mide gibi, bütün duygulara da bir nevi oruç tutturmaktır. İnsanda mideden başka, göz, kulak, kalb, hayâl, fikir gibi pek çok duygu ve cihazlar vardır. İnsan oruçlu iken, bütün bu duygularını mâlâyânilikten ve haramlardan çekerek, her birini kendine mahsus ubudiyet ve kulluk vazifesine sevk etmelidir. Meselâ, dilini yalandan, gıybetten, galiz ve çirkin sözlerden uzak tutmak ve onu Kur’ân tilâveti, zikir, teşbih, salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek.

Gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur’ân dinlemeye sarfetmek. İşte bunlar gibi sair duygu ve cihazlara da bir nevi oruç tutturmak mümkündür. Oruçtan beklenen kemal ve fazilet de ancak bu şekilde tahakkuk eder. Resûlüllah Efendimiz bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Kim ki yalan söylemeyi ve yalanla amel etmeyi bırakmazsa, Cenâb-ı Hak o kimsenin yeme ve içmeyi terk etmesine hiç kıymet vermez, iltifat etmez.” Diğer bir hadîs-i şerifte ise şöyle buyrulur: “Beş şey orucu bozar (yani sevabını ve faziletini giderir): Yalan konuşmak, gıybet etmek, kovuculuk (arada lâf götürüp getirme), yalan yere yemîn etmek ve harama şehvetle bakmak.” Görüldüğü gibi hadîs-i şeriflerde, Allah katında makbûl bir oruç için, mide gibi sair âzalara da oruç tutturulması lüzumu üzerinde durulmaktadır. İbn-i Hacer, “Tam ve kâmil olan oruç; bütün günahlardan ve Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak durmaktır.” der.

* İftar ve sahurda aşırı derecede yememek, mideyi tıka-basa doldurmamak da orucun edeblerindendir. Çünkü oruçtan bir maksad da, beden ve ruhumuza dinlenme, rahatlama, vücut fabrikamıza baştan sona yıllık bir temizlik ve bakım fırsatı vermektir. Akşama kadar yemeyip de ezanı duyar duymaz bütün hız ve hışmıyla sofraya kapanmak, sofrada tıka-basa yemek, edebe aykırıdır. Hattâ beden sağlığı açısından da zararlıdır. Çünkü sindirim organlarımız, bu hücum ve baskın karşısında son derece zorlanır, ıztıraba düşer. Şu halde sahurda ve iftarda, yangından mal kaçırır gibi sofradakileri mideye doldurmaya çalışmamalıdır. Az ve öz yiyerek, oruçlu olmanın hikmet ve gayesine uygun hareket etmelidir.

* Oruç ayı olan mübarek Ramazan ayında, bütün mü’minler, daha çok ibâdet etmeli, verdiği sonsuz nimetler sebebiyle bütün ruhuyla Allah’a şükretmeli, daha çok iyilik ve ihsanlarda bulunmalıdır. Bu ayda Kur’ân okumanın, Kur’ân dinlemenin sevabı çoktur.
Binaenaleyh, Kur’ân okumasını bilenler bol bol Kur’ân okumalı, hiç olmazsa Ramazan boyunca bir hatim indirmeye çalışmalı; bilmeyenler ise, camilere gidip güzel sesli hâfızların ağzından Allah’ın âyetlerini dinlemelidirler. Ramazan-ı şerîf gibi mübarek bir aya, lâyık olduğu ihtiram, ancak bu şekilde gösterilir.