Orucun Bozulması ve Bunun Cezası

By | 4 Mayıs 2015

orucun-bozulmasi-ve-bunun-cezasiOruç, niyet edip tutmaya başlamakla mükellef üzerine borç olmuştur. Bu sebeble, meşrû’ (hastalık, yolculuk gibi) bir mazeret olmadıkça, başlanmış orucu bozmak günahtır. Ayrıca bozulan orucun sonradan gününe gün kazâ edilmesi de lâzımdır. Farz olan Ramazan orucunu kasden bozmakta ise kazâ ile birlikte bir de kefaret denilen, iki kamerî ay (yaklaşık 60 gün) aralıksız oruç tutmak cezası vardır.
Kazâ: Hiç tutulmayan veya tutulmaya başlanıp da bozulan bir orucu sonradan günü gününe tutmaktır.
Keffâret: Kasden bozulan bir günlük Ramazan orucu yerine, ceza olarak iki ay birbiri ardınca oruç tutmaktır.
Oruç kefaretinin dayanağı, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve selem) döneminde vuku bulan bir olay karşında Peygamber Efendimizin uygulamasıdır. Hâdise şöyledir:

Ashabtan birisi “Mahvoldum!” diyerek Allah Resûlü’ne (aleyhissalatu vesselâm) gelmiş ve Ramazanın gündüzünde eşiyle cinsel ilişkide bulunduğunu söylemiştir. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

-Köle azat etme durumun var mı?
-Hayır yok.
-Peş peşe iki ay oruç tutabilir misin?
-Hayır. Zaten bu işte sabredemediğim için başıma geldi.
-Altmış fakiri doyuracak malî imkânın var mı?
-Hayır.

Bu sırada Allah Resûlü’ne (sallallahu aleyhi ve sellem) bir sepet hurma getirildi. Resûlullah bu hurmayı adama vererek, yoksullara dağıtmasını söyledi. Adam: “Bizden daha muhtaç kimse mi var?” deyince, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) gülümseyerek: “Al git, bunları ailene yedir.” buyurarak adamı gönderdi.”

Ramazan ayında herhangi bir özür bulunmaksızın oruç bozmak, büyük günahtır. Bundan dolayıdır ki, Ramazan ayının bu saygınlığını ihlâl ettiklerinden dolayı bu ağır cezayla karşı karşıya kalmış olurlar ki, işte buna kefaret adı verilmektedir.

Kefaret yerine getirilirken yukarıda belirtilen üç seçeneğin uygulanmasıyla ilgili olarak, sıranın mı gözetileceği, yoksa herhangi birisinin mi tercih edileceği hususunda farklı görüşler vardır. Hanefilere göre tercih söz konusu olmayıp, sıralamanın gözetilmesi gerekir. Günümüzde kölelik bulunmadığı için, öncelikle iki ay peş peşe oruç tutulması, oruca güç yetiremeyecek durumda ise, o zaman da bir günde altmış fakiri veya bir fakiri altmış gün doyurmak suretiyle kefaret yerine getirilmesi gerekir.

Kefaret aynı zamanda toplumdaki fakirlerin gözetilmesi, onlara yardımda bulunulması için önemli vesilelerden birisidir. İslâm, oruç ibadetini ihlal edenlere böyle bir cezayı vermekle, hem onları önemli bir ibadeti ihlal ettiklerinden dolayı cezalandırıp uyarmış, hem de bu vesileyle toplumdaki bir ihtiyacı gidermiş oluyor.

Bu cezayı, yaşlılık, zayıflık ve hastalıktan dolayı yerine getiremeyen kimse, 60 fakiri sabah ve akşam olarak iki öğün doyurur. Doyurmak; yedirmek suretiyle olacağı gibi, yemek parasını fakirin eline vermekle de olur. 60 fakir yerine bir fakiri, 60 gün doyurmak da câizdir.
Oruç tutmaya bedenî gücü yetmediği gibi fakiri doyurmaya da mâli gücü kâfi gelmeyen bir kimseden ise, kefaret cezası kalkar. Artık onun yapacağı şey, Allah’tan af ve mağfiret dilemektir.