Oruç Nefsi Dizginler

By | 29 Nisan 2015

oruc-nefsi-dizginlerNefsin dizginlerini elde tutmak, insanlar için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Zira nefsin istek ve alışkanlıkları, insan için öldürücü birer zehir ve insanı aşağılara çeken ağırlıklar gibidir. Nefis daima insana kötülüğü emreder. Hz. Yusuf, “Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları hariç, nefis daima fenalığı ister, kötülüğe sevk eder. Doğrusu Rabbim gafurdur, rahimdir (affı ve merhameti boldur)” beyanıyla nefsi en güzel şekilde tanıtmaya çalışmıştır. Nefis, verdikçe büyüyen, büyüdükçe isteyen bir özelliğe sahiptir. Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselâm) da bir dualarında, “Ey Allah’ım, âcizlik ve tembellikten, korkaklık ve cimrilikten, yaşlılık ve kabir azabından sana sığınırım. Ey Allah’ım, nefsime takvayı nasib eyle. Onu tertemiz yap. Zira sen temizleyenlerin en hayırlısısın. Sen onun (nefsin) efendisi ve sahibisin. Ey Allah’ım, fayda vermeyen ilimden, haşyet duymayan kalbden, doymayan nefisten, kabul olmayan duadan sana sığınırım.” buyurmaktadır. Başka bir dualarında ise nefsin şerrinden, kötülüklerinden, başına getireceği gailelerden Allah’a sığınmıştır.
Bu anlamda insanı büyük tehlikelere sürükleyen zina hadisesine karşı oruç bir kalkan hükmündedir. Evlenme imkânı olmayanlar, Allah Resulünün (aleyhissalatu vesselam) tavsiyesine göre oruç tutmalıdır. Zira oruç günahlara karşı bir kalkandır.
Evet, nefsi kontrol altına almanın sembolü oruçtur. Bunun içindir ki, farz olan oruç, dinin temel rükünlerinden biri olmuş, insanın İslâm’ı nefsinde uygulamasının pratik ifadesi olan takvaya gerçekten ulaştıran yollardan biri sayılmıştır. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi (günahlardan) korunmanız için size de farz kılındı.”351
Hasılı; oruçla insan, kendi nefsini Cenab-ı Hakk karşısında serkeşlikten kurtarır ve itaat eden bir kul haline getirir. Oruç tutan herkes, oruçlu olmadığı günlere nisbeten, daha bir melekleştiğini vicdanında hisseder. Yine herkes anlar ki, izin verilmedikçe en küçük bir şeyi dahi yapamaz, elini suya uzatamaz.. ve bu vesileyle de kendinin mâlik değil memlûk; hür değil kul olduğunu anlar. Neticede nihayetsiz aczini, fakrını, kusurunu görür ve bir şükr-ü manevî eliyle rahmet kapısını çalmağa hazırlanır. Yeter ki onu dinin verdiği ölçüler içinde tutsun…