Mirasın Kaynakları ve Miras Dağılımı

By | 28 Nisan 2015

mirasin-kaynaklari-ve-miras-dagilimi    İslâm’da mirasın kaynakları, Kur’an-ı Kerim, Sünnet, icma ve sahabenin görüşleridir.

İslâm, miras hakkını belirlerken akrabalık bağının gücünü, dünya ve ahire: hayatında insana gelecek faydayı, maddî ve manevî dayanışma yükümlülüğünü gözönüne almıştır. Miras hakkı bakımından akraba üç gruba ayrılır:
1) Belli hissesi olanlar (ashabul-feraiz),
2) Tek başına olduklarında mirasın tamamını, bir önceki akraba ile beraber bulunduklarında onlardan kalanı alanlar (asabe),
3) Nisbeten uzak olan diğer hısım ve akraba (zevı’Lerham).
Belli hissesi olan akrabalar (ashabul-feraiz) şunlardır: Karı, koca, baba, babanın babası ana, ananın veya babanın anası, ana-bir kız-kardeşler, kız, oğulur. kızı, oğulun oğlunun kızı…, ana-baba bir kız-kardeşler, baba-bir kızkardeşler.
Asabe olan akrabalar da şunlardır: Kişinin erkek olan usulü, fürûu, bunların füıûu ile bunlarla beraber bulunan kızlar ve kızkardeşlerdir.
Bu iki sınıftan mirasçı akraba bulunmazsa, miras, daha uzaktan akraba olar. üçüncü sınıf akrabalara, yani zevi’l-erham’a intikal eder.
İslâmiyet, kadınlara erkeklerin aldığının yarısı kadar pay verildiği gerekçesiyle, işin özünü bilmeyen bazı kimseler tarafından tenkit edilmiştir. Oysa kadınların mirastaki payı, erkeklere nisbetle daima yarı değildir. Meselâ, çocukları ve ana-babası bulunan birisi vefat ettiğinde, mirasın altıda ikisini (2/6) anası ile babası eşit olarak paylaşır. Görüldüğü gibi bu durumda kadın ile, erkeğin payı eşittir. Dede ve ninenin de -varis olduklarında- durumları aynıdır. Ana-bir kardeşleri birden fazla iseler, mirasın üçtebirini (1/3), kadın-eıkek eşit olarak paylaşırlar.
Mirasta kadına, erkeğin aldığı payın yarısı kadar verildiği durumlarda ise. dengeye riâyet edilmiş, gelir ile harcama yükümlülüğü arasında adil bir dengeleme yapılmıştır. Kadın; bekâr olsun, dul olsun; eş olsun, ana veya kızkardeş olsun… kısacası, her durumda kadının nafakasını temin etmek, yakını olan bir erkeğin üzerine dinimizin yüklediği bir borçtur. Ayrıca, düğün masrafı, mehir verme ve diyet ödeme, erkeğin yükümlülüğü içinde bulunduğu gibi, askerlik görevi de birinci derecede erkekle ilgilidir.
Örnek olarak, biri kız diğeri erkek iki kardeşi alalım; babaları ölmüş, 12 milyar lira miras bırakmış olsun, İslâm miras hukukuna göre, 8 milyar lirasını oğul, 4 milyar lirasını da kız alacaktır. Kızın aldığı 4 milyar yalnızca kendisine aittir; bu paradan mecburi harcama yükümlülüğü neredeyse yoktur. Hatta, bu paradan, normal olarak çocuklarına bile harcamak zorunda değildir. 3’ü kız, evlenirken müstakbel kocasından mehir alacaktır. 4 milyar aldığını farz edersek parası 8 milyara çıkacaktır. Yine kız, askerlik yükümlülüğü olmadığı için, savunma vergisi vermeyecek, işini gücünü bırakıp askere gitmeyecektir. Erkek kardeşi ise, eşinin, çocuklarının, anasmm-babasınm, akrabası içinde muhtaç olanların ve hatta boşanan kızkardeşinin geçimini temin etmekle yükümlüdür. Ayrıca evlenirken mehir verecek, masraf edecektir, askerlik yükümlülüğünü yerine getirecektir, gerektiğinde diyet (tazminat) ödeyecektir. Bütün bu malî yükümlülükleri yerine getirdiğinde, -ki İslâm’a göre yerine getirmek zorundadır- erkeğin elindeki 8 milyarın tamamı gidecek ve çalışarak hayatını kazanma mecburiyetinde kalacaktır. İşte bu sebeplerden ötürü, İslâm bazı durumlarda erkeğin, mirastaki payım fazla tutmuştur.