Miras

By | 22 Ekim 2014

mirasKuran-ı Kerîm’de Allah, miras konusunda: “Erkeğe iki kadının hissesi vardır.” buyurur. Müslümanın, bu nas karşısında ki tavrı, “taaddüt” konusunu anlatırken söylemiş olduğumuz gibi olsa gerektir. Ama bu konunun da açıklaması yapılabilir:
1. İslâm’ın bazı emirlerinin evliliğe teşvik anlamını taşıdığın ve bu yüzden, kadm erkekle beraber düşünüldüğüne göre, miras tan, kadm bir, erkek iki değil de, yan yanya alsalardı, pratikt değişen ne olacaktı? Kan-koca olan erkeğin ve kadının ikisini birden eline, her iki takdirde de aynı miktar geçmeyecek miydi? Yani erkeğin iki, kadının bir alması takdirinde, ikisi birden, diyelim üç yüz bin lira getirmiş olsalardı, bunun iki yüz binini erkek yüz binini de kadın getirmiş olacaktı. Bu kan koca, ikili birli değil de eşit pay almış olsalardı, erkek yüz elli bin kadm da yüz elli bin getirecek ve toplam paralan yine üç yüz bin lira olacaktı.
2. Pratikte bir şey değişmeyecekse, niçin erkeğe iki, kadm bir, formülü uygulandı? Bu, kadının ve erkeğin sosyal statüleri nin ve tabiatlannm gereğidir. Objektif olarak İslâmi bir öğretiyi, İslâm bütünü içerisinde düşünmek gerekir. Aksi halde bir saat’ dişlilerine, parçalan dağıtılmış olduğu halde bakıp, niçin şu dişli öbüründen daha küçük ya da diş sayısı daha az diye sorma gibi bir anlamsızlığa düşülür. Hâlbuki iki dişlinin sayısı da aynı olsaydı, belki akreple yelkovan aynı hızla dönecek ve biz saati ve dakikayı öğrenemeyecektik. Bu parça-bütün ilişkisini de göz önünde bulundurduktan sonra:
a. Bir İslâm toplumunda, dış işlerini ve ağır işleri görmek erkeğin omuzundadır. Dolayısı ile kazanan da erkek olacaktır,! Şimdi babanın ve erkek çocukların çalışıp mal biriktirdiği bir aile düşünelim. Mirastan erkek ve kız çocuklarının eşit pay alması halinde, hem baba hem de çocuklar kızlara mal kaçıncı gözüyle de artık baba evine dönmeye yüzü olmayacaktır,  kim bugün Anadolu’nun çoğu bölgelerinde, Karadeniz’de  böyle düşünerek kızlara hiç miras vermemektedirler. Ötmek ki insana bırakılırsa işin ya bir ucuna ya da diğer ucuna , orta yolu bulamayacaktır. İşte pratikte hiçbir şey değişti  böyle bir uygulama ile bu nahoşluk düzeltilecek ve kız, libasına ve kardeşlerine yüzü kızarmadan gidebilecektir. Kaldı  kadının kendi malıyla elde ettiği ticari vb. gelirlerin tamamıdır.
. b. Yine söz konusu İslâm toplumunda kadının hiçbir maddi sııttımluluğu yoktur. O her bakımdan tam bir sosyal güvenliğe sahiptir. Evin geçimi ve kadının nafakası (yeme-içme, giyme ve iskan) erkeğin üzerinedir. Meşru çerçevede kadının süs/makyaj Bezemelerini bile erkek alacaktır. Diyetler/kan bedelleri söz konusu olduğunda bunu da sırf erkekler ödeyecektir. Aynca erkek  verecek ve ondan, mihrini evin geçimine harcamasını  yemeyecektir. Kadın onu isterse ticarette bile çalıştırabilecek kazancın da istediği yerde harcayacaktır. Babasından aldığı miras da tamamen kendisinindir. Erkek aynca annesine babasına nafaka vermek zorundadır. Kadının böyle bir sorumluluğu vardır. Onun annesine babasına ise kendisi değil, erkek kardeşin ı nafaka verecektir. Şimdi bu sosyal statülere göre, mirastan  eşit pay verilirse, erkeğe haksızlık edilmiş olmaz mı?İslâm hukuku, modem miras hukukunun zıddına anneye ve neneye de pay ayırmakla kadını hakkıyla düşünmüş bir hukuk görünümündedir.
Şunu da bilmek gerekir ki, bunlar bir İslâm toplumu için ve p normal şartlarda uygulanacak durumlardır. Olağandışı şartların hükümleri de farklı olacaktır. Aynca İslâm miras hukuku  bugünkü miras hukukumuz gibi, amir değildir. Yani  isterlerse mirası istedikleri gibi paylaşabilirler.