Mâlik B. Enes

By | 16 Nisan 2015

malik-b-enes     Malik b. Enes 95/711 senesinde Medine’de doğmuş, 179/795’te yetmiş altı yaşındayken Medine’de vefat etti. Soyu Yemen kabilelerinden “Beni Esbah” kabilesine ve Himyerîlerden bir hükümdar hanedanına dayanır. Dedelerinden biri Medine’ye yerleşmişti. Dedesi Ebû Amr, ashaptandır.

Tebe-i tabiînden (Tabiînden sonra gelenlerden) olan İmam Mâlik, ilim ve hadîs rivayetiyle meşgul olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir. Dedesi Mâlik, babası Enes ve amcası Süheyl, hadîs rivâyet etmişlerdir. Yaşadığı çevre, Peygamberimizin yaşamış olduğu ve İslâmın hükümlerinin getirildiği, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman zamanlarında İslâm’ın merkezi olan ve birçok ilim adamının bulunduğu Medîne-i Münevvere idi. Önce Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi. Kendisinin isteği ve ailesinin yardım ve teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı. Bu hususta kendisine en çok annesi ilgi göstermiştir. Annesine, ilim tahsiline gitmek istediğini söyleyince, ona en güzel elbiselerini giydirerek sarığını sarıp: “Şimdi git, oku, yaz” demiştir.

“İmâm-ı Mâlik mescide gelir, beş vakit namazda ve cenâze namazlarında bulunurdu. Hastaları ziyâret eder, gerekli işlerini görür, sonra mescide gidip otururdu. Bu sırada talebeleri etrafına toplanıp ders alırlardı. Daha sonra rahatsızlığı sebebiyle evinde ders vermeye başladı.” İmâm-ı Mâlik’in hadîs-i şerîf dersleri ve vuku bulmuş meşelerle ilgili dersleri yanî fetva işleri olmak üzere iki türlü ders meclisi vardı. Günlerinin bir kısmını hadîs-i şerîf öğretmeye, bir kısmını da sorulan meselelere fetvâ vermek için ayırırdı. Derslerini evinde vermeye başladıktan sonra evine ders için gelenlere sordururdu, eğer fetvâ için gelmişlerse dışarı çıkıp fetvâ verirdi. Sonra gidip gusleder, yeni elbiselerini giyer, sarığını sarar, güzel kokular sürünürdü. Kendisine bir de kürsü hazırlanırdı. Bundan sonra gayet güzel bir kıyafetle hoş kokular sürünmüş olarak, huşu içerisinde derse gelenlerin yanına çıkardı. Hadîs-i şerîf dersi bitinceye kadar öd ağacı yakılır ve böylece güzel bir koku yayılırdı. Hac mevsimi hariç, diğer zamanda, Medînelilerden isteyen herkes onun dersine gelirdi. Dersleri tamamen evinde vermeye başlayınca, hac mevsiminde dersini dinlemek isteyen o kadar çok olurdu ki, gelenleri evi almazdı. Bunun için önce Medînelileri kabul eder, bunlara hadîs rivâyeti ve fetvâ verme işi bitince, sonra sırasıyla diğerlerini içeri alırdı.
İmâm-ı Mâlik derslerinde vakar ve ciddiyet sahibi olup lüzumsuz sözlerden tamamen uzak kalırdı. Bu hususu, ilim tahsil edenler için de şart koşardı. Bir talebesi şöyle dediğini nakleder: “İlim tahsil edenlere vakarlı, ciddî olmak ve geçmişlerin yolundan gitmek gerekir. İlim sahiplerinin, bilhassa İlmî müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir. Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken âdâptandır.”

Yine bir talebesi şöyle der: “İmam Mâlik, bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı. Konuşmalarımıza çok sâde bir şekilde katılırdı. Hadîs-i şerîf okumaya ve anlatmaya başlayınca onun sözleri bize heybet verirdi. Sanki o, bizi biz de onu tanımıyorduk.”
İmâm Mâlik elli sene boyunca ders ve fetvâ vermek suretiyle, insanların problemlerini çözmüş ve kıymetli talebeler yetiştirmiştir. Onun talebelerinin her biri memleketlerinin müracaat edilen âlimleri ve rehberi olmuşlardır.

İmam Malik’in, Muvatta adlı eseri vardır. Muvatta, İslam’da yazarına nispeti sahih ve sabit olan ilk eser sayılır.
Nesilden nesile ulaşan, elden ele dolaşan bu eser günümüze kadar gelmiştir. Onun İmam Mâlikin eseri olduğunda asla şüphe yoktur.